6 Nisan 2014 Pazar

Nisan Ayının Amerikan Dizileri




Amerika’da Şubat ve Mart ayı içinde başlayan yeni dizilerle ilgili yazılar yazdıktan sonra sıra geldi Nisan ayı yazısına. Bu ayın da yeni başlayacak toplamda sekiz tane Amerikan dizisi var. Ama bu sefer dizi sezonunu bitirmeye hazırlanan ve yazı henüz açmamış ulusal kanalların aksine kablolu kanallar daha ağırlıklı. Zaten Game of ThronesMad MenVeepNurse JackieAwkward veyaDevious Maids gibi çeşitli kablolu diziler de yeni sezonlarıyla geri dönüyorlar.

Bakalım Nisan ayında yeni neler var?


Steve Jobs’u anmasak kusur kalırdı zaten.

1) Silicon Valley

Nisan ayının ilk dizisi 6 Nisan’da ve HBO’da karşımızı çıkacak. Yarım saatlik, daha çok kara mizah üzerine bir komedi dizisi ve adından da rahatça anlaşılacağı üzere Silikon Vadisi üzerine kurulu olacak bir yapım ve onu modern görünümlü olarak ele alacak. Beavis and Butt-Head ve King of the Hill’in yaratıcısı Mike Judge projeye el atmış durumda. Kadroda da T.J. Miller, Thomas Middleditch, Christopher Evan Welch, Amanda Crew ve Zach Wood gibi isimler var.

Dizinin ilk sezonu geçtiğimiz günlerde biten, Ekranella’da ÖzetliYorumları bulunan ve tavsiye edilesi dizi Looking gibi sekiz bölümden oluşacak.

Dizinin konusu temel haliyle teknoloji dünyasındaki insanların başarıya ulaşabilmek için geçtiği yollardan, başarılı insanlarınsa ayakta kalabilmek için yaptıkları ve yapmaları gerekenlerden bahsedecek ve içine biraz da mizah katacak. Merkezinde birlikte yaşayan altı kişi var aslında.


Amerika’nın ilk casus çetesinin anlatılmamış öyküsü.

2) Turn

Yakın zaman içinde Breaking Bad’e elveda diyen, 13 Nisan’da da Mad Men’in yedişer bölümlük iki parçadan oluşan son sezonuna başlayacak olan AMC’nin karşımıza getirecek ikinci dizisi. Tür olarak bir dönem dizisi ve bu da 6 Nisan günü karşımıza gelecek ve 90 dakikalık bir pilot bölümü olacak.

Konusu: Dizi Alexander Rose’un Washington’s Spies adlı kitabından uyarlama. Posterde de lafı geçtiği üzere gerçek bir birimden, yani gerçek olaylar üzerine kurulmuş bir yapım. Bahsi geçen çete de tarihte The Culper Ring olarak biliniyor.

Tarihlerden 1778 ve sonbahar zamanı. Amerikan Bağımsızlık Savaşı devam ediyor ve bu bahsi geçen topluluk da kurulmasıyla birlikte New York ve New Jersey’in bağımsızlık mücadelesinde tarihin akışında önemli değişiklikler yapmış bir kurum. Ayrıca Amerika’nın ilk başkanı George Washington’ın komutası altında olduğunda da belirtmek lazım.



3) Fargo

FX kanalının 15 Nisan’da karşımıza dikeceği dizi olmakta kendileri. İsim tanıdık geldiyse muhtemelen haklısınız, kendisi 1996 yapımı aynı isimli filmin TV’ye uyarlaması olacak. Ama tamamıyla farklı karakterler ve farklı bir yerleşim yeri söz konusu. Sezonu da 10 bölüm sürecek. Dizinin bir diğer özelliği ise ‘limited series’ özelliğini taşıması. Yani ilk sezon sonunda mantıklı bir yere ulaşmış olacak ve devam etmezse sorun değil, ama kanal dizide potansiyel ve daha önemlisi reyting görürse devamını isteyebilir.

Konusu: Dizi Minnesota’daki gerçek bir yerleşim yeri olan Bemidji’de geçiyor. Başroldeki karakterlerden Molly Soverson (Allison Tolman) bir suç hikayesini araştırıyor olacak. Ayrıca serserinin teki olan Lorne Malvo’yu (Bobby Bob Thornton) da hikayenin geçtiği kasabadaki insanları şiddet ve fesatlıkla etkisi altına almaya çalışan serserinin teki olarak izleyeceğiz, ki buna sigorta satıcısı Lester Nygaard (Martin Freeman) da dahil.

Dizinin kadrosunda Colin Hanks, Bob Odenkirk ve Kathe Walsh da var.


Cadılar aramızda.

4) Salem

Başka kanal dizilerini, filmleri veya farklı türdeki programları yayınlayan WGN America ilk dizisini yayınlamaya karar verdi ve cadılara attı. Bu sayede 20 Nisan’da karşımıza sezonu 13 bölüm sürecek bir dizi getirmiş olacak.

Konusu: İçinde cadı olan dizilerin ucundan kıyısından dokunduğu Salem ve biraz da oranın meşhur cadı yakma ve mahkemeler dönemi dizinin temelini oluşturacak. Zaman olarak 17. yüzyıldayız. Bütün bu olayların ortasında genç, güzel ve varlıklı, aynı zamanda d aoldukça güçlü bir cadı olan Mary Sibley (Janet Montgomery) var. Çoğu kişinin Revenge’de Ashley olarak tanıdığı Ashley Madekwe ise Mary’nin en yakın arkadaşı bir cadıyı canlandırıyor. Seth Gabel’in canlandırdığı Cotton Mather ise mücadelenin diğer tarafını, yani cadılardan nefret eden ve onları cezalandırmak için elinden geleni yapan Cotton Mather’i canlandırmakta.



5) Faking It

Gençlere yönelik içerikleriyle bilinen ve Teen Wolf ile Awkward gibi gençlik dizileri de yayınlayan MTV’nin yeni dizisi. İlk sezonu sekiz bölüm sürecek. Tür olarak da komedi geçiyor ama Awkwardgibi olacaksa insana kahkaha attıran çeşitten değil de eğlendiren türden bir dizi ortaya çıkacaktır. İlk bölüm 22 Nisan’da yayınlanacak.

