6 Ekim 2016 Perşembe

This is Us: Hepimiz bir fidanın güller açan dallarıyız


'Aynı günde doğan bir grup insanın hikayesi' denince aklınıza ne geliyor?

Sizi bilmiyorum ama son dönem yapımları benim beynimi yıkamış olsa gerek, This is Us'ı ilk duyduğumda bilim kurgu dizisi zannetmiştim. Detayına bakınıp fragmanı da izleyince neyin ne olduğu anlaşılmış oldu, aile dizisiymiş. Konusu da bu kadar ayrıca.

Eylül ayı ile birlikte dizi sezonu açılıp özellikle Ekim'le takvim çok karıştığından da dürüst olmak gerekirse başta bakmayı düşünmemiştim. Ama şimdi oturmuş ilk iki bölümün üstüne ilk bakış yazıyorum, gerisini siz hesap edin. Diziye bakış atmaya geçmeden bunun nasılını açıklamak istiyorum:

Mayıs ayı içerisinde yeni dizilerin fragmanları yayınlandığında Amerikalılar üşenmeyip 48 saatteki izlenmelerini takip ediyorlar. Geçmişten bugüne doğru son üç sezonda The BlacklistHow to Get Away with Murder ve Legends of Tomorrow zirveyi kaptı mesela. Bu sezonun kazananı tahmin edeceğiniz üzere This is Us oldu. Hatta öyle ki üç aylık süre içinde NBC'nin muhtemelen dizi başladığı için kaldırdığı 'resmi' Facebook ve Youtube fragmanlarının izlenme toplamı 70 milyonu geçerek ezdi geçti desek doğru olur.

Böyle bir başarı da insanda merak uyandırıyor tabii ki, dahası tanıtım fragmanı kötü de değil. Dizi zaten değil. NBC, This is Us'ı popüler yarışması The Voice'un arkasına koydu, Amerikalılar da bunca merakın üzerine zaten oturup izlediler ve gelen güzel reytinglerin ardından şimdiden dizinin sezonu 18 bölüme çıktı.

Malum fragman aşağıda dursun, biz gelelim detayına.

Devamı burada


Devamını oku ...

American Horror Story: Benim Roanoke Kabusum Başladı Artık!


Son dönemin en popüler dizilerinden American Horror Story nihayet yeni sezonuyla ekranlara geri döndü ve devam eden merak bir sona erdi. İyi mi oldu kötü mü oldu şimdilik pek bilmiyorum ama elbet yakın zaman içerisinde anlarız.
Diziyi izleyenler muhtemelen farkındadır, Amerian Horror Story sezonlarının her birisinin belli ve ayrı bir teması (Cinayet Evi, Akıl Hastanesi, Cadı Meclisi, Ucube Gösterisi, Hotel) oluyor. Ayrıca 15 saniyeyi geçmeyen kısa fragmanlarıyla sezon başlamadan bu temanın tanıtımı yapılmaya çalışılıyor. Bu sezona kadar hep böyleydi.
Bu sezon ne olduysa oldu, etraf bir gizem haline büründü. Ryan Murphy sezon başlamadan önce dizinin temasının açıklanmayacağını söyledi mesela. Sezon öncesi yayınlanan kısa fragmanlar (24 tane!) içerisinden sadece 'bir' tanesinin aslında gerçek temayı yansıttığını diğerlerininse saptırma olduğunu söyleme nezaketini (!) de gösterdi. İşte ilk bölümle birlikte nihayet bu sürümceme neredeyse sona erdi. Tamamen diyemiyorum, dahası devamında...
Diğer sayfalarda ilk bölümü deşmeden önce dürüst olayım, American Horror Story'yi oturup izlesem de eskisi gibi bağlı birisi değilim. İkinci sezondaki Akıl Hastanesi temasından daha iyisinin çıkmayacağı gerçeğini kabul etmem bir kenarda dursun önce. Dördüncü sezonda sıkılıp ortasında bırakıp diziye bir daha dönmeme eşiğine bile gelmiştim. Sonrasında Lady Gaga'yı beşinci sezonda transfer edince bir şans daha vereyim dedim ve işte geldik buradayız.
O zaman ilk bölümün ardından bir ilk bakış yapalım, bakalım bölüm nasıldı...
Not: American Horror Story altıncı sezon ilk bölümüyle bu akşam 23:30'da FX Türkiye'de de olacak, aklınızda olsun.
Yazının devamı burada
Devamını oku ...

