11 Ocak 2016 Pazartesi

73. Altın Küre Ödülleri’nde kazananlar belli oldu.

globes-nominees-73-th73. Altın Küre Ödülleri Amerika’da 10 Ocak akşamı yapılan ve NBC’de yayınlanan törenle sahiplerini buldu. Ülkemizde FOX Life’ta yayınlanam ödül töreni sonrasında işte TV dalında kazananlar:
En İyi Dramamr-robotun-sezon-finali-haftaya-kaldi_130851296232710873Empire
Game of Thrones
✔Mr. Robot
Narcos
Outlander
En İyi KomediCYZvu6jWwAAEGbh
En İyi Mini Diziwolf-hall-1426583309
En İyi Aktör – DramaCYZ2g3SWQAIoOSp
En İyi Aktris – DramaCYaKrxqUwAA5PwZ
En İyi Aktör – Komedi veya MüzikalGael-Garcia-BernalAziz Ansari (“Master of None”)
✔Gael Garcia Bernal (“Mozart in the Jungle”)
Rob Lowe (“The Grinder”)
Patrick Stewart (“Blunt Talk”)
Jeffrey Tambor (“Transparent”)
En İyi Aktör – Mini Dizi  veya TV FilmiCYZysqBWMAAY50eIdris Elba (“Luther”)
✔Oscar Isaac (“Show Me a Hero”)
David Oyelowo (“Nightingale”)
Mark Rylance (“Wolf Hall”)
Patrick Wilson (“Fargo”)
En İyi Aktris – Mini Dizi veya TV Filmilady-gaga-girlheroKirsten Dunst (“Fargo”)
✔Lady Gaga (“American Horror Story: Hotel”)
Sarah Hay (“Flesh and Bone”)
Felicity Huffman (“American Crime”)
Queen Latifah (“Bessie”)
En İyi Yardımcı Aktör – Dizi, Mini Dizi veya TV FilmiChristian SlaterAlan Cumming (“The Good Wife”)
Damian Lewis (“Wolf Hall”)
Ben Mendelsohn (“Bloodline”)
Tobias Menzies (“Outlander”)
✔Christian Slater (“Mr. Robot”)
En İyi Yardımcı Aktris – Dizi, Mini Dizi veya TV FilmiCYZtfdTWMAQoGv5Uzo Aduba (“Orange is the New Black”)
Joanne Froggatt (“Downton Abbey”)
Regina King (“American Crime”)
Judith Light (“Transparent”)
✔Maura Tierney (“The Affair”)
Devamını oku ...

9 Ocak 2016 Cumartesi

2015'in en iyi 10 alternatif dizisi

2015 yılını bitirmemize neredeyse hiçbir şeycik kalmadı ve yıl sonu geldiği zaman adettir, yılın enleri için iyi ya da kötü olarak bir sürü liste yapılır. Ben de, göre göre canım çektiği için kendimce bir liste işine giriştim ve alternatif diziler konusuna el atıverdim.

Alternatif dizi derken de Amerikan olmayan dizileri kastediyorum. Malumunuz yabancı dizi piyasasını onlar çekip çeviriyorlar ama elbette diğer ülkelerden de izlenesi güzel diziler çıkabiliyor. Peki, 2015 yılı içerisinde diğer ülkelerden ne tarzda iyi diziler ekrana geldi?

O zaman hadi aralarında sıralama yapmaksızın 2015'in yeni, izlenesi ve hatta en iyi 10 alternatif dizisine bir bakalım!

http://www.ranini.tv/ozel/10953/1/2015in-en-iyi-10-alternatif-dizisi 
Devamını oku ...