Konusu: Bir ortama uyum sağlamak için ve okulda popüler olmak için ne kadar ileri gidebilirsiniz? Girişteki resmin de fikir verdiği üzere kızlar o kadar ileri gidiyorlar. Karma ve Amy çok yakın arkadaşlardır ve bir gün kazara lezbiyen sanılırlar. Doğru olmayan bu durumun okulda ve çevrede popüler olmalarına yarayınca da durumu bozmayıp böyle devam etmeye karar verirler. Haliyle de bu durum acayip ve komik birçok olaya sebebiyet verir.



6) Black Box

Bu ayın ve yazının ilk ulusal kanal dizisi Black Box oluyor. ABC kanalına ait ve bir sorun çıkmazsa 24 Nisan’da başlayacak olan sezonu 13 bölüm sürecek. Dizi tür olarak medikal drama ve diziye adını veren kavram olan Black Box’tan (Kara Kutu) kasıt da ‘beyin’.

Konusu: Catherine Black (Kelly Reilly) dünyaca ünlü bir nörolog ama herkesten –neredeyse herkesten- sakladığı büyük bir sırrı var: Kendisi bir bipolar. Catherine’in annesinin yıllar önce bu hastalıktan muzdarip olması ve sonunda intihar etmesi de cabası. Onun bu yaşadıklarını bilense tek bir kişi var, anne gibi gördüğü kendi psikiyatristi Dr. Helen Hartramph (Vanessa Redgrave)

Dizide Catherine’in çalıştığı hastanede yaşananları, doktorlar arası ilişkileri, işinde başarılı bu doktorun önüne gelen vakaları –ki özellikle de nadir olanları- ve bunları çözmek için neler yaptığını, ne kadar ileri gittiğini de izleyeceğiz tabii. Tüm bunların ortasında da Catherine’in hastalığı olacak.



7) Bad Teacher

Bad Teacher da Nisan ayının bir diğer ulusal kanal dizisi. Bu sefer CBS’te ama Black Box ile aynı gün, yani 24 Nisan’da başlayacak. Bu dizi de Fargo gibi bir film uyarlaması aslında. 2011 yapımı başrollerinde Cameron Diaz, Justin Timberlake ve Jason Segel’in oynadığı ve hali hazırda ikinci için de çalışmalara başlanan aynı isimli filmden uyarlanmış durumda.Bad Teacher filminin senaristleri diziye de destek veriyorlar.

Konusu: Eski kocasından hiçbir şey alamadan boşanan Meredith Davis geçimini sağlamak için bir okulda öğretmenliğe başlar. Ama bu ağzı bozuk, kötü alışkanlıkları bol kadının asıl amacıysa zengin bir koca adayı bulup onu kafeslemektir. Dizide Meredith’in hayatında, okul da dahil olmak üzere yaşadıkları işlenecek.

Filmde Cameron Diaz’ın oynadığı rol dizide Ari Graynor’a ait.



8) Playing House

Geçtiğimiz Mart ayında Sirens ile komedi dünyasına giren USA Network, ikinci komedi olarak bu sefer de Playing House’u getiriyor. Dizi 29 Nisan’da izleyici karşısında olacak. Ayrıca yapımcıları, yaratıcıları ve senaristleri aynı kişiler: Gerçek hayatta çok yakın arkadaş olan Lennon Parham ve Jessica St. Clair.

Konusu: Kocasının internetten tanıştığı bir kadınla bir ilişkisi olduğunu fark edince onu terk eden Maggie (Parham) hamiledir ve kendisine destek olması için en yakın arkadaşı Emma’yı (St. Clair) çağırır. Emma başarılı bir işi olan bir kadındır ve arkadaşına bebeğini büyütmek için yardım etmek amacıyla Çin’deki işinden vazgeçip Amerika’ya, yani yaşadığı yer olan Pinebrook’a geri döner.
Devamını oku ...

Saklı Kalan 3. Bölüm: Çay Nerede?

İstediğimi alamazsam cenazeni görecek kadar kalırım Sitare.
Geçirdiğimiz bir haftalık aradan sonra Saklı Kalan’ı bulduk yine karşımızda. İlk bölümün ardından verdiği üç aylık aranın ardından yaptığı dönüşünde senaryosunu geçmişe odaklı alıp da götürmesini sevdiğimi söylemiştim ama belli bazı detaylar da göze takılmayacak gibi değildi. Neyse, geldik üçüncü bölüme ve tahmin edildiği gibi geçmişten devam ettiğimiz bir bölüm izledik. Bölümün içine girmeden önce şunu söyleyeyim:

Haberiniz olsun: Saklı Kalan’ın ikinci bölümü Total’de 68., AB’de ise 70. oldu. İlk bölüm de Total’de 83, AB’de 38. olduğu için dizi ortadan yok olmuştu zaten. Bundan gerisini siz düşünün artık… Gelelim bölüme:

1) O Süreyya’nın dublaj mı değil mi anlayamadığım sesinin ayarı olmamış, ayarı kaçmış bildiğin. Alışırım gibi geliyor ama çok kulağımı da tırmalıyor. Karakterin fettanlığına diyecek bir şeyim yok, orası fena olmamış.

2) Bunların kızı da olmamış. İlk başta bağıramıyor galiba ve şımarıklık dozu kaçmış diyordum ama sonradan fark ettim, asıl sorun ağlama kısmında.

3) Bu mutfak kısmı pek bir figüran kalmamış mı? İki hizmetçi hangi kavga çıkarsa o kavganın neden çıktığını konuşuyorlar, diğer kadın da dedikodu yapmayın, susun diyor. Entrikanın içine dalsınlar da demiyorum tabii… Galiba Aşk-ı Memnu falan derken benim mutfak ahalisine olan bakışım değişmiş.

Bölümün başında Süreyya’nın hoş karşılanmadığı geri dönüşüyle başladık. Murat karısını gördüğünde evden atmayı denedi, beceremeyince de kendi terk ediverdi. Yetmedi üstüne Defne’nin yanına gitti. Ama orada da kafayı bulmuş Emre nedeniyle kız hastanelik oldu. Güzel bir gece geçirdiler yani. Olay çıktıkça devamına hayır demem ben. Devam.


“25 milyon doları vermezsen seni basına rezil ederim,” lafı üstüne Murat Cevher portresi.

