2 Nisan 2012 Pazartesi

Profil: Lucy Lawless


Daha önce Claire Danes ve Jenniffer Carpenter ile katkıda bulunduğum profilyazılarına bu sefer de sevdiğim ve son zamanlarda Spartacus'te izlemekten keyif aldığım oyunculardan biri, Lucy Lawless ile devam edeyim dedim. Yalnız, başlamadan önce belirtmekte fayda var: Yazı, oyuncunun yer aldığı yapımlarla ilgili hafif de olsa ispiyon içeren bir profil yazısı.
Lucille Frances Ryan, Julie ve Frank Ryan çiftinin kızları olarak 29 Mart 1968'de Auckland, Yeni Zelanda'da doğdu ve 6 kardeşinin (1 kız ve 5 erkek) de bulunduğu geniş bir ailesi var.
Varoş kelimesiyle tanımlanabilecek bir bölgede çocukluğunu geçiren Lawless, liseye geçmesiyle birlikte hayatına oyunculuğu ve blumiayı da dahil etti. Gençken yakalandığı hastalıktan kurtulmayı başaran ve oyunculuğa ilgisini asla kaybetmeyen aktris, üniversite zamanı 1 yılını Almanca, Fransızca ve İtalyanca öğrenerek, 3 yılını da opera eğitimi alarak geçirdi. Sonraları operanın ona uymadığına karar vermesiyle bu sefer viyolin ve caz eğitimine yöneldi.
Henüz 19 yaşındayken birlikte olduğu Garth Lawless'tan hamile kalmasıyla 1988'de evlenen ve ilk çocuğunu (kızı Daisy) dünyaya getiren oyuncu, bu evliliğini 7 sene yürütebildi. İlk evliliği bittikten 3 yıl sonra bu sefer Spartacus: Blood and Sand'in 1. sezonu ve Spartacus: Gods of Arena'nın arkasındaki isimlerdenRobert Tapert ile evlenen oyuncunun bu evlilikten doğma 2 oğlu var.
Lucy Lawless ve eşi Robert Tapert
Lucy Lawless ve eşi Robert Tapert
Lucy Lawless, yaşamı boyunca oyunculuğa bağlı kalsa da asla tek bir işle yetinmeyen, şarkıcılık ve hayır işlerinin de içinde bulunan bir isim. 2006 yılında katıldığı Celebrity Duets adlı yarışmada 2. olmasıyla birlikte müziğe de profesyonel olarak yöneldi. İki albüm çıkarmanın yanında 2007-2009 yılları arasında birçok konser de verdi.
Hayır işleri olarak bakıldığında ise Lawless ile en çok özdeşleşen olgunun kuşkusuz Greenpeace olduğunu söyleyebiliriz. Hatta, 27 Şubat 2012 tarihinde Yeni Zelanda'daki petrol aramaya gidecek bir gemiye, bir grup Greenpeace üyesiyle birlikte izinsiz girip alıkoymaktan tutuklanması, aktristin doğa hassasiyetini insanlara sunan türden bir örnek.
Xena ve Hercules başrolleri
Xena ve Hercules başrolleri
Lucy Lawless, 23 yıldır profesyonel olarak içinde bulunduğu oyunculuk dünyasına girişini 1989 yılında yer aldığı Funny Bussiness ile yaptı ve skeçli komedi türündeki yapımda birçok role büründü. Sonrasındaysa, aradan geçen 6 yıl içinde çeşitli ufak rollerin içinde olduğu yapımlara dahil oldu. 1995 yılına geldiğimizde Lawless, asıl çıkışını yapmasına önayak olacak adımını attı:Hercules: The Legendary Journeys. Diziye ilk kez As Darkness Falls (1x06) adlı bölümde erkek nefreti taşıyan Amazon kadını Lyla olarak konuk olan Lucy, diziden kopmadı ve çok geçmeden kendini yine kadroda buldu. Ama bu sefer öncekinden daha da farklı bir karakterle, adı Xena (Zeyna) olan savaşçı prenses rolüyle...
Ufak not: Xena ile diziye 3 bölümlüğüne katılmak için seçilen Vanessa Angel, hastalığından dolayı Yeni Zelanda'ya gelemeyince, hayatını değiştirecek rolün teklif edildiği oyuncu, kendini bir anda yeniden dizide bulmuş oldu.