Tanıtım: Agatha Christie’den Bir Başyapıt: And Then There Were None

2u8ugp2Kısa süre önce geride bıraktığımız 2015 yılı, ünlü polisiye roman kraliçesi sevgili Agatha Christie‘nin 125. doğum yılıydı. Yazarın eserlerinin TV hakkını elinde bulunduran BBC de bu amaçla iki mini diziyle izleyici karşısına çıkma kararı almış, ilkinde Tommy and Tuppence çiftinin konu olduğu iki kitabı Partners in Crime adıyla dizileştirmişti. İşte yılı bitirmemize çok az bir zaman kalmışken diğer kitap uyarlaması mini dizi de karşımıza çıktı: And Then There Were None.
BBC, 55-57 dakika civarı süren üç bölümü 26-27-28 Aralık tarihlerinde peş peşe yayınlayarak diziyi nihayete erdirdi. Amerika’da ise Lifetime tarafından bu yıl içinde bir ara yayınlanacak. Bugüne kadar 70+ kitabını okumuş ve geriye kalanlar çabuk bitmesin diye kendini yavaşlatmak zorunda kalmış bir Agatha Christie sever olarak, diğer diziyi tanıttığım ve bunun haberini daha önce verdiğim gibi tanıtımını da yapmak istedim ve işte geldik buradayız.

a) Kitap Hakkında:

And Then There Were None, yazarın 1939 yılında piyasaya çıkmış ve ölümüne kadar yazdığı 80 civarı eser içinde -abarttığımı hiç düşünmüyorum- en beğenilen ve en iyi geri dönüş alan eseridir. Aslında orijinal adı Ten Little Niggers olsa da N-word hassasiyeti nedeniyle Amerika’da isim değişikliğine uğrayıp And Then There Were None şeklinde basılmıştır ve dünya genelinde daha çok bu ismiyle bilinmektedir. Hatta Ten Little Indians (On Küçük Kızılderili) ismiyle yayınlanan baskılar da olmuştur.
Ülkemizde ise On Küçük Zenci ismiyle basılan eser, şimdiye kadar 100 milyon satış rakamını geçmiş bir kitap. Bu özelliği de onu sadece Agatha Christie teyzenin en çok satan kitabı yapmayıp aynı zamanda en çok satan polisiye roman da yapmıştır. Dahası şu an dünyanın en çok satılan tek kitap sıralamasında 6. sıradadır.
Böyle bir eserin şimdiye kadar uyarlanmaması mümkün mü sizce? Kitabın 1945, 1959 (videoteyp), 1965, 1974 ve 1989 olmak üzere birkaç kez filmi çekilmiştir. Hatta son üç tanesi aynı yapımcının, Harry Alan Towers‘ın elinden çıkmıştır ve 1974 ile birlikte renkli çekime geçilmiştir. 1943’te de yazarın katkısıyla tiyatroya uyarlanmasının yanında, 2005’te de bilgisayar oyunu çıktı. Dahası da var zaten, başka ülkelerde de uyarlaması yapılmış veya sayısız yapıma ilham kaynağı olmuştur (örneğin selam Harper’s Island). İşte nihayet böyle bir eserin benden büyük olmayan modern bir uyarlaması karşımıza gelmiş oldu.
and.then.there.were.none.s01e01.hdtv.x264-river.mp4_snapshot_10.15_[2015.12.27_09.58.51]
Zenci (Asker) heykelcikleri

b) Tekerleme:

[Diziyle alakalı bu tekerlemenin yazıda hem de tam şekliyle olmasını istediğimden özellikle koydum ama spoilerda (ispiyonda) hassas bünyeler tamamını okumaktan hoşlanmayabilir… O nedenle dilerseniz öncelikle c kısmındaki konu ve karakterlere bakıp sonrasında dilerseniz tekerlemenin tamamına göz atabilirsiniz.]
On küçük zenci yemeğe gitti,
Birisi kendisini boğdu ve kaldı dokuz.
Dokuz küçük zenci çok geç kalktı,
Biri uyuyakaldı, kaldı sekiz.
Sekiz küçük zenci Devon’da geziye çıktı,
Biri kayboldu, kaldı yedi.
Yedi küçük zenci odun kırdı,
Biri kendisini kesti, kaldı altı.
Altı küçük zenci kovanla oynadı,
Bir balarısı, içlerinden birini soktu, kaldı beş.
Beş küçük zenci mahkemeye gitti,
Biri idam cezası aldı, kaldı dört.
Dört küçük zenci denize gitti,
Birini balık yuttu, kaldı üç.
Üç küçük zenci hayvanat bahçesine gitti,
Birine ayı sarıldı, kaldı iki.
İki küçük zenci güneş altında oturdu,
Biri güneşte kızardı, kaldı bir.
Bir küçük Kızılderili tek başına kaldı.
Gidip kendisini astı ve hiçbiri kalmadı.
On Küçük Zenci kitabının hikayesi en yakın yerleşim yerine yeterince uzak bir adada geçiyor ve olay örgüsünün de önemli bir parçasını oluşturan bu tekerlemesiyle ünlü. Adanın kitaptaki orijinal adı Zenci Adası, tekerlemede de zenci kelimesi kullanılmıştır; hatta Altın Kitaplar son 10 yıl içinde yaptığı herhangi bir baskıda değişikliğe gitmediyse On Küçük Zenci’de de bu şekilde yer almıştır. (Şubat 2006 baskısını okuduğum ve sonraki baskıları kontrol etmediğim doğrudur ama kitabın adını değiştirmediklerine göre içeriğini de değiştirmemişlerdir.) Dizide ise tabii ki N-word topuna girilmeyip kitabın adı farklı basılırken kullanılan Asker Adası (Soldier Island) ve asker (soldier) kelimeleri kullanılmıştır.
Konu kısmında dizideki şekliyle devam edecek olsam da tekerlemeyi kitaptaki haliyle paylaşayım dedim. Bu kısmı da atlattığımıza göre artık konuya etraflıca girebiliriz.And-Then-There-Were-None-237143

c) Konu ve Karakterler:

Yıllardan 1939. On kişi U.N. Owen ve/veya eşinden bir ajans aracılığıyla birer mektup alırlar ve Asker Adası’na davet edilirler. Çoğunluğu iş veya bazısı tatil ve eğlence amaçlı davetlerden bahsediyoruz. Bay Owen’ın eşinin hastalığını kontrol etmek, kadına sekreterlik yapmak, Bay Owen için hassas bir araştırmaya katkı sağlamak veya en basitinden adadaki konuklara hizmet etmek… Hepsi de kendilerine gelen ve özellikle parasal açıdan cömert olan bu teklifleri geri çevirmez ve adaya gelir.
Herkes bir bot aracılığıyla adaya ulaştırılır ve sayı tamamlanır. Sadece ufak bir eksik vardır: Ev sahipleri henüz ortada yoktur. Adadakiler daha sonra veya ertesi sabah geleceklerini düşündükleri ve hiçbirinin daha önce tanışmadığı ev sahiplerini beklerken tanışırlar, odalarına çekilip yerleşirler ve akşama hazırlanırlar.
Dikkat çeken iki ayrıntı: Herkesin odasının kapısının arkasında çerçevelenmiş bir şekilde bir tekerleme asılıdır. Yemek masasının ortasında da on tane küçük heykelcik vardır.
maxresdefault
Philip Lombard (Aidan Turner), Thomas Rogers (Noah Taylor), Vera Claythorne (Maeve Dermody), Tony Marston (Douglas Booth), Edward Armstrong (Toby Stephens), Lawrence Wargrave (Charles Dance), William Blore (Burn Gorman), Emily Brent (Miranda Richardson), John MacArthur (Sam Neill), Ethel Rogers (Anna Maxwell Martin)
Akşam olduğunda çalışan ikili yemek servisine başlar ve kısa süre sonra olayları başlatacak kıvılcım ortaya çıkar. Herkes yemek yenilen odadayken devreye giren bir gramofondan çıkan ses, odadaki on kişiyi sırayla çeşitli kişilerin cinayetiyle suçlar. Hepsi zamanında birilerinin ölümüne sebep olmuş ama bunlardan dolayı ceza almamıştır.
1) Vera Claythorne: Genç bir öğretmen. Bakıcısı olduğu çocuğun ölümüyle suçlanıyor.
2) Philip Lombard: Ordudan ayrılmış bir yüzbaşı. Elmas için Doğu Afrika’da 21 kişiyi öldürmekle suçlanıyor.
3) Emily Brent: 65 yaşında bir ihtiyar kız. Hamile hizmetçisinin ölümüyle suçlanıyor.
4) John MacArthur: Yaşlı bir emekli general. Birliğindeki askerlerden birinin ölümüyle suçlanıyor.
5) Lawrence Wargrave: Yaşlı bir yargıç. Suçsuz bir kişiye idam kararı vererek ölümüne sebebiyetle suçlanıyor.
6) Edward Armstrong: Çok zengin, çok yakışıklı, orta yaşlı bir adam. Zorlu bir ameliyata sarhoş girerek hasta ölümüne sebebiyetle suçlanıyor.
7) Tony Marston: Uzun boylu, yakışıklı, genç bir serüvenci. Dikkatsiz sürdüğü arabasıyla iki küçük çocuğu öldürmekle suçlanıyor.
8) William Blore: Eski bir polis müfettişi. Homoseksüel birini polis hücresinde döverek öldürmekle suçlanıyor.
9) Thomas ve Ethel Rogers: Konukları adada karşılayan uşak ve uşağın karısı. Eski patronlarını birlikte öldürmekle suçlanıyorlar.
Kitabı okuyanlar bir ihtimal anlamışlardır, karakter ifadelerindeki ilk cümleleri kitabın girişindeki karakter tanıtımlarından birebir aldım. Ne ile suçlandıkları ise biraz sansürlemeyle benim eklemem oldu. Bu kayıt, ortamı haliyle gerer ama bu sadece daha başlangıçtır…and.then.there.were.none.s01e01.hdtv.x264-river.mp4_snapshot_16.44_[2015.12.27_10.38.06]
Kayıtta söylenenleri inkar eden de kabul eden de çıkar veya Owen çiftinin kim olduğunu bulmaya çalışan olduğu gibi bilinen gerçeklerin karşılaştırmasını yapan da… Atmosferi bir kez daha değiştiren ise konuklardan birisinin bir anda nefes alamayarak ölmesi olur. Olay başta talihsizlik olarak düşünülür ama ertesi sabah da bu sefer gece başka birinin uykusunda öldüğü ortaya çıkar.
Bu kadar da değil… Kendilerini adaya getiren ve adanın ihtiyaçlarını sağlayan Bay Narracott da henüz ortalıklarda yoktur. Bir süre sonra üçüncü biri de evin dışında ölü bulununca, daha doğrusu öldürüldüğü anlaşılınca kaçınılmaz gerçeğin farkına varırlar. Nihayetinde de dizinin tespiti Vera’dan gelir: Birisi adadakileri tam da herkesin kapısının arkasında asılı tekerlemedekine benzer şekilde öldürmektedir.
“On küçük zenci (asker) yemeğe gitti,
Birisi kendisini boğdu ve kaldı dokuz.
Dokuz küçük zenci (asker) çok geç kalktı,
Biri uyuyakaldı, kaldı sekiz.
Sekiz küçük zenci (asker) Devon’da geziye çıktı,
Biri kayboldu, kaldı yedi.”
Üstelik bir kişi öldükçe her seferinde yemek masasının ortasındaki heykellerden bir tanesi ortadan kaybolarak azalmaktadır… Bundan sonrasını tahmin etmek zor olmasa gerek: On kişinin bulunduğu bir adada katil adadakilerin avına devam ederken konuklar ise katilin avına çıkarlar. Tüm bu mücadele ve cinayetler devam ederken bir yandan geçmişe yapılan kısa dönüşlerle adadakilerin karıştığı olayların detaylarını ve iç yüzünü öğrenme fırsatımız da oluyor.and.then.there.were.none.s01e03.hdtv.x264-river[ettv].mp4_snapshot_56.34_[2015.12.29_20.24.04]Gelelim nasılına:

4) Yazarın Değerlendirmesi:

Dizi başlamadan önce “Çok uğraşmalarına gerek yok zaten, kitabı aynen alıp çekseler de olur.” demiştim. And Then There Were None da ‘neredeyse’ kitaba bağlı bir uyarlama olmuş. Ufak tefek uyarlama değişiklikleri ise gözüme batmadı, bu açıdan da epey memnunum hatta.
Pek sürpriz olmasa da esas güzel olansa karakterlerin hepsinin geçmişine gittiğimiz sahneler ve bu sahnelerin adadaki atmosfere katkısıydı. Adadakilerden en sevdiğim, aslında kitapta da en sevdiğim olan ve geçmişe dayalı suçlandığı hikayesini, detaylarını sevdiğim ve görmek de istediğim Vera’ydı. Ethel’i oynayan Anna Maxwell Martin’in karakterine değişik tonda ama başarılı bir oyunculukla hayat verdiğini söylemezsem olmaz.
Aslında en özetle herkesin karakterine uygun bir oyuncu seçimi olduğunu söyleyebilirim. Hatta kadro ilk açıklandığından beri bu insanları nasıl yan yana getirdiklerinin şaşkınlığı üstümde duruyor. Mini dizi ve dahası kitap uyarlaması olduğundan zaten kapalı bir sonu var. Hatta aslında her ne kadar beklentiyi gereğinden fazla yükseltmek istemesem de sonunu tahmin edebileceğinize inandığım söylenemez. Bunca yıldır öyle bir insanla da tanışmadım zaten.
Bu arada dizide elbette gözüme takılan bazı detaylar veya bazı sahnelerdeki oyunculuklar vs. oldu ancak genele bakınca bunların arada kaynadığını söyleyebilirim. Diziyi de bu kadar şeyin üstüne tabii ki denenmesi için şiddetle tavsiye ediyorum. İyi seyirler.
Devamını oku ...

