14 Haziran 2016 Salı

CBS’in 2016-2017 Sezonundaki Yeni Dizileri


Mayıs ayının sonuna gelmemizle birlikte dizi sezonunu da kapatmış bulunduk ve iptal-devamhaberlerinin yanında gelecek sezon bizlerle buluşacak yeni dizi projeleri de açıklanmış oldu. Geçtiğimiz sezon sekiz dizisini kaybeden (Angel From HellCSI: CyberThe Good WifeMike & MollyRush HourPerson of InterestSupergirlLimitless) CBS, bu sezon için yine sekiz dizi sipariş etmeyi tercih etti.
Bu dizilerin beş tanesi drama dizisiyken, üç tanesi ise komedi dizisi. Ayrıca toplamda sekiz yeni dizisinin altısı Sonbahar ile birlikte karşımıza çıkacekken iki tanesi sezon ortasında ekranlarda olacak. İşte o diziler:

* Sonbahar

1) Bull



13 sezondur devam eden polisiye dizi NCIS’in orijinal kadrosundan olan Michael Weatherly, geçtiğimiz sezon sonunda diziden artık ayrılma kararı aldı ve yine aynı kanalda yeni dizisine başlıyor bile. Dizi Salı günleri 21:00’de, NCIS ve uzantı dizisi NCIS: New Orleans’ın arasında yayınlanacak.
Konusu: Dizinin merkezinde Weatherly’nin canlandırdığı Dr. Jason Bull karakteri var. Bu karakter de Amerika’nın tanınmış talk şovcularından Dr. Phil McGraw‘un, hayatının farklı bir kariyere sahip olduğu dönemine dayanan bir dizi. Dr. McGraw, esasında işinde iyi bir psikolog ve bir dava danışma şirketi kurmuş. Jürilerin, avukatların, tanıkların ve zanlıların neler yapacağını detayına kadar öğrenmek için ekibiyle birlikte insan psikolojisini, sezgiyi ve teknolojiyi kullanıyor.
Hazırlık için yapılan sahte davalarda savcı rolüne bürünen kayınbiraderi Benny Colón (Freddy Rodriguez), davranış bilimlerinde uzman Marissa Morgan (Geneva Carr), dedektiflik yapan Danny James (Jaime Lee Kirchner), siber zeka olarak iş gören Cable McCrory (Annabelle Attanasio) ve müşterilerin davadaki görünüşleriyle ilgilenen stilist Chunk Palmer (Chris Jackson), McGraw’un ekibini oluşturan isimler.
Dizi, ekibin aldığı genellikle önemli isimlere ait davalar ve bunları kazanmak için uyguladıkları stratejiler üzerine olacak.
Dr. Phil hakkında:
Yiyecek İftirası Kanunları, Amerika’nın 13 eyaletinde kabul edilmiş ve yiyecek üreticilerinin ürünleriyle ilgili yapılan eleştirilerde cevap hakkı olması amacıyla çıkarılmış kanunlardır. Oprah Winfrey ve talk şovunda konuk olarak ağırladığı Howard Lyman, şovda sığır etiyle alakalı deli dana hastalığıyla bağlantılı bir şekilde bazı yorumlar yapınca, bunlar bazılarınca aşağılayıcı ve et hakkında halka yanlış bilgi verme olarak görülüp tepki çekti ve haklarında Texas’ta dava açıldı.
Oprah da dava için Dr. Phil’in şirketiyle anlaştı ve 1998’de biten davayı kazandı. Dava boyu süren performansını beğendiği Dr. Phil’i o tarihten sonra ara ara, ardından gelen iyi tepkiler üzerine haftalık olarak şovuna çıkarmaya başladı. Böylece de Amerikalılar kendisiyle tanışmış oldular. Şovla birlikte 4 tane çok satan listelerine girmiş kitap yazan Dr. Phil, sonrasında 2002’de Oprah’ın sahibi olduğu yapım şirketi üzerinden Dr. Phil adındaki kendi şovuna başladı ve 14 yıldır devam ettiriyor.
Fragman:

2) Kevin Can Wait



The King of Queens dizisiyle daha çok tanınan ve dizideki karakteriyle Emmy adaylığı da kazanan komedyen Kevin James‘in yaratıcısı/yapımcısı ve başrolü olduğu bir komedi dizisi. Kahkaha efektli olacak ve Pazartesi günleri 20:30’da The Big Bang Theory’nin arkasından yayınlanacak. CBS’in Perşembe günleri yayınladığı futbol yayınları bitince TBBT önceki senelerde olduğu gibi Perşembe’ye transfer olacak ve bu dizi de böylece 24 Ekim’den itibaren saat 20:00’ye geçiş yapacak.
Konusu: Dizi, Kevin isminde yeni emekli olmuş bir polisin merkezde olduğu bir dizi. Kevin’in emeklilik planları üç çocuğu, eşi ve arkadaş grubuyla güzel, eğlenceli ve sorunsuz zaman geçirmek üzerinedir. Kendisi gibi emekli olan eski ortağı ve yakın arkadaşı Goody (Leonard Earl Howze), en eski arkadaşı Duffy (Lenny Venito) ve şimdiye kadar ciddi bir yangınla muhattap olmamış itfaiyeci kardeşi Kyle (Gary Valentine), Kevin’ın bahsi geçen eğlence grubuna dahil olan kişiler.
Ancak Kevin kısa sürede fark eder ki evde, sokakta karşılaştığından daha sert sorunlar kendisini beklemektedir. Meğerse o, toplumu koruyorken 20 yıllık eşi Donna (Erinn Hayes) da bunlardan kendisini korumuştur. Şimdilerde genellikle güvenilir biri olan en büyük kızları Kendra (Taylor Spreitler), işsiz nişanlısı Chale (Ryan Cartwright) yeni uygulamasını yaratmakla uğraşırken ona destek olmak için okulu bırakmaya karar verir. Ergen kızı Sara (Mary-Charles Jones) okulda sorun yaşamaktadır, en küçük çocuğu Jack (James DiGiacomo) ise biraz hastalık hastasıdır.
Kevin şimdilik düşündüğü emeklilik hayatını bir kenara koyup bu sefer ailesi üzerinde çalışmaya başlar.
Fragman:

3) Macgyver


1985-92 arasında ABC’de 7 sezon (139 bölüm) yayınlanan, ülkemizde de TRT1, Star TV ve TNT’nin yayınladığı MacGyver dizisi modern zamanda ve daha genç bir karakterle ekranlara dönüyor. Cuma günü 20:00’de, CBS’in uzun süredir Cuma akşamları yayınlanan dizileri Blue Blood ve Hawaii Five-0 ile birlikte yayınlanacak.
Konusu: Aksiyon/macera türündeki drama dizisi, 20li yaşlarındaki Angus MacGyver’ı (Lucas Till) merkezine alıyor. MacGyver, hayat kurtarmak amacıyla Amerikan hükümeti içerisinde, Dışişleri Bakanlığı’nın koruması altında, tepeden tırnağa birçok imkanın elinin altında olduğu ve dünyayı kurtarmanın sorumluluğunu üstüne aldığı, problem çözme yeteneği ile bilimsel bilgisini kullanabileceği gizli bir organizasyon kuruyor. Dünya çevresindeki yüksek risk içeren görevlerinde ona katılan kişi ise biraz başına buyruk bir tip olan eski CSI ajanı Lincoln (George EadsCSI) oluyor.
Fragman:

4) Man with A Plan



Henüz Episodes’un son sezonunu izleme şansımız olmasa da Matt LeBlanc yeni dizisine başlıyor bile. Kanalın Perşembe günkü futbol yayını bittikten sonra The Big Bang Theory o güne taşınacak ve Kevin Can Wait onun saati olan 20:00’yi alacak, Man with A Plan de Pazartesigününde Kevin Can Wait’in saatini alarak 20:30’da yayınlanacak.
Konusu: Dizi, kahkaha efektli bir komedi, genel olarak da çocuklarıyla daha fazla zaman geçirmeye başlayan bir babanın yaşadıkları üzerine. Müteahhitlik yapan Adam, her ailenin nihayetinde fark ettiği gerçeği keşfediyor: Onların küçük melekleri aslında birer manyak.
Andi, 13 yıldır ev hanımı bir anne olsa da çalışma hayatına geri dönme kararı alınca, ebeveynlik konusunda kendisine güveni olan Adam da daha fazla ailevi sorumluluk almaya başlıyor. Ancak Adam, Wi-Fi olmaksızın yaşayamayan çocuklarıyla münakaşa etmenin ne kadar zor olduğunu fark ediyor. Bunlardan ergenliğe girmek üzere olan Kate, babasının kontrolü alması konusunda başlarda heyecanlı olan usta bir manipilatör, ortanca çocuk Teddy devamlı hatırlatmalara rağmen ellerini pantolonundan uzak tutamayan biri, en küçük çocuk Emme ise kreşe başlamak konusunda gergin.
Ama Andi’nin cesaretlendirmesi ve eş derecede stresli aile Marie ve Lowell’ın tavsiyeleriyle Adam işe koyuluyor ve bu işi becerebileceğini fark etmeye başlıyor.
Fragman:

5) Pure Genius



Friday Night Lights ve Parenthood dizileriyle daha çok tanınan Emmy ödüllü senarist/yazar/yönetmen Jason Katims’in yeni dizisi Pure Genius bir medikal drama olacak. Dizi, Perşembe günleri 22:00’de, Mom/Life in Pieces ikilisinin ardından yayınlanacak.
Konusu: Silikon Vadisi’nin genç ve zengin milyarderi James Bell (Augustus Prew), sağlık hizmetinde devrim yapmak ve nadir görülen zorlu tıbbi gizemleri ücret almaksızın tedavi etmek için Bunker Hill Hastanesi’ni kurmuştur. Dr. Walter Wallace (Dermot Mulroney) her ne kadar tıbbın teknolojiye değil de insan gayretine dayandığına inanan bir doktor olsa bile hastanede gördükleri sayesinde Bell onu ikna etmeyi başarır ve personelin başına geçirir. Dizi de bununla birlikte başlıyor işte.
James Bell’in kurduğu ekipte başına buyruk ve geçmişi biraz karışık Dr. Wallace haricinde yer alan isimler şu şekilde: Fevkalade, korkusuz ve içi dışı bir doktor olan Dr. Zoe Brockett (Odette Annable), hastanenin değişiklik için bir yol gösterici olduğuna inanan idealist beyin cerrahı Dr. Talaikha Channarayapatra (Reshma Shetty), eskiden çete üyesiyken şimdilerde bilgisayar üzerinden fakir bölgelerde 7/24 sağlık gözetimi yapan Dr. Malik Verlaine (Aaron Jennings), safkan bir Ivy League (Sarmaşık Birliği) mezunu ciddi kişilikli Dr. Scott Strauss (Ward Horton) ve son olarak 3-D yazıcı programcısı becerikli Angie Cheng (Brenda Song).
Bunker Hill’de Bell, tıbbı ve teknolojiyi iyi bir ekiple birlikte biraraya getirip bürokrasiyi denklemden çıkarıyor ve kendisininki de dahil olmak üzere hayat kurtmarmaya odaklanıyor.
Fragman:

6) The Great Indoors


Kanalın portföyündeki son komedi dizisi The Great Indoors,  Community’nin bitişinin ardındanJoel McHale’i yeniden ekranlara getirmiş olacak. Diğer komediler gibi kahkaha efektli olan yapım, Perşembe günkü futbol yayını bittikten sonra bu güne taşınan The Big Bang Theory’nin arkasından 20:30’da yayınlanacak.
Konusu: Popüler bir magazin dergisi için muhabirlik yapan ve hayatını ‘dışarıda’ geçirmeye bayılan Jack’in bu dünya turu misali günleri, patronu ve derginin kurucusu Roland (Stephen Fry) nedeniyle kökten değişir. Çünkü patronu derginin artık sadece web üzerinden çıkacağını ilan eder ve Jack’i bir grup ‘online gazetecinin’ başına getirtir.
Jack’in 20’li yaşlarındaki çalışma arkadaşları arasında Mars’ta hayatta kalmak ve zombi kıyameti hakkında her şeyi bilen nörd Clark (Christopher Mintz-Plasse), Jack’i çevirmeli ağın insan versiyonu olarak gören sosyal medya uzmanı Emma (Christine Ko) ve dış dünyada zaman geçirmeye alışık olmayan hipster-oduncu karışımı Mason (Shaun Brown) bulunmaktadır. Jack ayrıca raporlarını patronunun kızı Brooke’a (Susannah Fielding) vermektedir.
Jack’in gençler arasında popüler bir barı yöneten en yakın arkadaşı Eddie (Chris Williams) ise ofisteki gençlerle anlaşabilmesi için Jack’e yardım etmeye başlar. Tık sayısının her şey olduğu bir dünyada şaşkına dönen Jack, diğer yandan da ofistekileri selfie (öz çekim) çubuğu ile pataklama konusunda kendisine engel olup dış dünyanın ekranda görünenden daha fazlası demek olduğunu onlara göstermeye çalışır.
Fragman:

* Sezon Ortası

7) Doubt


Daha önce de kanalın gündeminde olan proje, ilk seferinde kanalı memnun edemeyince kadronun bir kısmı ve arkasındaki isimlerde değişikliğe uğrayarak yeniden gelişim aşamasına girmişti. İkinci defada işler yolunda gitti ve sezon arasında ekranlarda olacak.
Konusu: Fedakar bir çocuk cerrahı olan Billy Brennan (Steven Pasquale) 24 yıl önce ölen kız arkadaşının cinayetiyle suçlanmaktadır. Onu savunmaya başlayan ve butik bir avukatlık firmasında çalışan Sadie Ellis (Katherine Heigl) ise davayı aldıktan sonra yavaş yavaş Billy’den hoşlanmaya başlayan başarılı bir avukattır.
Sadie artmaya başlayan hislerini onunla ilgili her şeyi bildiğini düşünen yakın ve iş arkadaşı Albert Cobb (Dule Hill) dahil herkesten saklamaktadır. Şirkette çalışan diğer kişilerin arasında, adaletsizliği ilk elden yaşadığından beri müvekkilleri için tutkulu bir şekilde savaşan Ivy League (Sarmaşık Birliği) mezunu transgender Cameron Wirth (Laverne Cox), çabuk öğrenen ikinci yılındaki bir öğrenci Tiffany Simon (Dreama Walker), hapisteyken eğitimini tamamlayan eski suçlu Nick (Kobi Libii) de bulunmaktadır. Bu kişilerin hepsi de bir efsane olarak gördükleri Isaiah Roth (Elliott Gould) için çalışmaktadırlar.
Sadie’nin bu davayı alması ve müvekkiliyle yakınlaşmaya başlaması hem kariyerini hem de mutluluğunu riske atmıştır ve bu nedenle onu kurtarmak için ‘makul bir şüpheye’ ihtiyacı vardır. Her ne kadar kendisinde de o şüpheden biraz olsa da…
Fragman:
Henüz yayınlanmadı.

8) Training Day


Dilimize İlk Gün olarak çevrilen, Denzel Washington‘ın En İyi Erkek Oyuncu Oscar’ını kazandığı, Ethan Hawke‘ın da En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Oscar’ına aday olduğu 2001 yapımı Training Day filmi de dizisi yapılan filmler kervanına CBS’te katılıyor. Dizinin yapımcılığı TV sektöründe daha çok CSI serisiyle bilinen Jerry Bruckheimer’da.
Konusu: Sezon ortasında başlayacak dizinin hikayesi filmdeki olayların 15 yıl sonrasında başlayacak.
Dedektif Frank Rourke (Bill Paxton), şehrin en tehlikeli suçlularını yakalamada oldukça başarılı LAPD’nin şimdiye kadarki en iyi birimlerinden birinin başındadır. Ancak departmandaki üst düzeydekiler Rourke’un suçla savaşmaya dair tutkusunda şaibeler olduğunu düşününce cesur ve temiz polis Kyle Craig’i (Justin Cornwell) görevlendiriyorlar. Maksat tabii ki çaylak olarak girdiği ekipte Frank’i gözlemek ve onun kayda geçmeyen yöntemlerini rapor etmek.
Frank’in sadık takımının üyeleri arasında zorlu ve karanlık geçmişli Rebecca Lee (Katrina Law), Frank’in emirlerini tereddüt etmeksizin yerine getiren eski profesyonel sörfçü Tommy Campbell (Drew Van Acker) da var. Frank’e istihbarat sağlayan kişi ise bağlantıları sağlam, yaptıklarından pişmanlık duymayan Hollywood madamı Holly Butler (Julie Benz).
Amir Joy Lockhart (Marianne Jean-Baptiste) Frank’i yerinden etmek için Kyle’ı içeri sokarken, diğer yandan da Kyle’ın ilkokul öğretmeni karısı Alyse (Lex Scott Davis), polis babasının intikamını almak için cinayetini çözmeyi kafasına koyan kocasıyla ilgili endişelenmektedir. Frank ve Kyle ikilisi kolay olacakmış gibi görünmeyen, hayatlarını değiştirecek türden ve geri dönüşü olmayan bir usta-çırak ilişkisinin içine girerler.
Fragman:

Devamını oku ...

7 Mayıs 2016 Cumartesi

Yaz Ekranından Seçme Yeni Yabancı Diziler

Yaz Ekranından Seçme Yeni Yabancı Diziler

Eylül'de açtığımız dizi sezonunu neredeyse bitirmek üzereyiz. Sezon ortasıyla birlikte başlayan yeni dizileri bile en son Nisan ayıyla birlikte başlattık ve nihayet sezon olarak yaza hazır sayılırız.

Yabancı dizi kanalları her ne kadar karşımıza daha az dizi çıkarıyor olsalar da yaz ayları için kesinlikle boş geçiyor denemez. O nedenle takvimin başlangıcını bölümlerinin çoğunu yaz aylarında izleyeceğimiz için Mayıs başından alarak yaz sezonunda yayınlanacak "yeni" dizilerden göze veya gözüme çarpanların bir toparlamasını yapayım dedim.

O zaman başlayalım bakalım...

Devamı için: http://www.ranini.tv/ozel/14324/1/yaz-ekranindan-secme-yeni-yabanci-diziler 
Devamını oku ...

Tanıtım: Slasher


Son yıllarda özellikle American Horror Story’nin alevlendirmesiyle ‘antoloji’ türünde diziler her zamankinden daha fazla izleyici karşısına çıkar oldular. Sezonlarca belli bir konunun sündürülmesindense bir sezonda bir konunun işlenip sonunda nihayete ermesi, istenen reyting oranına ulaşılamadığı takdirde iptal olduğunda ise eli boş kalmamak herkes için nihayetinde kazançlı görünen bir durum.
Ayrıca özellikle Netflix’in başı çektiği online platformlar bile dizi işine girince daha önce hiç orijinal dizi yayınlamayan bazı kanallar da dizi işine teker teker bulaşmaya başladılar. Bunların sonuncu örneği ise NBCUniversal bünyesindeki kanallardan Chiller oldu. Kanalın korku ve gerilime yönelik içerikler yayınladığı bir yayın politikası var ve ilk dizisi de haliyle buna yönelik oldu.
Slasher, aynı zamanda Kanada ortak yapımı bir dizi; Super Channel da yapımı üstlenmiş durumda; yalnız Slasher Amerika’da Mart başında yayına girerken Kanada’da Nisan başında yayına girdi. Dizinin ilk sezonu 8 bölümden oluşuyor ve şimdiden söyleyeyim, tarzına uygun bir şekilde ucu kapalı bir sezon finaliyle ilk sezonunu kapattı.

Slasher Nedir?

“Slasher”, aslında insanların katledilmelerini ya da korkunç ölümlerini gösteren korku filmlerine deniyor, Vikipedi’yi ziyaret etme gereği duyarsak dilimizde ‘İşkenceci filmi’ olarak adlandırılmış. Daha çok sırayla gerçekleşen ölümler izliyoruz ve “Katil kim?” sorusunu dizi veya film boyunca sordurmaya çalışıyor. Hatta eğer sırayla öldürülenler gençler oluyorsa tür ‘teen slasher’ olarak geçiyor.
Scream (Çığlık) film serisi, Final Destination (Son Durak) film serisi veya Friday the 13th (13. Cuma) da bu türün örneklerinden bazıları. Dizinin yaratıcısı  Aaron Martin ise Slasher’ı oluştururken Halloween (Cadılar Bayramı) ve It Follows (Peşimdeki Şeytan) filmlerinden ilham aldığını açıklamış, hatta Broadchurch misali tek sezonluk bir hikayeden gitmek istediğini söyleyip benim de olduğu gibi favori yazarlarından biri olan Agatha Christie‘nin eserlerinden esinlenmiş.
Bir diğer esinlenmesi ise girişte de bahsini geçirdiğim AHS’nin formatından; zira eğer dizi yeni sezon onayı alırsa ilk sezonda dizide yer alan isimlerden bazılarını yeni sezonun yeni hikayesinde farklı rollerde kullanmak düşüncesindeymiş. Dizinin sloganı ise “Bu kasabadaki herkesin bir geçmişi var, herkesin bir geleceği yok.