Motosiklet krallığının zirve hikayesi: Harley and the Davidsons


Discovery Channel deyince aklınıza ne geliyor bilmiyorum ama dizi kanalı olduğu gelmiyordur herhalde. Yeni başladı denebilir, az ve öz yapıyor, mini yapıyor ama yaptıklarından da güzel iş çıkıyor.

Daha öncesinde Game of Thrones'un Robb'u Richard Madden'ın başrolde olduğu Klondike isimli bir mini dizisini izlemiştim. Konusu tarihin en büyük altın arayışlarından biri hakkındaki gerçek hayata dayalı olan dizi gayet tatmin ediciydi. Aynı Discovery üç bölümlük bir mini diziyle daha izleyici karşısına geliyor: Harley and the Davidsons.

Üstelik başrollerden birisi yine Game of Thrones'tan, dizinin Daario Naharis'i . Dizinin ismi de bir şeyleri çağrıştırıyordur muhtemelen. Ünlü motosiklet markası Harley-Davidson'ın kuruluşu olan 1903'ten giriyoruz, üç bölümlük hikayenin sonunda zaman atlamalarıyla birlikte 1936'nın kapısından çıkıyoruz. Üç ortağın kurduğu şirket, bölümler boyunca bir sürü badire atlatarak, rakipleriyle mücadele ederek ve önemli riskler alarak zirveye doğru ilerliyorlar...

Harley and the Davidsons, 13 Eylül'de ilk bölümüyle Discovery Channel Türkiye'de yayınlanmaya başlayacak, bu da aklınızda olsun. Lazım olur. Ben, hazır üç bölümü de izlemişken hakkında biraz konuşmak istiyorum.

Yazının devamı burada
Devamını oku ...

Tanıtım: One of Us

cqtqzhdweaaruae
“Birimiz bunu yaptı. Buradaki birisi.”
Kaliteli mini dizileriyle bilinen İngilizler, yeni dizi sezonunu henüz açmamışken Ağustos ekranına dahil ederek izleyicilerin karşısına yeni ve izleyenlerden genel olarak gayet iyi geri dönüşler alanOne of Us‘ı getirdi.
4 bölüm süren bu diziyi yayınlayan kanalsa BBC One oldu. Harry ve Jack Williams kardeşlerin elinden çıkan yapım, tür bakımından bir “Katil kim?” draması. Esasında yabancı olduğumuz bir konu değil yani. Ama normalin aksine polis soruşturmasına daha az odaklanıp aileleri daha çok öne çıkaran bir yapım çıkmış. Dizinin merkezi de İskoçya’da dağın başı diyebileceğimiz türden bir yer.