Tanıtım: Partners in Crime

partners_in_crimePolisiye roman kraliçesi Agatha Christie‘yi ve kitaplarını sever misiniz? Ben bayılırım. Onlarca kitap yazmış ünlü bir yazarın eserlerinin dizi olarak ekranlara gelmesi şaşırtıcı bir gelişme olmasa gerek.
Örneğin daha önceleri Christie teyzenin yarattığı kahramanların en ünlü ikisi Hercule Poirot veMiss Marple ile ilgili romanlar dizi bölümü olarak çekilmiş ve ITV’de yayınlanmıştı. Bahsettiğim diziler sitede tanıtımları da olan, hatta yine benim yazdığım Agatha Christie’s Poirot ve Agatha Christie’s Marple. Finallerini yapalı da çok fazla zaman geçmedi bu arada.
Sevgili Agatha Christie 1890-1976 yılları arasında yaşamış İngiliz bir yazar. 2015 yılının da matematiğin bize verdiği yetkiye dayanarak yazarın 125. doğum yılı olduğunu söyleyebiliriz. Bu nedenle yıla yayılan bir şekilde Christie’ye dair çeşitli etkinlikler düzenlendi. Hatta 22-24 Ekim arasında her yıl yapılan ve ünlü polisiye yazarların katıldığı “Kara Hafta” (Black Week) etkinliğinin bu yılki ayağı İstanbul’da yapıldı ve yazarın torunu Matthew Pritchard da onur konuğu olarak ülkemize geldi.
Etkinliğin yapıldığı mekan olan (şimdiki ekiyle) Pera Palas Juremiah’ın Agatha’nın ülkemizi ziyaret ettiğinde kaldığı otel olduğu da dipnot olarak dursun. Zaten yazarın en ünlü kitaplarındanDoğu Ekspresi Cinayeti‘ni okuyanlar bilir, kitap Hercule Poirot İstanbul’da kalıyorken açılır. Sahi ben ne anlatmaya gelmiştim buraya?
624
The Secret Adversary’den (Gizli Düşman)
Kısa bir süre önce yazarın eserlerinin televizyon hakkı ITV’den BBC’ye geçti. Adamlar da boş durmayıp bu özel yılın televizyon ayağı için “iki” yapım hazırladı. Bunların tanıtıma konu olanı Partners in Crime.
Her ne kadar ikinci sezonunun çekilmeyeceği açıklansa da zaten mini özelliğinde bir dizi. 26 Temmuz’da başladı ve 6 bölümlük sezonunu tamamlayıverdi. Dizinin ana karakterleri yazarın çift olarak yarattığı ve 5 eserinde kullandığı Tommy ve Tuppence. Yapımın bir diğer özelliği ise dizinin, çiftin yer aldığı iki kitabı işliyor olması: The Secret Adversary (Gizli Düşman) ve N or M? (N veya M). İlk üç bölümde ilk kitabın hikayesi, diğer üçünde de ikinci kitap işleniyor.
Peki, iyi güzel de bunlar ne anlatıyor? Öncelikle şöyle bir gerçek var:
The Secret Adversary, yazarın kariyerinin ikinci kitabı ve 1922’de piyasaya çıktı. Yani 1. Dünya Savaşı sonrasına kurulu. N or M ise 1941’te piyasaya çıktı, o da 2. Dünya Savaşı gölgesinde geçen bir kitap. Ancak diziyi uyarlarken farklı kadrolandırma veya yaşlandırma yapılmamış, kitapların hikayesi direkt olarak 1952’den başlatılmıştır. Eh, bu durum da kitaplara göre göze çarpan birkaç değişikliğin yapılmasına neden olmuştur. En belirgini de kuşkusuz ilk kitap zamanı genç ve ‘arkadaş’ olan Tommy ve Tuppence’ın ‘şimdiden’ bir erkek çocuk sahibi ve birkaç yıldır evli bir çift olarak izleyici karşısına çıkması olsa gerek.
Gelelim artık dizinin konu kısmına:
p02zmrdc
N or M?’den (N veya M)
The Secret Adversary:
Yıl 1952. Paris trenindeki Tommy ve Tuppence, Jane Finn isminde telaşlı genç bir kadınla karşılaşırlar; bu kadın bir anda ortadan yok olur ve bir daha koltuğuna geri dönmez. İngiltere’ye döndüklerinde Tommy yeni giriştiği arı işine odaklanmışken Tuppence’ın dikkati kayıp kıza kayar. Yaptığı araştırmalar da onu Tommy’nin hükümetin önemli bir kademesindeki amcası Binbaşı Antony Carter’a götürür.
Ortaya çıkan gerçeğe göre Jane Finn, efsanevi Sovyet kiralık katil Mr. Brown’ın kimliğini ortaya çıkartabilecek bir kaydı taşıyordur. Carter adamın Britanya’da yakın zamanda bir saldırıda bulunacağını ve dahası Mr. Brown’ın dostlarının Jane’i yakaldığını ama kadının kaydı yakalanmadan önce bir yere sakladığını da düşünmektedir. Carter her ne kadar onları işten uzak tutmaya çalışsa da Tommy ve Tuppence, Jane’i, kaydı ve Brown’ın bir sonraki hedefini bulmak için harekete geçerler.