Yeni bir karakter yaratmak için doğal olan sarı saçlarını siyaha boyatan Lawless, 3 bölüm sonra öldürülecek olan karakterini başarıyla canlandırınca, halktan birçok olumlu tepki geldi. Bunun üzerine karakteri öldürmekten vazgeçen yapımcılar, bununla yetinmeyip üzerine dizi çekmeye karar verdiler. Bu sayede, Lucy Lawless dünya çapında tanınır hale gelmesini sağlayan bir diziye başrol olarak katılmış oldu.
1995-2001 yılları arasında 134 bölüm, 6 sezon süren Xena: Warrior Princess, ailesini kaybettikten sonra yurtsuz bir şekilde çıktığı yolculukta yakın arkadaşıGabrielle ile birlikte seyahet eden, karşısına çıkan haksızlıklarla ve sorunlarla mücadele eden gerçek bir prenses Xena karakteri üzerine kurulu.
Ufak not: Lucy Lawless'ın eşi Robert Tapert aynı zamanda Xena'nın da yapımcılığını üstlenen bir isim. İkilinin tanışıp evlenmesi de dizi sayesinde oldu.
Lucy Lawless'ın Xena sayesinde elde ettiği bir başka özellik de "lezbiyen sembolü" olması. Dizi süresince yaşanan Xena ve Gabrielle yakınlığı ona bu özelliği getiren bir etken. Bunun dışında, son zamanlarda içinde yer aldığıSpartacus serisi de bunu perçinliyor.
Lucy Lawless ve Bedtime Stories
Lucy Lawless ve Bedtime Stories
Xena bittiğinden beri, Lucy Lawless, düzenli olmaktan ziyade çeşitli projelerin içinde yer almayı tercih etti. Film dünyasını irdelersek Spider Man (2002), Spider Man 2 (2004), Emily Deschanel ve Barry Watson'ın da yer aldığı Boogeyman(2005), Adam Sandler ve Courteney Cox'un içindeki komedi filmi Bedtime Stories (2008) ve Hercules'ün başrolü Kevin Sorbo ve Xena'nın Gabrielle'iRenée O'Connor'ın da yer aldığı Bitch Slap'i (2009), karşımıza çıkabilecek önemli örnekler olarak görebiliriz.
Dizi kariyeri ise oyuncunun film kariyerinden daha dolu ve karmaşık. 2001 yılından beri TarzanTwo And Half MenThe X FilesVeronica MarsCSI:Miami ve The L Word dahil olmak üzere birçok diziye girip çıkan oyuncunun içinde yer aldığı son dizi, 2011 yılında 4 bölümlük No Ordinary Family konuk oyunculuğu oldu. Bunların içindeki en uzunuysa Galactica mürettebatıyla ilgili yazı hazırlığındakiD'Anna Biers karakteriyle 2005-2009 yılları arası toplamda 16 bölümde yer aldığıBattlestar Galactica.
...ve Spartacus
2010 yılına geldiğimizde Lucy Lawless kendisini -Xena gibi- insanların ilgi odağı haline getiren bir rolün içinde buldu: Lucretia Batiatus. Kocasının da yapımcılığını üstlendiği Spartacus: Blood and Sand'de, eşiyle birlikte bir gladyatör okulunu yöneten, taşıdığı amaçlara ulaşmak için birçok şeyi yapabilecek türden bir kadını canlandırıyor. Dizi şu anda 2. sezonuyla ekranda ve ilk sezondaki olayların öncesine odaklanan bir mini-diziyi de bünyesinde barındırıyor.
Lucretia ve eşi Lentulus Batiatus
Lucretia ve eşi Lentulus Batiatus
Lawless, bu rolüyle 2011 Saturn Ödülleri'nde "En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Ödülü"'nü de aldı. Bu ödül, Xena ya da içinde bulunduğu yapımlar birçok ödüle aday olsa ve kazansa da Lucy Lawless'ın kazandığı ilk ödül. Spartacus dışında Lucy, BBC Worldwide yapımı 7 bölümlük mini dizi Top Of The Lake'in (2012) kadrosuna da girmiş durumda. Bir uyuşturucu baronunun 12 yaşındaki hamile kızının kayboluşunun ardından yaşananların anlatılacağı dizide, Mad Men'den bilinen Elizabeth Moss ve Oscar ödüllü oyuncu Holly Hunter da var.