Süreyya her ne yaşandıysa zaman içinde saçma sapan bir şey yapmış belli, kimse tutup Ece’ye söyleyemiyor o da ayrı. Konunun erkeklerle alakalı olduğunu düşünmekle birlikte özel bir merak içinde değilim zaten, dizinin ömrü olursa elbet öğreniriz.

Bu kadın ne halt etmeye niye dönmüş diye düşünürken para için olduğunu öğrendik. Defne’yi kullanarak boşanma amaçlı para almasına rağmen daha fazlasını almak için şantaj bile yaptı ama işe yaramadı. Yetmedi, gülüşünden serserilik akan ve takılmadan edemediğim sevgilisine suratına yumruk bile attırdı ve suçu Murat’a yıktı. Üstüne Ece’nin sevgili olayını öğrendi ve şantaj kısmen çökmüş oldu. İyi yaptılar. Aynı şekilde Sitare’nin başka kadın olayını öğrenmesi de iyi oldu tabii. O elin kalkmışken inmemesineyse diyecek bir şeyim yok zaten. İnse beş bölüme ancak toplarlardı artık gerisini…

Ece’ye girmişken de Ömer’e kayalım. İlk bölümdeki polis kovalamacası sırasında annesiyle konuşması kısmında ekrana bakakalmıştım, neyse ki bunların hikâyesi devamında o kadar saçmalamadı bu sefer. Ece’ye şoförlük yapmaya başlayan ve Ece ile didişip duran Ömer’in yolda trafik cezası yediği polis tanıdık çıkınca bir an yine geliyor bir şeyler dedim ama neyse ki gelmedi. Dahası, torpili kabul etmeyip cezayı yazdırdı allahtan.

Bir de ben yanlış görmediysem Ece’nin “Hızlı gidersem ceza yeriz,” diye itiraz eden Ömer’e ceza parası olarak verdiği 300 lirayı Ömer yan koltuğa atmıştı. Ece de kim kime aşık tartışmasının ortasında ve araba hareket halindeyken öne geçince pat diye paranın üstüne oturdu. Paralar bankadan yeni çıkmış gibi görünüyordu halbuki, kırıştırıp bozmasalar iyiymiş. Takıntılıyım da ben.

Onur’un yalanı şimdilik garson olmaya vardı. Sahi çay nerede Onur?

Onur’un “Ben fakirim,” başlıklı yüzyılın yalanına tam olarak başladık ve şimdilik işliyor dizide. Tabii ne kadar işleyecek orasını merak etmiyor değilim, zurna elbet bir yerde zırt diyecek. Neyse, oraya gelene kadar şimdilik ilk adımımız garsonluk oldu. Çünkü ‘fakirim’in devamı ‘işsizim’e bağlandığı için olay sadece akşamları barda çıkmayla kal(a)madı. Irmak torpil ile ‘akbil’ dâhilli iş buldu Onur’a. Valla sizi bilmem de benim ilk aklıma gelen hiç anlamadığı garsonluğu nasıl becereceği değil de şirket işlerini nasıl ayarlayacağı oldu. İnsan merak ediyor. Misal daha ilk günden işe geç kaldı. Bir de bu gitar hocasından ders alıyordu değil mi?

Tabii burada da kalmadık. Onur gitarcı niyetine gruba girince eski gitarist yerinden oldu ve kavga çıkarıp Onur’un üstüne çullanmaya kalktı. Tabii halloldu bu konu ama Irmak Onur’u ‘evine’ bırakmak için ısrar edince Onur ilk aklına gelen olarak Ömer’in evine gitti. O sıradaki çay demleme mevzusunda eğlendiğimi inkâr edemem.

Bu cephenin ikinci tarafı da Tarik Cevher’in bir önceki bölümde kaybettiği dünya kadar para oldu. Adamlar Tarık’a ulaşamayınca önce şirkete gidip Onur’a musallat oldular. Üstüne Onur’u çok kızdırmanın yanında Sitare’den, sonrasında Murat’tan ve yakın bir tanıdıktan destek alamayan Tarık, ilk başta Nevin’den bile postayı yedi. Bir bakıma güzel de oldu hani demiştim ama Onur o arada yumuşadı tabii. Birkaç gün içinde –tamam zenginler de- ana kontrol kendisinde değilken ve Murat’tan postayı yemişken 10 milyon doları nasıl bulacak bakalım?

Hayatındaki tek temiz şey Defne’ymiş Murat Cevher’in. Duy da inanma…

Bölüm boyunca en baştaki yaralanmadan dolayı Defne karakterini pek görme şansımız olmamıştı. Romantizm kısmı aşağı yukarı yürürken Murat tutup da Defne’yi Ağva’ya götürdü. Yaşlı-genç olayına karşı olduğumdan değil de ben bu ikisine daha alışamadım. Ne bileyim aslında o evdeki vazo kısmında biraz tatlı da oldular da işte… Benim içimdeki romantizm öldüğünden de olabilir, suçu tamamen onlarda aramıyorum şimdilik.

Gelelim son ve malum noktaya ama öncesinde şunu söyleyeyim, Neslihan Yeldan’a kötü roller pek bir yakışıyor. Bu bir dursun burada. Nevin gitti kötü günler için sakladığı kozunu –ki şimdi tam zamanıydı- Süreyya’yı da ortak ederek ortaya çıkarttı. Meğerse Sitare rahmetli kocasını zehirleyerek yavaş yavaş öldürmüş. Zamanında kocasından bir şeyler çektiğini ima etmişlerdi ama bu Süreyya gibi benim de aklımda gelmezdi. Dahası ilk bölümde kanlı küvet içinde gördüğümüz Süreyya’nın sonunun bu şantaj üstüne olmasına dair bir ima da gördük.

İlk bölümde dizinin senaryo gidişatından, arka plandaki hikaye pek anlaşılmamıştı tabii. Bu bölümle tamamlamış oldular büyük ihtimalle, biz de o arada bölümü tamamladık tabii. Hayırlısı olsun bakalım. Dizi haftaya kadar yayından kalkmazsa haftaya görüşmek üzere efendim…
Devamını oku ...

Saklı Kalan 2. Bölüm: Aynı gün ikinci kez mi?