N or M:
Carter, yeğeni Tommy’yi karısı Tuppence dahil herkesten gizli tutması gereken bir görevle görevlendirir. Başında olduğu birimde bir sızıntı vardır ve güvenebileceğini düşündüğü tek kişi odur. Nükleer bomba konusunda bir prototip üzerinde çalışan İngiliz bilim adamı Gilbert Worthing, Cromer’daki askeri üstten çalışmasıyla birlikte kaybolmuştur. Bilinenler kaçıran kişinin Sans Souci Konuk Evi’nde kaldığı ve adının yüksek ihtimalle N veya M ile başladığıdır.
Tommy’nin görevi Cromer’a giderek konuk evinde kalmak ve olayı çözmektir. Ancak işler elbette Tommy’nin atlattığını düşündüğünü ama aslında atlatamadığı Tuppence’ı otelde karşısında diğer misafirlerle birlikte bulmasıyla biraz daha karışır. Tommy ile Tuppence birlikte çalışmalı ve Sovyet casusunun kim olduğunu, Norfolk’un yarısını yok edebilecek kayıp bombayı ve bilim adamının yerini saptamalıdırlar.530652767_640
Gelelim nasılına:
Şuraya kadar renk vermemek için uğraştım ama zamanı geldi: Cık, ben bu diziyi pek beğenemedim.
Öncelikle sorunun bende de olabileceği gerçeğiyle yüzleşmeden olmaz, zira Agatha teyzenin okuduğum 70’den fazla kitabı içinde Tommy ve Tuppence’a dair olanlar ‘diğerlerine oranla’ hiçbir zaman favorim olmadılar. O nedenle biraz ön yargılı davranıyor olabilirim. Kitaplardan uzun zaman olsa da N veya M’yi başından hoşnut kalkarak okuduğumu hatırlıyorum, Gizli Düşman’ı ise henüz okumadığımdan bir yorum yapamayacağım. Bu arada Gizli Düşman’ın diziyle yakın zamanlı bir şekilde ülkemizde basıldığı dipnot olsun.
Gerçi içeriğindeki değişiklik nedeniyle okusam da karşılaştırma yapamazdım sanırım. Dizide kitaplarla ilgili yapılan değişikliklerden pek hoşlandığımı da söyleyemeyeceğim.
Biraz olsun kendimi aklarsam: Kanalın devamını çekmeyeceğiz açıklamasını yapması tam olarak boş yere değil. Evet, iki kitabı anlatıp bitirdiler ama bir tanesi kısa hikayelerden oluşan geriye üç kitap daha olduğundan esasında malzeme sıkıntısı yoktu. Yani dizi aslında isteseler mini olarak kalmayabilirdi, ama kaldı işte. Zira diziyle ilgili yapılan izleyici ve bazı eleştirmen yorumlarında ‘ağırlığın’ negatif ibreyi gösterdiği bir gerçek.
Reytinglere bakarsak 8.78 milyon gibi iyi bir açılış yapan dizinin 6. bölümdeki kapanışına kadar aralıksız düşerek sezonunu 4.46 milyon gibi neredeyse yarı yarıyla kapattığını görüyoruz.p02w6lkyAma diziyi tamamıyla da batırmayayım şimdi.
Başına oturup nefretle de kalkmadım sonuçta, oturunca izliyorsunuz. Benim için beklenti farklıydı sanırım, belki de bir başkası beğenecektir. Tuppence, yani ana kadın karakter bakımından fena bir iş de çıkmamış aslında. Agatha Christie severler veya varsa Beresford çiftini beğenenler zaten izlesinler. Ama sonuçta ortalığın ay fark etmeksizin dizi kaynadığı da bir gerçek. Partners in Crime bu bolluk içinde “Bu diziyi izleyin!” diyebilecek kadar ileri gidebileceğim bir dizi değil.
Yine de hazır gelmişken şöyle bir tavsiyede bulunabilirim: Girişte bir yerde bahsettiğim Agatha Christie’s Marple ve Agatha Christie’s Poirot dizilerinden tavsiye olur işte. Zira dilerseniz Türkçe altyazılarının da tam olduğu iki dizidir kendileri. Bu da olmadıysa hatırlarsanız, yukarıda BBC’nin 125. yılı anmak adına “iki” dizi hazırladığından bahsetmiştim. Diğeri ne dersiniz? On Küçük Zenci.
Yani Agatha Christie’nin yazdığı onlarca kitap içinde 100 milyonu geçen satış rakamıyla en çok talep gören, en çok da sevilen, zira benim de en sevdiğim olan kitabı. Daha önce sitede şuradabahsi geçmişti. İngiltere’nin veya BBC’nin başına bir şey gelmezse Aralık ayı içinde yayına girecek. Bence güzel bir kadrosu da var. Zaten güzel bir şey çıkarmak için aslında fazla uğraşmayıp kitabı olduğu gibi çekmeleri bile yeter.
Bu yazı da sanırım Partners in Crime’dan başka her şeye yaradı ama durum böyle işte efendim. O zaman tabii ki iyi seyirler…
Devamını oku ...