Yazının orijinali bana ait olmakla birlikte aslında 22dakika.org'da yayınlanmıştır.
Devamını oku ...

The Vampire Diaries -- Tanıtım


2005-2008 yılları arasında piyasaya çıkan Twilight serisi, filmlerinin de etkisiyle patlama yapınca, tüm dünyayı etkisi altına alan bir sivri diş düşkünlüğü başlattı.The CW kanalı da bu düşkünlüğün peşinden giderek 2009 yılında izleyicilerinin karşısına yeni bir diziyle çıktı. Tanıtımının yapıldığı şu sıralar 3. sezonu yayında olan The Vampire Diaries, kanalının en sevilen dizilerinden biri olarak ekranda yer almaya devam ediyor. Peki, tam olarak nasıl bir şey bu dizi? Bu sorunun cevabı, yazının devamında.
Kitap serisinin hali hazırda Smith'e ve hayalet bir yazara ait birçok kitabı bulunuyor. Bunların bir kısmı Artemis Yayınları tarafından çevrilerek ülkemizde de satışa sunulmuş durumda. The Vampire Diaries, ülkemizde Cnbc-e kanalı tarafından yayınlanıyor.
Dizinin konusuna gelecek olursak:

Virginia eyaletinin küçük bir kasabasında, Mystic Falls'ta yaşayan dizinin ana karakteri Elena Gilbert, ailesini kısa zaman önce bir kazada kaybeden 17 yaşındaki bir kız. Hem ailesinin kaybının üstesinden gelmeye hem de yoluna devam etmeye çalışan Elena'nın hayatı, okuduğu lisenin yeniden açıldığı gün, eskisi gibi olamayacak şekilde değişir.


Stefan Salvatore, yıllar önce terk ettiği Mystic Falls'a geri dönmüş bir vampir. Kendi yaşında gösteren herkes gibi okula başlayan Stefan, ilk günden Elena'nın ilgisini çeker. Aslında Elena da onun ilgisini... İkili, aralarındaki çekimin etkisiyle yakınlaşırlar ama güzel şeyler başlıyor denilen noktada her şey birden karışıverir. Stefan karşısında görmeyi beklemediği, aslında görmeyi istemediği tek kişiyi görür: Kardeşi Damon Salvatore'u... 

Damon, kardeşinde bulunan her türlü özelliğin tam tersine sahip bir vampir. Stefan ne kadar iyiyse, Damon o derece kötü. Bunun yanında, Stefan, yıllar boyu başından geçenler nedeniyle insan kanı içmeyi bırakmış olsa da vampir doğasına karşı gelinmemesi gerektiğini savunan Damon, insanlardan beslenmekten çekinmeyen birisi. Ama ikili arasındaki zıtlığın ve anlaşmazlığın aslında çok eski bir temeli var: Katherine Pierce.