“Aşklar saklandığı yerden çıkacak, hikâye yeniden başlayacak,” dediler geldik.
Hiç bayram değil seyran değilken bir yerli dizinin devam etmesi için üç ay beklediniz mi siz? Ben bekledim. Yabancı dizi ağırlıklı yazan biri olarak düzenli ÖzetliYorum yazmaya niyetlendiğim ilk Türk dizisi ilk bölümünün ardından ortadan yok olunca insan bekliyor işte.

Saklı Kalan ilk bölümüyle 19 Aralık 2013’te karşımız çıkmıştı. Sonrasında 26 Aralık diye fragmanlar etrafta dönse de o gün geldiğinde bölüm karşımıza çıkmadı. Ardından ülkenin karışıklığı dendi, yeni yol dendi ama asıl olarak diziden beklenen ‘geri dönüşün’ olmaması nedeniyle köklü değişikliklerle dizinin tekrar toparlanıp yayına alınmasına karar verildi ve 16 Mart akşamı Saklı Kalan ikinci kez karşımıza çıktı.

İlk bölümde sıfır reklamla yayınlanan dizide bu sefer iki dakika kadar bir reklam verdiler, sağ olsunlar. (Sondaki o uzun kuşağı saymıyorum, dizinin dönmeyeceği belliydi.) Bu arada bu durumdan şikayet etmiyorum aslında ve ciddiyim. Neyse, gelelim bakalım bölüme:

Öncelikle, dizinin jeneriğini değiştirme fikri kimdeyse tebrik ediyorum. Her şeyin içine onu da eklemeleri güzel olmuş. Bir önceki kırmızı ağırlıklı jenerik biraz göz yorucuydu. Saklı Kalan dizisi başlamadan önce merak ettiğim asıl nokta ilk bölümün üstünden geçen bunca zamandan sonra nasıl ve ‘onun’ üstüne ‘ne kadar’ kurulu bir ikinci bölümle karşımıza çıkacakları oldu tabii. Çünkü misal, benim ilk bölümde neler olduğuyla ilgili hafızamı tazelemek için geçen bölüm için kendi yazdığım yazıyı okumuşluğum da var.


İkinci bölüm demişsiniz de sıfırıncı bölüm olmuş bu.

Dizinin bu bölümü ilk bölümde yaşadığımız olayların öncesine kurulmuş gibi bir şey olmuş resmen. Bu diziyi Defne’nin Murat Cevher ile tanıştığı günden değil de çok ama çok sonrasından alma fikrine sahip ilk bölüm senaristini kınayasım bile geldi. Tabii anladığım kadarıyla Gülce’nin hikâyesini de pek atlamayı planlamıyorlar, ki buna da itirazım olmaz. Olmuş. Ama şu pek olmamış mesela:

Dizinin ilk bölümünde evin çalışanı Ömer’in patronun kızına aşık olması klişeliğinden bahsetmiştim. Dizi yeniden yapılanmış ama bu ‘klişe’ kısmına karışan olmamış anlaşılan: Fakir ama gururlu bir kızla tanışınca zengin olduğunu söyleyemeyen Onur? Hayırlı uğurlu olsun. İlk bölümde asistan gibisinden bir hikayesi olduğunu hatırladığım Natalie de deliğin birinden çıkmış oldu, neyse ki onu atlamamışlar.

Ayrıca Ekranella’nın güzide yazarlarından Nida’nın da dediği gibi uyuşturucu kullanan kötü erkek arkadaş da Ahu Tuğba filmlerinden fırlamış gelmiş de ona girmeyelim. Ne gerek vardı bunlara bilmiyorum ki…

Dizide değişmeyen bir diğer şey de Defne’nin kendisi olmuş. Ben ilk bölümde Gülce’yi daha çok sevmiş ve gerçekçi bulmuştum. Bölüm geçmişe odaklı olduğu için Defne’ye kaldığımızdan dolayı biraz kulağım tırmalanmadı değil. Defne’nin konuşma tarzı, çok konuşması ve hareketleri biraz abartılı sanki. Fazla Şeker Kız Candy gibi ya, bu kız. Gerçi bölüm ilerledikçe daha bir toparlanmadı değil, inkar edemem. Ama aşk sarhoşluğu yakışmıyor bu kıza.

Dizide Irmak’ı canlandıran ve aslında Dokuz Sekiz Müzik'e bağlı Kıvılcım Ural’ın söylediği Gönül Dağı şarkısı güzeldi bak, ona itirazım yok.


Üniversiteden terbiyesizin biri Emre ile Murat Cevher’in ilk karşılaşması medenice oldu.

Ayrıca bu bölüme varana kadar Murat Cevher’i kim yumuşattıysa eline sağlık. İlk bölümde çok kasıntı, daha doğrusu hayatın sillesini yemişçesine iç karartıcıydı bu adam. Tabii bu adamın kız arkadaşını uçakla sürpriz niyetine İzmir’e götürmesini hayatta atlayamam. Defne’nin ailesinin “Nereden çıktın sen?” sorusuna Defne’nin verdiği cevabı bir duysaydık güzel olurdu hani. Nasıl bir açıklama yapmıştır ki acaba?

“Sanayiciler ve İş Adamları Derneği toplandı,” lafı da arada kaynamasın bak. Söylerken yediler lafı biraz ama olsun. Dizide ilk kez, istemsiz de olsa ona güldüm. İkincisi de Ömer’in adam kovalaması ve o arada da annesiyle konuşması sahneleriydi. Tanrı günahlarımı affetsin ama Arka Sokaklaraklıma geldi. Bari hırsızı yakaladıktan sonra konuşsaydı annesiyle. Şu noktada telefon joker hakkımı kullanıp Ranini’ye bağlanasım gelmedi değil. O bu detayın hakkından daha iyi gelirdi.

Neyse, daha önce dediğim gibi hizmetçi oğlu-patron kızı olayına girmeyeceğim. Şimdilik o kısım sizin olsun. Çünkü:

Haberiniz olsun: Ali Eyüboğlu 15 Mart tarihli yazısında dizide Ömer’i canlandıran Burak Sağyaşar’ın dizide gelecek görememesinden bahsetmiş ve sözleşmesini feshederek Muhteşem Yüzyıl’ın son dört bölümünde yer alacağını yazmış. Zaten neredeyse baştan aşağı değişen bir diziyi böylesi bir hamle nasıl etkiler acaba?