Grace ve Adam
oneofus-636022Adam ve Grace birbirlerini çocukluklarından beri tanıyan ve seven bir çift. Zaten ikisinin ailesi de İskoçya’nın Braeston kentinde uzun yıllardır yan yana yaşıyorlar. Diziyi de bu ikilinin evliliği ve balayından dönüşleriyle birlikte vahşice öldürülmesiyle açıyoruz.
Aileler durumu öğreniyor, haliyle de perişan oluyorlar. Normalde bu aşamanın ardından katil kim karmaşası yavaş yavaş başlar, ama işte bu dizide başlamıyor. Çünkü katil zaten belli, polislerin saptaması uzun bile sürmüyor.
Şimdi bunun üzerine İngitere’de havanın yine berbat olduğu bir akşam düşünün. İki aile hala yas halinde; tam da bu durumdayken malum katil, arandığına dair suratı televizyonlara ulaşmışken bunların evlerinin olduğu yerde bitivermesin mi? Belasını ararmışçasına bitiveriyor işte.
Daha doğrusu oraya doğru giderken kullandığı araç kaza geçiriyor ve yardım için kendisinin yanına gelen aileler bunu tanıyor. Üstünüze afiyet, bunun üzerine tabii ağzı gözü daha da yamuluyor.p04524jc
Alınan ortak karar: Sabaha kadar bir kafese tıkalım, hava ve yollar düzelince gelen polise teslim edelim. Amma velakin fikren güzel olan bu kararı uygulayamıyorlar. Çünkü sabah olduğunda çocukların katili, öldürülmüş bir halde bulunuyor. Birisi gece vakti adamı koydukları ambara sıvışıp cinayet işlemiş! ‘İçlerinden birisi’. Ama hangisi?
Aşağı yukarı konu ve dürüst olmak gerekirse ilk bölümün geneli bu şekilde. Şüpheliler ve isimleri de resimlerde gördüğünüz gibi.
Başlamışken birkaç temel bilgiden de bahsedeyim:
one-of-us-inside-xlarge_transdrhvvzni9plyhfkodia-hzsrcnxb2eiusol8a6ofoae# Elliot ailesinde Louise ve Peter yıllar önce ayrılmışlar. Peter’ın hayatına bir başka kadın girmiş bile hatta, ailenin geri kalanı babalarıyla pek görüşmüyor. Cinayetlerin haberini alan Peter da yeniden ortaya çıkıyor haliyle. Rob ve Claire ailenin çocukları, Rob ile Anna birlikteler. Claire de bir klinikte çalışıyor.
# One of Us her ne kadar iki ailedeki karakterleri öne çıkarsa da arka tarafta polis soruşturması da devam ediyor tabii ki. Juliet ve Andrew ikilisi olaya bakan iki polis, Juliet bir yandan da hasta kızıyla uğraşıyor. Ciddi bir ameliyat geçirecek olan kızı için para bulması gerek.
# Giriş resminde görünen Alistair karakteri de olayın içindeki isimlerden ve Bill Douglas ile birlikte çalışıyorlar.307861-g2One of Us benim beğendiğim dizilerden oldu. Zaten İngilizler, özellikle de BBC merkezinde “Katil kim?” sorusu olan mini dizilerin genellikle üstünden güzelce kalkıyorlar. (Bir başka örnek için bknz: And Then There Were None) Bu dizide de şaşmamış. Mini olduğundan bir son olduğunu söylememe gerek yok sanırım. Katili de öğreniyoruz, nedeni de biliyoruz. Hatta dizideki bir sürü karakterin her birisinin hikayesi kendince bir kapanışa gidiyor.
Kadrosundaki bazı isimleri zaten oradan buradan gözünüz ısırıyordur mesela, orada da bir sorun yok açıkçası. İngiliz dizilerinde bolca olan manzarayı ve havayı devreye sokmayı, gerektiğinde aksanı kullanmayı da becermişler zaten. One of Us özetle vaad ettiğini izleyiciye gayet güzel veren, sonuyla da oldukça tatmin eden bir yapım. Hatta beklentiyi gereksiz artırmak istemem ama dizinin finali benim en sevdiğim kısmıydı.
İyi seyirler efendim.

Devamını oku ...