Uzun yıllar önce, henüz insanken aynı kızdan hoşlanan iki kardeş, Katherine'in bir yangında ölmesi ve yangının arkasındaki yaşanmışlar nedeniyle bitmeyen bir gerilime sahipler. Damon'ı kendinden ve çevresinden uzak tutmak isteyen Stefan, geçmişte olanlardan Stefan'ı suçlayan intikam arayışındaki Damon ve Stefan'ın değer verdiği biri ve Katherine'e ikizi kadar benzediği için her şeyin merkezinde olan Elena... Mystic Falls sakinleri, Salvatore kardeşlerin geri dönmesiyle birlikte hiç sahip olmadıkları türden bir karmaşaya sürüklenirler.
Dizinin karakter bazlı zengin kadrosundan bahsedecek olursak:
Dizide hem Katherine'i hem de ana karakter Elena Gilbert'ı canlandıran Nina Dobrev, başta Degrassi: The Next Gneration olmak üzere çeşitli TV yapımlarında rol almış biri. Dizinin iyi vampiri Stefan Salvatore karakteri, birçok diziye (Army WivesAmerican Dreams24...) birden fazla bölümde konuk olmuş olan Paul Wesley tarafından canlandırılıyor. Dizinin kötü vampiri Damon ise özellikle Lostdizisinin Boone'u olarak da bilinen, çoğunlukla TV yapımlarında kendini göstermiş Ian Somerhalder'a emanet.
The Vampire Diaries'in başrolleri bu şekilde. Dizinin sahip olduğu diğer ana karakterlerle devam edecek olursak:

Jeremy Gilbert, Elena'nın her alanda sorunları olan erkek kardeşi. Ailesinin ölümünün üstesinden gelmeyi pek başaramamış olan Jeremy'nin, okul ve özel hayatının da düzenli olduğu söylenemez. Karakteri, dedesi Steve McQueen gibi oyunculuk yapan genç aktör Steven R. McQueen canlandırıyor.





Jenna Sommers, Elena'nın teyzesi ve iki kardeşin yasal vasii. Kız kardeşinin ölümüyle iki yeğeninin sorumluluğunu üzerinde buluveren Jenna'nın, bu durumu kontrol edebilmekle ilgili bazı sorunları var. Tabii ki özel hayatıyla da... Karakteri, henüz kariyerinin başındaki isimlerden Sara Canning canlandırıyor.




Bonnie Bennett, Elena'nın en iyi arkadaşı ve dizinin soyuSalem'e dayanan, cadılığını yeni keşfetmeye başlamış karakteri. Stefan ve Damon'da anlamlandıramadığı bir "tuhaflık" olduğunu düşünen Bonnie'yi aynı zamanda şarkıcılık da yapan Kat Graham canlandırıyor.





Caroline Forbes, Elena'nın en iyi arkadaşlarından ve okulun en popüler kızlarından biri. Bonnie-Elena yakınlığını içten içe kıskanan Caroline'ın Salvatore mücadelesindeki konumu da oldukça yüksek. Karakteri, çıkışını diziyle yapmış olan genç oyuncu Candice Accola canlandırıyor.





Tyler Lockwood, Elena'nın çocukluk arkadaşlarından ve okulun popüler erkeklerinden biri. Belediye başkanının oğlu olan Tyler'ın, Jeremy ile arasının Salvatore kardeşlerinkinden farklı olduğu söylenemez. Karakteri, çoğunlukla konuk oyunculukla dizilerde yer almış Michael Trevino canlandırıyor.




Matt Donovan, Elena'nın eski sevgilisi ve çocukluk arkadaşı. Eski sevgilisinin ailesini kaybetmesi üzerine devam ettiremedikleri ilişkisinin bitmiş olmasını pek de kabullenememiş olan Matt'in, Elena'nın yeni ilişkisinden de hoşlandığı söylenemez. Karakteri, As the World Turns adlı pembe dizideki 274 bölümlük rolüyle de bilinen Zach Roerig canlandırıyor.