Ayrıca o yazıda geçtiğimiz günlerde yapılan TV fuarında dizinin 38 ülkenin ilgisini çekmesinden ve reytingi iyi olduğu takdirde pazarlanacağından, getireceği gelirden bahsetmiş. Gitmezse de iki-üç bölüm içinde bu sefer temelli olarak ortadan kaybolacakmış.


Boşanmaktan vazgeçiyorum suratı güzelmiş Murat Cevher’in.

Daha ne desem ki? Şunu diyeyim: Süreyya’yı canlandıran Rahşan Fırtına’nın sahip olduğu sese aşina değilim. Yanılmıyorsam dublaj yapılmış da nasıl yapılmış? Bir ilginçlik olmuş sanki orada. Son olarak Tarık ve Nevin Cevher’i, daha doğrusu Burak Sergen ve Neslihan Yeldan’ı daha çok görürsek ben de daha çok mutlu olabilirim. En azından durumu daha da kurtarırız. Sitare Hanım nasıl bıraktıysak öyle zaten, ona diyecek sözüm yok.

Velhasıl, nasıl olmuşluğu gördüğünüz gibi olan ikinci bölümü arkamızda bırakmış olduk. Reytingini ve geleceğini merakla bekliyorum. Hadi bakalım…
Devamını oku ...

İyi ki doğmuşum ben, gerçekten!


Daha ne diyebilirim ki? ;)
Devamını oku ...

Pembe, gönlüm sende



Yabancı dizi diyarı dediğimiz diyar renk skalası gibi. İçinde en karasından en pespembesine kadar her çeşitten diziyi bulunduruyor. Hepimizin paletinde de farklı farklı renkler mevcut.

İşte ben bu skalayı biraz eşeleyeyim, sonlarına doğru gidip pembeleri bir ortaya çıkarayım, derleme tarzıyla mini de olsa bir tanıtayım dedim. Ama amacım yanlış anlaşılmasın, Rosalinda ya da Vahşi Güzel gibi dizileri kastetmiyorum. Amerika veya İngiltere sularına girip üstelik klasik pembe diziden daha çok, normal dizi olarak izleyip aslında içi pembe ağırlıklı olan dizilerden bahsedeceğim. Bu noktada “Amaaan, pembe dizi mi?” diye burun bükeniniz varsa onlara da Ekranella’nın güzide yazarlarından sayın/sevgili Nida Fındık’ın bir vakitler bu konuyla ilgili ettiği birkaç cümleyi bırakıyorum:

“Ah beni bunlarla uğraştırma, memleket ne halde falan demeyin. Hepimiz Banu Alkan filmleri ile büyüdük ve bu tarz konulara bayılırız. Hatta bütün şirretliğine rağmen de içlerinden biri favorimiz olur. Gözlerinizi kısıp bakmayın, bazen sadece bakmak için de izlemek lazım. Kimi zaman kahramanınız, sadece sizin kafanızı boşaltan biridir.”

Daha ne desin? Ayrıca yazının öncesinde şunu da belirteyim:

Bu listenin içindekiler ‘benim izlediğim’ diziler ve pembeler kraliçesi Gossip Girl gibi bu yazı yayına girdiğinde bitmiş olan diziler yok. Biraz da güncel dizilerden tavsiyeler olsun amacını güdüyorum. Ayrıca The Vampire Diaries gibi içinde doğaüstü ögeleri (vampir, kurt adam, cadı...) barındıran dizileri de almadım. Onlar incelendiğinde tamamıyla başka bir yazı bile çıkabilir çünkü, malumuz. Bunlar dışında eklemek istediğiniz olursa yorumlara beklerim. Başlayalım bakalım:



Geri döndüler ve hayır, rüya görmüyorsunuz.

1) Dallas

Hiç Dallas’sız pembe dizi yazısı mı olur? Olmaz tabii. Bahsettiğim çoğunluğun bildiği, 1978-1991 arası yayınlanan Dallas değil, onun 2012 versiyonu. Zamanında kendisine ‘prime-time’da yayınlanan pembe dizi’ denirmiş, bunun da aşağı kalır yanı yok. Üstelik eskinin adını kullanan basit bir dizi de değil, o dizinin kadrosunun başrol oyuncularını ve daha fazlasını da içine alarak döndü. Ama benim gibi yaşı yetmeyenleri de düşünerek eskisini hiç izlememiş kişilere uygun olarak hazırlanmış.

Şimdiye kadar TNT’de iki sezonu yayınlandı, üçüncüsü de 24 Şubat’ta başlayacak. Ülkemizde Cnbc-e yayınlıyor.

Konusu: Dallas’taki Southfork Çiftliği’ni geride bırakalı uzun yıllar olmuş. Çiftliğin yönetimi şu an Bobby Ewing’te. Yıllar içinde Ann ile evlenmiş. Ünlü kötü J.R. dizinin başında rehabilitasyonda çıkıyor karşımıza. Sue Ellen da valilik için seçim yarışı içerisine girmiş. İkisinin oğulları ve babasının hık demiş burnundan düşmüş John Ross, evin emektar hizmetçisinin kızı Elena ile birlikte ve petrol arama işinin içindeler.

Dizi, Bobby’nin ilk eşinin başkasından olma çocuğu ve Elena’nın evlenmek üzereyken aralarının bozulduğu Christopher’ın Dallas’a, üstelik yanında petrole alternatif olarak bir proje ile birlikte evlenmek üzere de dönmesi ile karışan olaylar ve girilen yeni savaşlar üzerine kurulu.



Emily – Aria – Hanna - Spencer

2) Pretty Little Liars

ABC Family kanalının dizisi. Ülkemizdeki yayın hakları Fox Life ve TV2’de. Bu yazı yayına girdiğinde de dizinin dördüncü sezonu Amerika’da devam ediyor ve Fox Life da dördüncü sezonu yayınlıyor. Dizi beşinci sezon onayını alalı da epey oldu. Kendisi Sara Shepard’ın aynı isimli roman serisinden uyarlanan bir dizi.

Ayrıca sosyal medyada da özellikle gençler arasında oldukça popüler. Öyle ki bir dizi bölümü boyunca hakkında en çok tweet atılan dizi rekorunu da elinde bulunduruyor. Kendisine Altın Kedi Ödülleri’nde ‘En Akla Zarar Gençlik Dizisi’ ödülünü vermiştim.