Tanıtım: Too Close to Home

14068160_632783300220265_8089371688022827049_nTLC kanalı ülkemizde çoğunluğun gündemine Cnbc-e kanalı sahip ve isim değiştirince girmiş olsa da Amerika merkezli ve burada olduğu gibi orada da reality şov ağırlıklı yayın yapan bir kanal. Ama dizi işiyle alakası olmayan kanalların bile dizi yapmaya başladığı şu dönemde TLC’nin de buna girişmesi pek sürpriz olmadı açıkçası.
Ağustos ekranına dahil olan Too Close to Home, 22 Ağustos’ta ekranlara gelmeye başladı.
* Dizi, Tyler Perry’nin yaratıcısı olduğu bir yapım. Kendisi merkezinde siyahların olduğu film ve dizileriyle ünlü bir isim aslında, Too Close to Home ise bütün başrolleri beyaz olan ama içinde çeşitlilik de bulunduran bir kadro.
* Sezonu sekiz bölüm, hala da devam ediyor. Çift bölümle açılış yapan dizi, üçüncü bölümü yayınlandıktan sonra ikinci sezon onayı aldı. Reytinglerinin kanal için güzel olduğu durumu bir yana, ilk dizisini yapan kanalların zaten dizilerini iptal ettikleri söylenemez. O nedenle sürpriz olmadı.
14202709_636868299811765_6507944039371275776_n
“Amerikan başkanı Beyaz Saray çalışanlarından birisiyle Oval Ofis’te seks yaparken kalp krizi geçirirse ne olur?”
Skandal oluyor ama Scandal dizisi olmuyor, onu baştan söyleyeyim. Monica Lewinsky skandalının Monica tarafından bakılmış değişik bir versiyonu oluyor desek daha doğru.
Anna Hayes (Danielle Savre), kökleri Alabama’ya dayanan işçi sınıfından gelme genç bir kadın. Hani şu küçük bir yerde kıt kanaat geçindiği bir hayatı olan, o nedenle yeterince büyüdükten sonra kapağı başka yere atmaya can atan modelden. Zamanı gelince de iki kız kardeşini, annesini ve sevgilisini arkasında bırakıp Washington’a gitmiş de zaten.
Beyaz Saray’ın dahil olduğu, geçmişinden tamamen uzak yeni hayatında kendisini yakından tanıyan kişiler de zengin bir ailesi ve prestijli bir hayatı olduğunu zannediyorlar. O tarafınsa hiçbir şeyden haberi yok yani. Bir de kontrol delisi ülke başkanıyla ilişkisi olduğu kısım var haliyle. İşte günün birinde Oval Ofis’te seks yaparken adam üstüne yığılıp kalıverince zaten sahte ve karışık olan hayatı hepten tepesine yıkılmış oluyor.
Önce First Lady, ardından kendisi hakkında aslında bir şey bilmeyen yakın arkadaşları, ardından da medya durumu öğrenince Anna için bir kaçış hikayesi başlıyor. Daha doğrusu tüm ülke suratını bilir ve gerçeği merak eder hale gelmişken, sığınabileceğini düşündüğü ama yıllardır ayak basmadığı eski evine gitmeye, mütevazı hayatına mecburen dönmeye karar veriyor.image-5-e1471891753572Too Close to Home, başlamasıyla birlikte bir yandan Washington’daki bu krize odaklanırken aynı zamanda Alabama’daki devam eden hayatı da izleyiciye sunuyor. Yani Anna ilk bölümün sonunda Alabama’daki eski evinin kapısına varmıyor…
* Anna’nın bir restoranda garsonluk yapan ve ailesinin yükü üzerinde olan kardeşi Bonnie(Kelly Sullivan) de bu kısmın merkezi olarak öne çıkıyor. Diğer kardeş Shelby (Brooke Anne Smith), uyuşturucu bağımlısı ve kimseye bir faydası yok.
Annesi bakıma muhtaç, onu da üstlenmiş durumda. Bonnie’nin eski evliliğinden iki çocuğu var, bir tane de Shelby’nin işe yaramazlığı nedeniyle kendisinin büyüttüğü bir çocuk (Curran Walters) daha var. Sorunlu bir ilişkisinin olduğu sevgilisi J.B. (Brad Benedict) de cabası.
* Anna’nın arkasında bıraktığı eski sevgilisi Brody‘nin (Brock O’Hurn) başında ise Alzheimer hastalığı yüzünden pek bir şey hatırlamaz olan babası var. Ayrıca Bonnie ve annesinin ev sahibi olduğundan kirayı o alıyor.
Dizinin durumu, tipi, hali vakti aşağı yukarı böyle yani.maxresdefaultToo Close to Home, izlemesi insanı yormayan bir dizi. Ortadaki skandalı ve karmaşayı dozunu abartmamakla birlikte pembeye varan bir şekilde anlatmalarının da bunda payı var elbet. Yeterince orijinal olduğunu iddia etmesem daha iyi ama klişeye de boğmuyor tabii. Her ne kadar ilk dizisi bile olsa TLC gibi kanaldan daha fazlasını beklememek gerektiğine hazırlıklı olduğumdan da çarpmamış olabilir.
Sonbahar sezonuna girdiğimiz şu karmaşanın ortasında böylesi bir dizi gerekli mi peki? Tabii ki hayır. Daha çok boş ve sakin bir dönemde gidecek türden olduğunu düşünüyorum. İzlemeye devam ettikçe alıştığımı da itiraf edeyim. İlk başlarda Anna karakteri oyunculuğun da etkisiyle içi boş ve çekilmez gelirken, Washington hikayesini de tabiri caizse fazla gürültülü buluyordum. Zamanla bu kısma izleyiciyi alıştırıp kendilerini de törpülüyorlar mesela. Oyunculukların da devam edildikçe alışılası olduğunu düşüncesindeyim.
Alabama hikayesi ise yardırmıyor olsa bile beklediğimin aksine daha çok hoşuma gitti mesela. Hikayenin merkezinde asıl o olsa daha iyi mi olur diye düşündüğüm de oldu açıkçası. O nedenle Washington’ı en azından göründüğü kadarıyla oraya doğru yürütmeleri bence doğru olmuş. Bu tarz bir hikayenin sonrasını nasıl yürüteceklerini kişisel olarak merak etmem de cabası oldu.
Too Close to Home üzerine diyeceklerim genel olarak bu şekilde işte. İzleyecek olanlara iyi seyirler efendim…
Devamını oku ...