Vicky Donovan, Matt'in kız kardeşi ve Jeremy-Tyler geriliminin ana nedeni. İki erkek arasında bocalayıp duran Vicky'nin hayatındaki bir başka karmaşa da Salvatore gerilimi. Karakteri, halen devam eden The Bold and the Beautiful'da 132 bölüm yer almış Kayla Ewell canlandırıyor.





The Vampire Diaries, hitap ettiği kitlenin beklentilerini karşıladığını düşündüğüm bir dizi. Zaten başladığından beri, özellikle Teen Choice Ödülleri'nin gözdesi durumunda. Bunun yanında, hikaye örgüsüyle kendini benzer temalı vampir yapımlarından ayırmayı başarabilen bir yapım. Bu nedenle, True Blood ve Twilight ile de karşılaştırılmaması gerektiğini düşünenlerdenim. Oyunculuklarınsa, dizi için yeterli ve doğru seçimler olduğunu söyleyebilirim.
Eğer ki halen başlamadıysanız ve vampirlere ilginiz varsa The Vampire Diaries, bu alanda tavsiye edilecek türden bir yapım. Son olarak, diziyle ilgili fikir sahibi olmak için bu videoya da bakabilirsiniz. İyi seyirler...




Yazının orijinali bana ait olmakla birlikte aslında 22dakika.org'ta yayınlanmıştır.
Devamını oku ...

Alphas -- Tanıtım



İmkansızı gerçekleştirmek, onların en iyi yaptığı iş.
EurekaCaprica ve Being Human (ABD) gibi dizileri bünyesinde bulunduranSyfy, Temmuz 2011 zamanı yeni bir diziyi daha bizimle buluşturdu. 26 Eylül'de 11 bölümlük ilk sezonunu kapatan Alphas, 2012 Temmuz'unda 13 bölümlük 2. sezonuyla yeniden ekranlara dönecek. Peki, tam olarak nasıl bir şey bu dizi? Bu sorunun cevabı, yazının devamında.
Dizi aslında senaristlerin üstüne bir şeyler yazmak için belki de en çok kullandığı konu üzerine kurulu: Süper güçler. Hatta Alphas'ın iyi taraf -ki devlet oluyor aslında o taraf- ile kötü taraf arasındaki mücadeleye dayanması gibi bir durumu da var.
Aynı zamanda Section 8 olarak da bilinen dizinin gerçekte uzun bir geçmişi var.Zak Penn tarafından tasarlanan Alphas, 2007 yılında ABC ve NBC'nin gündemine girip sonunda ABC'nin yapım için 6 bölümlük sipariş vermesiyle karşımıza çıkmıştı. Ancak, o sıralar patlak veren Yazarlar Grevi nedeniyle rafa kalkan proje, 2009 yılında, bu sefer Syfy'ın talip olmasıyla ekranlarda olma fırsatı yakaladı.
Dizinin konusuna gelecek olursak:
Diziye adını veren Alfa (Alpha) kelimesi, beyin yapılarındaki farklılık nedeniyle özel bir güce sahip kişiler için kullanılan bir terim. Dizi, güçlerini kötü amaçlar için kullanan alfaları etkisiz hale getirmekle uğraşan bir grubun başından geçenleri bize sunuyor. Her bölümü, genellikle farklı bir alfa üzerine olsa da dizinin temelinde ana diyebileceğimiz bir konusu da bulunmakta.


Alphas, açılışını bir adamın adliyede, hem de kilitli bir odadayken açıklanamaz bir şekilde öldürülmesiyle yapıyor. Olaydaki tuhaflık nedeniyle olay yerine gelen ve işin içinde bir alfanın olduğunu anlayan Dr. Rosen ve onun alfalardan oluşan ekibi -ki bunlar aslında Savunma Bakanlığı destekli bir grup- olayı araştırmakla görevlendirilir. Başlarda daha önce araştırdıklarından pek de farklı görünmeyen bu olay, kısa zaman içinde onları hiç de tahmin etmedikleri noktalara götürüverir.
Dizinin karakter bazlı kadrosu ile devam edecek olursak:

Dr. Lee Rosen, grubun alfa olmayan tek üyesi ve ekibin başı. Hayatını alfaları araştırmaya adamış olan Rosen, ekibi ve gerekli durumlarda diğer alfaları korumak için her türlü şeyi yapmaya hazır birisi. Karakteri, zengin bir kariyeri bulunan usta oyuncu David Strathairn canlandırıyor.