Konusu: Beş kızdan oluşan arkadaş grubundan birisi, grubun lideri konumundaki Alison bir pijama partisinin gecesinde ortadan kaybolur. Ertesi gün ve daha sonrasında kızı arasalar da bir türlü bulamazlar. Bu olayın üstüne kız grubu da kendi içlerinde dağılır; aradan bir yıl geçer. Hanna okulun en popüler kızı olmuştur. Spencer okulun en başarılı öğrencisidir ve Emily de yüzme konusunda oldukça başarılıdır. Bu sürede uzaklara giden Aria ise artık şehre geri döner.

Bundan kısa süre sonra Alison’ın cesedi gömülmüş olarak bulunur ve cenazenin ardından kızlara sadece Alison’ın onlar hakkında bildiği, hatta birbirlerinin diğeri hakkında bilmediği sırlarla ilgili mesajlar gelmeye başlar. Mesajların sonu –A olarak bitmektedir ve kızlar sadece onun bildiği sırları kimin bildiğini ve kendileriyle uğraştığını araştırmaya başlar. Ortalık da daha fazla karışır ve bölümler ilerledikçe dizideki pembelik gözler önüne serilir.


3) Twisted

ABC Family’nin bu sezonki yeni dizisi. Twisted’ın şimdiye kadar ilk sezonunun 11 bölümü yayınlandı ve sezonun kalan 10 bölümü 11 Şubat’ta başlayacak.

Konusu: Danny Desai yıllar önce halasının gizemli ölümünden dolayı suçlanmış ve ıslahevine gönderilmiştir. Aradan geçen yıllar sonrasında cezası biter ve artık –malum olaydan dolayı bir türlü satamadıklarından dolayı mecbur kaldığı- evine geri dönmeye hazırdır. Bununla birlikte bulundukları kasabanın lisesine de… Ama başta zamanında halasının cesedini bulmuş olan en yakın arkadaşları Lacey ve Jo olmak üzere kasaba buna hazır mıdır acaba?

Dizi, Danny’nin hayatını ve eski arkadaşlarını geri kazanmaya çalışırken yaşadıkları karmaşık olaylar üzerine kurulu. Çünkü Danny geri geldikten çok kısa bir süre sonra bir genç kız öldürülüyor. Bu da haliyle hiçbir şeye yardımcı olmuyor. Bu cinayetin yanında bir yandan geçmişte kalmış hala cinayeti de dizinin hala gündeminde.


4) Devious Maids

ABC’nin sekiz sezon süren sevilen dizisi Desperate Housewives’ın yaratıcısı Marc Cherry’nin karşımıza getirdiği yeni dizi. Desperate Housewives’ın (Umutsuz Ev Kadınları) pembeliği malum, bu da onun yolundan, hatta aynı evrenden ve yaşam stilinden giden bir dizi. Kendisi aslında Meksika yapımı bir başka dizinin pilotu üstünden yontulmuş. Şimdiye kadar 13 bölümlük ilk sezonu yayınlandı ve yazın gelmek üzere ikinci sezon onayını da aldı.

Devious Maids’in ilk başta DH gibi ABC’de yayınlanması planlanıyordu ama kanalın hoşuna gitmeyince Lifetime aldı diziyi. Ayrıca, bu dizinin ana karakterlerinden Carmen, Desperate Housewives’ın final bölümünde de görünmüştür ve Desperate Housewives’ın başrollerinden Eva Longoria da diziye yapımcı olarak destek veriyor. Ama Devious Maids’i onun spin-off’u (uzantısı) olarak adlandırmak da yanlış olur.

Konusu: Los Angeles, Beverly Hills’ten çok zengin kişilerin evinde çalışan dört hizmetçi. Aslında beş taneler, ama pilotun ilk dakikalarında bir tanesi, bir davette biri tarafından gizemli şekilde öldürülünce sayı dörde düşüyor. Çalıştığı evdeki bir diğer kişi de cinayetten tutuklanıyor. Trajik bir olay da olsa bir süre sonra her şey bir şekilde yoluna giriveriyor. Sonra da bu grubun içine Marisol’un katılmasıyla dizi resmen başlamış oluyor.

Dizide bir yandan birisi anne-kız olan bu Latin dört hizmetçi (Rosie, Carmen, Zoila ile Valentina) ve Marisol’un çalıştıkları evlerde patronlarıyla yaşadıkları veya patronlarının yaşadıkları işlenirken, diğer yandan da işlenen hizmetçi cinayetinin arkasındaki saklı kalanları öğreniyoruz. Katil diye yakalanan kişi gerçekten katil mi yoksa birisinin komplosuna mı kurban gitti?


Joss – Karen – April – Savannah

5) Mistresses

ABC kanalının dizisi. Bu da Lifetime’ın istememesi üzerine ABC’de yer buldu. Geçtiğimiz yaz yayınlanan 13 bölümlük ilk sezonunun ardından kanaldan ikinci sezon onayını aldı. İngilizlerin (BBC One) üç sezon sürmüş aynı isimli dizisinin Amerika uyarlaması.

Dizinin isminden dolayı (Metresler) daha başta pembeliği tescilli aslında. Ana tema olarak birbirleriyle iyi arkadaş dört kadının hayatlarındaki çalkantılar ve karmaşık ilişkiler üzerine kurulu. Yine de isminden dolayı dört kadının birden metres olduğunu ve başka adamları düşünmeyin.

Konusu: Savannah alanında başarılı bir avukat ve kocasıyla bir süredir çocuk sahibi olmaya çalışıyorlar. Tam bu sırada kadraja iş yerindeki çalışma ve yakın arkadaşı Dominic devreye giriyor. Aralarındaki ilişki durumu bir üst seviyeye çıkıyor. Joss, Savi’nin kız kardeşi ve ev sahibinden evli patronuna kadar yatmakta sakınca görmeyen biri. Onun hayatı da ev göstermeye başladığı lezbiyen çift ve yeni Fransız patronuyla karışıyor.

April, üç yıl önce kaybettiği kocasının ölümünü atlatma sürecindeyken, hatta kendine bir iş ve yeni birini de bulmuşken karşısına rahmetli kocasından bir oğlu olduğunu iddia eden Miranda çıkıveriyor. Karen ise başarılı bir psikiyatrist ve dizinin en gerçek metresi. Dizinin başında bir süredir birlikte olduğu evli hastası ölüyor ve adamın ölümü araştırılmaya başlanıyor. Onun piyangosu da babasıyla dargın ayrıldığı için kendini kötü hisseden destek arayışındaki Sam… Yeterince pembe mi, yoksa devam edeyim mi?


6) Revenge

ABC’nin dizisi ve bu yazı yayına girdiğinde üçüncü sezonuna devam ediyor. Ülkemizde Dizimax Drama yayınlıyor ve İntikam adıyla başrole Beren Saat’i alarak Türk uyarlamasını da yapmış bulunuyoruz.

Konusu: Amanda Clarke daha küçük bir çocukken babası David işlemediği bir suçtan dolayı üstüne atılan bir iftiradan dolayı hapsi boylamıştır ve Amanda da uzun bir süre bakıcı ailelerde ve Çocuk Esirgeme’de kalan birisi olarak babasının bir suçlu olduğuna inandırılmıştır. 18 yaşına gelip de serbest kaldığında babasının hapishanede kendisine yazdığı günlüklere ulaşan Amanda, gerçekleri öğrenince geri dönüşü olmayan bir intikam yoluna girer.

Hedefi babasına bunları yapan başta Grayson ailesi olmak üzere buna karışan herkese bunu ödetmektir. Adını değiştirir ve zengin, güzel ve genç Emily Thorne olarak Hamptons’ta ailenin karşısına çıkar. Hatta eskiden babasıyla yaşadığı eve yerleşir ve ailenin oğlu Daniel’ı da kullanarak içlerine girer. Oyun ve pembelik de başlar…

Dizide bölümler boyunca Grayson’ların çevresi başta olmak üzere birer birer ve parça parça intikamını almak için Emily’nin yaptıklarını izliyoruz.


Hayat değişir. İş değişir. Aşk değişir. Her şey değişir.

7) Grey’s Anatomy

Bir tıp dizisinin ne kadar pembe olmasını beklersiniz? ABC’nin 10 sezondur devam eden dizisi Grey’s Anatomy bunun cevabını veriyor size. Son gelen haberlere göre reytingi gayet iyi olan dizinin başrol iki karakterini canlandıran Ellen Pompeo ve Patrick Dempsey iki sezonluk daha anlaşma imzaladılar. Dizi, ülkemizde Dizimax Drama’da yayınlanıyor. Ayrıca yayın hayatını dört sezon sürdüren ve Show Tv’de yayınlanan Doktorlar adında bir uyarlamasını biz de yaptık. Bölümlerin defalarca tekrar yayını da yapıldı.

Amerikalılar Grey’s Anatomy’deki Allison Montgomery karakteri üzerine Private Practice adında bir spin-off (uzantı) yaptılar. Dizi altı sezon sürüp 2013 içerisinde bitti. Yetmemiş olacak ki biz onun da Türk uyarlamasını yaptık ve FOX’ta Merhaba Hayat karşımıza geldi ama bu seferki çok da uzun ömürlü olmadı.

Konusu: En özet haliyle bir hastanede çalışmaya başlayan yeni asistan grubun ve doktorların başlarından geçenler üzerine kurulu. Bölümler boyunca asistanlar ve doktorlar çeşit çeşit hastalıkları, hikâyesi ve dramı olan hastalarla ilgileniyorlar. Bazen hayat kurtarıyorlar, bazen ölümle yüzleşiyorlar. Bir yandan da karakterlerin kişisel hayatlarını izliyoruz. 10 sezonda 200 bölümü geçen dizinin pembelik dozunu kafanızda siz kurun lütfen.

(Dizi adını anatomi kitabı Gray’s Anatomy’den almaktadır. Ellen Pompeo’nun canlandırdığı karakterin adı Meredith Grey’dir.)


Yukarıdakiler, Aşağıdakiler. Yıllar sonra yeniden, yeni bir yorumla.

8) Downton Abbey

Son olarak da İngiliz sularına gireyim de onsuz yazıdan çıkmamış olayım dedim. Aslında diziyi yazıya almadan önce iki-üç kere düşünmedim değil ama gerçeklerden kaçılmaz. Downton Abbey’nin şimdiye kadar dört sezonu yayınlandı ve beşinci sezon onayını da aldı. Ülkemizde Sinema TV bünyesinde yayınlanıyor.

Dizi, konuk ettiği Kemal Pamuk adındaki Türk diplomat karakteriyle ve karakterin yaptıklarıyla ülkemizde de kendisini konuşturmuştu. Ayrıca ödül törenlerinden bol ödülle de dönen bir dizi ve kendisine Altın Kedi Yabancı Dizi Ödülleri’nde ‘En Asil Dizi’ ödülünü vermiştim.

Konusu: En özet haliyle Downton Malikanesi’nde yaşayan ahalinin ve çevresindekilerin başından geçenler üzerine kurulu.

15 Nisan 1912’de tarihin en ünlü transatlantiği Titanic buzdağına çarpıp batmıştır. Üç kızı olduğu için mirasını bırakmak için akrabaları içinden kendisine bir varis belirleyen Lord Grantham’ın varisi de bu kazada ölür. Hatta ailenin büyük kızı ile nişanlı olan ondan bir sonraki de. Bu da konağın ve Mary’nin geleceğini belirsiz bir durumun içine sürükler.

Konak ve servet için yeni bir varis bulunmalıdır. Mary’nin geleceği garanti altına alınmalıdır. Dünya 1. Dünya Savaşı’na doğru adım adım yaklaşmaktadır. Bu ve bunun gibi birçok neden ve bunlar etrafında posterin üstünde gördüğümüz aile sakinleri ve çevresi ile altta gördüğümüz çalışan tayfasının yaşadıklarına konuk oluyoruz dizide.
Devamını oku ...

The Blacklist 1x13: Yapamayacağım


Kıbrıs Acentası (No.64)
İlk sezonunda reytingleriyle ve hikâyesiyle emin adımlarla ilerlemeye devam eden The Blacklist, 13. bölümde de tıpkı bir önceki bölümün tarzında bir bölümle karşımıza çıktı. Tom ile evlat edinme hazırlıklarında artık son demleri yaşayan Liz’in de bölüm içinde dikkat çektiği üzere Reddington onun karşısına Kara Liste’den bir çocuk evlat edindirme ajansı ile çıktı. Sonrası da insanı sıkmayacak ve beynini zorlamayacak şekilde geçti gitti.