Gary Bell, bana kalırsa ekibin en sevilesi ya da dövülesi üyesi. Otistik biri olan, annesiyle yaşayan ve bilgi-işlem üzerine yeteneği bulunan Gary, cep telefonu sinyalleri, televizyon yayınları ve kablosuz ağ frekanslarına herhangi bir aygıta ihtiyaç duymadan erişebiliyor. Karakteri, Bones veya Mad Men'den de bilinen Ryan Cartwright canlandırıyor.


Cameron-Gary-Bill-Rosen-

Bill Harken, gücünün bedelini işini kaybetmekle ödemiş olan eski bir FBI ajanı. Stresli ve sinirliyken kas gücü geçici bir süreliğine süper seviyeye çıkan Bill'in, özellikle tehlikeli durumlarda ve kavgalarda ekibe katkısı oldukça fazla. Karakteri, New York Undercover başta olmak üzere birçok TV yapımında yer almış Malik Yoba canlandırıyor.


Nina Theroux, ekibin en uzun süreli üyesi ve Rosen'a en yakın kişi. Göz teması kurduğu kişilere istediğini yaptırabilme gücü olan Nina, otokontrolü olan birisi olsa da gücünün ona verebileceği zararları acı bir şekilde öğrenerek Rosen'ın ekibine dahil olmuş. Karakteri, TV ağırlıklı bir kariyeri olan Laura Mennell canlandırıyor.



Nina ve Rachel

Rachel Pirzad, ekibin 5 duyusu oldukça hassas olan üyesi. Her türlü koku ve sese yönelebilmenin yanında, maddeleri kimyasal yapılarına kadar bile ayırarak algılayabilen Rachel, gücü, ekip ve ailesi arasında mücadele edip duran birisi. Bunun dışında, gücü nedeniyle çevreyle sosyalleşme sorunu var. Karakteri, genellikle konuk oyunculuklar ile TV'de yer almış Azita Ghanizada canlandırıyor.


Son olarak, Cameron Hicks de ekibin en yeni üyesi olarak karşımıza çıkan dizi karakteri. Gerektiğinde sapmaları ve engelleri de katarak top veya kurşun gibi istediği her şeyi istediği noktaya atabilen Cameron'ın özel hayatının gücü kadar kusursuz olduğu söylenemez. Karakteri, October Road veya ABC'nin 8 bölümde iptal ettiği Happy Town'dan da bilinen Warren Christie canlandırıyor. 

Dizinin dişe dokunur bir konuk oyuncu listesi olduğunu da hatırlatarak tüm kadroya şuradan ulaşabileceğinizi ekleyelim.

Alphas, benzer konulu başarılı yapımları ya da süper kahraman meraklılarını düşündüğümüzde vasat kalabilecek bir yapım. Kötü bir dizi olduğu söylenemez; ama bir Misfits olmadığı da aşikar. Ayrıca, değerlendirme yapılırken Heroes ile de karşılaştırılmaması gerektiğini düşünenlerdenim. Oyunculuklarınsa, dizi için yeterli olduğunu söyleyebilirim.
Eğer siz de benim gibi süper kahraman açlığı çektiğiniz bir dönem içine girerseniz, Alphas böylesi bir zamanda rahatlıkla izlenebilecek türden bir yapım. Son olarak, diziyle ilgili fikir verici bu videoya da bakabilirsiniz. İyi seyirler...


Yazının orijinali bana ait olmakla birlikte aslen 22dakika.org'da yayınlanmıştır.
Devamını oku ...