Öncelikle: The Blacklist yine ara veriyor. Bir sonraki bölüm 24 Şubat Pzt. günü yayınlanacak. Nedeni de NBC’nin 7-23 Şubat tarihleri arasında yapılacak olan Kış Olimpiyatları’nı yayınlıyor olması.

Bu kısmı geçtiğimize göre bölüme gelebiliriz.

Bu bölümü bir öncekine benzetme nedenim önceki gibi iki kollu bir şekilde devam etmesinden geliyor. Bir yandan acentanın içinde ve dışında dönenleri izlerken Red de sezon arasına girmeden önceki bölümde yaşanan malum olayların araştırmasına devam etti. Geçen bölümün sonunda Malik’in köstebek olduğunu öğrensek de anladık ki o küçük köstebekmiş, asıl köstebek çok daha farklı birisiymiş: Diane.


Sen gerçeği biliyorsan, başkaları da biliyordur.

Bu isim benim yadırgamayacağım, hatta şaşırmayacağım türden bir şey oldu. Kendi teşkilatının içindeki köstebeği öldüren adamın Diane’i sağ bırakmasını da zaten beklemiyordum. Ama bildiğiniz üzere bu dizinin en başından beridir gizemini koruyan konulardan birisi de Red’in ailesine aslında ne olduğuydu. Bu Red’in de pek bilmediği bir konu. Diane her şey bölüm sonunda -Malik’in de yardımlarıyla tabii ki- ortaya çıkınca bunu bildiğini açıkça söyledi ama sonuç değişmedi.

Peki niye? Şu zamana kadar izlediklerimizden anlaşıldığı üzere konu bakımından sıkıntı çeken bir dizi değil. Ne vardı bunu şimdi öğrenseydik? Kadını illaki öldürecekse gerçekleri öğrendikten sonra öldürseydi olmaz mıydı? Sizi bilmem de yukarıdaki resim altı cümlesi benim içime oturdu biraz. 13 rakamını beğenmediler galiba. Öyle olsun bakalım.

Buradan sonra gelelim ikinci konuya:

Bir kere de gerçekler ortaya çıktıktan sonra çarpsın şu otobüsler. Lütfen ama!

Red’in yönlendirmesiyle tesisi ve evlat edindirmeleri incelemeye başlayan ekip bölüm boyunca oradan oraya sürüklenip durdu ama sonunda araştırdıkları şeye güzel bir nokta koyabildiler. Liz’in kaçırılanların çocuk değil de kadınlar olduklarını bulması –yine Red’in katkısıyla- gayet güzel derken, dahası da çıktı: Meğersem kadınların hepsini ağır dozda uyutup yüksek teknolojik araçların da katkısıyla doğurtuyorlarmış. Bu sayede de müşterilere istedikleri bebekleri sağlıyorlarmış.

Yan yana karınları şiş kadınlar yatakta yatar halde bulununca fikrin uygulamasından korkmadım değil ama zekâyı tebrik de ettim. Tabii kısa zaman içinde de buna pişman oldum. Kadınların kaçırıldığı ortaya çıktığında benim kafa direk tecavüze gitmişti ama meğersem işin rengi başka çıktı. Her şeyin arkasında olan tesis yöneticisi CEO meğersem çocukların da babasıymış. Bu işi de teknolojinin katkısıyla halletmiş. Yıllar önce kendisini geri gönderen koruyucu ailesiyle yaşadıkları da bu olayların öz geçmişi çıktı.

Bir kere daha “Sen manyaksan onların suçu ne?” sendromunu yaşıyoruz anlayacağınız.

Bunları da akıllısı bulsa ben şaşıracağım zaten.

ÖzetliYorum’da bahsetmezsem içimde kalır diyebileceğim bir noktadan da bahsedeyim:

Reddington Liz’e bu davayla ilgilenirken sağladığı yardımlarının yanında çocuk sahibi olma tavsiyelerini de esirgemedi. Manyak CEO’nun yaptıklarının, daha doğrusu geçmişinin etkisi altına da giren Liz, bunun üstüne bir çocuk sahibi olmaya hazır olamayacağına karar verdi ve Tom’un da hevesini kursağında bırakmış oldu. Kendisi evlatlık olduğu için çocuk doğurmak yerine evlatlık almaya karar veren Elizabeth’i bu kadarından dolayı kutlamıştım ama bu son yaptığının ilerisi için getirisi ne olacak merak etmiyor değilim.

Ayrıca Red’in bir kez daha ‘Kocanla ilgili şüphelerin varsa…’ diyerek başladığı konuşmaya da “Ne var be adam, be?!” tepkisi verdim. Bölümlerdir aklına geldikçe söylüyor da ailesine ne olduğu gibi Tom’dan da niye hoşlanmadığını bir türlü söylemiyor. Tahminen Tom daha önce Red’in arkasından iş çevirip de onu kaçıranların bir adamı. Düşününce mantıksız gelmiyor. Malum, görünür itibarıyla adamın tek zayıf noktası da ‘Elizabeth Keen’.

Bir de aklıma şu geldi:

Üç vakte kadar adı Jolene olan bir kadınla aldatılırsan şaşırma. Ben şaşırmayacağım.

Jolene görünümlü Lucy Brooks’un ne amacı olduğu ile ilgili birkaç soruyu geçen bölüm yazısında ard arda yazıvermiştim. Bu bölümde Red’in Lucy’yi ViCap yardımıyla bulup Tom’un karşısına bilerek çıkarttığı ve bu sayede Elizabeth’i kurtarmaya çalıştığına dair bir his oluştu bende. Temeli var denebilecek bir şey değil ama şu bölüm itibarıyla da çürütülemez. Bakalım bölüm sonunda arabada konuşurken gördüğümüz Tom ile Jolene yakınlığı nereye kadar gidecek? Ve ondan öncesinde aslında kim bu kadın?!

Tabii bu bakalım dediğimiz olaylara ve sorulara 24 Şubat’ta yayınlanacak bölümden önce bakmış olmayacağız. Dolayısıyla iyi beklemeler.
Devamını oku ...