Dizinin Konusu:

Waterbury isminde kurgu bir kasabada, 1988 yılının Cadılar Bayramı akşamındayız. Bryan ve Rachel isimli bir çiftin kostüm hazırlığıyla diziyi açıyoruz ve ardından maskeli biri tarafından vahşice öldürülmelerini izliyoruz. Rachel bu sırada neredeyse doğurmak üzere olan bir hamile ve polis eve baskın yaptığında katili bir sallanan sandalyede elinde bebekle bulunuyor. Çünkü bebek anne karnı yarılarak oradan çıkarılmış. Bu olayın ardından da medyanın ‘The Executioner‘ (Cellat) lakabını taktığı katil Tom Winston hapse atılıyor.
Dizinin asıl hikayesi ise ailesini tanıma fırsatı olmayan Sarah’ın ve eşi Dylan’ın geçen yılların ardından Waterbury’ye yerleşme kararı almasıyla başlıyor. Hatta ailesinin katledildiği ‘o’ eve taşınıyorlar. Üstüne de gazeteci olan Dylan kasabanın gazetesi Waterbury Bulletin‘de işe başlarken, Sarah ise kendi resim galerisini açmak için hazırlıklara başlıyor.
Başlayan şeyler bu kadarla kısıtlı değil, bu türden dizilerde tahmin edileceği üzere Sarah’ın kasabaya adım atmasıyla birlikte ‘biri’ geçmişteki cinayeti kopyalayarak Cellat’ın kılığına bürünüyor ve etrafta terör estirmeye başlıyor. Gazeteci olan Dylan işini yapmaya çalışarak olayın üzerine giderken, Sarah zaten her şeyin tam ortasında kalıyor; gerçeği bulmaya çalışan polis de cabası…
Slasher’ın sekiz bölümlük sezonu ‘7 Ölümcül Günah‘ teması üzerine kurulu. Yani Hristiyanlık’ta en büyük günahlar olarak kabul edilen günahlar:Öfke, Oburluk, Haset, Tembellik, Hırs, Şehvet ve Kibir. Sezonun her bölümünde katil, geçmişte bu 7 günaha uygun türden bir günah işlediğini öğrendiğimiz karakteri öldürüyor, hatta İncil üzerinden giderek buna uygun bir şekilde cezalandırıyor da. Bölümler boyu Sarah, polisler, gazete veya itiraf üzerinden gerçekleri öğrenirken geçmişe giderek başka detayların ortaya çıktığını, bahsi geçen günahların nasıl işlendiğini görme fırsatımız da oluyor. Sezonun son bölümde ise hikayeyi uygun şekilde toparlıyoruz. Nasılı da diziye kalsın tabii ki.
Dizinin genel anlamda konusu bu şekilde. Kısaca biraz da karakterlerden ve potansiyel kurbanlardan/katilden bahsetmiş olayım, esasında kalabalık bir kadrosu var:

Ana Karakterler:

Sarah Benneth: Korku filmlerinin çoğunda olduğu üzere her şeyin bir şekilde bağlantılı olduğu ‘o’ karakter. Olan biten çoğu şey onun etrafında oluyor ve Cellat’ın dokunmaktan kaçındığı biri.
Dylan Bennett: Kasabayla ve geçmişte olanlarla bir bağı olmasa da onun da olaylara dair sakladıklarının olduğunu söyleyebiliriz. Cinayetlerin Sarah’la bağlantılı veya etrafında olması nedeniyle işi ve evliliği arasında kaldığı zamanlar oluyor.
Brenda Merrit: Sarah’ın anneannesi. Kızının vefatından sonra büyüttüğü torununun cinayetlerin yaşandığı eve, hatta kasabaya taşınmasından memnun değil. Onun da geçmişi karışık.
Cam Henry: Sarah’ın çocukluk arkadaşlarından ve kasabada polislik yapıyor; haliyle Cellat’ın peşinde ve Sarah’ı korumaya çalışıyor. Kendisini Sarah’tan hafiften kıskanan June isminde acil tıp teknisyeni bir eşi var.
Iain Vaughn: Kasabanın polis şefi. Dik kafalı ve Sarah’ın her şeyin etrafında olmasından ve olaylara burnunu sokmasından hoşlanmıyor. Tabii ki onun da gizledikleri var.

Yan Karakterler:

Heather Peterson: Dizinin ana hikayesi Cellat ve onun yaptıkları olsa da yan hikaye olarak beş yıl önce yaşanan bir kayıp işleniyor. Heather’ın kızı Ariel bir akşam ortadan kaybolmuş ve bir daha bulunamamış. Heather hala bunun etkisinde sayılır, ayrıca eskiden ailesine ait olan dükkanı Sarah’ın galeri için tutmasına kızgın durumda.
Tom Winston: 1988 cinayetlerinin ardından kendisini taklit eden birisi ortaya çıkınca gözler üzerine çevrilse de daha çok katil ve onu bulma konusunda Sarah’a yardım etmeye başlıyor. İkili arasında bu sırada geçmişe yönelik başlayan hesaplaşmada aileyi ‘neden’ katlettiği de cevap bulan sorulardan.
Robin Turner ve Justin Faysal: Dizinin eşcinsel çifti. Emlak işinde olan ikili, Sarah’ın kiraladığı galeri dahil kasabada birkaç mülkün sahibi ve Heather dahil belli bir kesim tarafından sevilmiyorlar. Robin, Sarah’ın kasabaya gelişiyle birlikte arkadaş olduğu biri; eğlenceli bir kişiliği de var.
Alison Sutherland: Dylan’ın patronu. Cinayetleri bir fırsat olarak görerek üstüne gittiğinden ve agresif habercilik yaptığından zaman zaman Dylan’ın Sarah ile karşı karşıya gelmesine sebep olabiliyor.
Alan Henry: Cam’in babası, kasabadaki kilisenin papazı ve 1988 cinayetlerinin tek görgü tanığı; o sırada o da yüzünden yaralanıyor. Günümüz zamanında ise Tom Winston’a dini danışmanlık hizmeti vermekte. Papaz olması temiz olduğu anlamına gelmese daha iyi olur sanki…
Verna McBride: Bennet çiftinin karşı komşusu. Annesinden hiç hoşlanmadığı için Sarah’tan da hoşlanmıyor ve çift, onunla ilk bölümde iyi bir tanışma yaşamıyor. Yeğeni Trent McBride, Cam’in eşi June’un eski çalışma arkadaşı, avladığı hayvanlardan oluşma doldurma koleksiyonu var.
Lisa Ann Follows: Eski avukat, şimdilerde gazeteci ve talk şov sunucusu. Kasabada terör estiren bir seri katil olunca kasabaya gelerek Dylan ve Alison ile iş birliği yapıyor ve olayın üstüne gidiyor.
Aşağı yukarı dizide bir önemi olan karakterler bu şekilde. Yukarıda ismi geçen 16 kişiden yedisinin öldüğünü, bir diğerinin de katil olduğunu söylesem abartmış ve spoiler (ispiyon) vermiş olmam herhalde.
Benim diziye başlamam, esasında Merlin sayesinde tanıyıp sevdiğim ve hatta hakkında profil yazısı da yazdığım Katie McGrath kadroda olduğu için oldu. Bu türdeki filmleri veya dizileri, özellikle de gençler üzerine olanları sevmem de bonus olmuş durumda.
Slasher’ı genel olarak beğendiğimi söyleyebilirim; fazla mı göz önündeydi yoksa ben mi başardım o kısımdan emin değilim ama katil tahminini de doğru yapabildim. Dizinin hikayesi ‘geneline’ baktığımız takdirde tutarlı, yalnız zaman zaman gelen ikinci sınıf korku filmi hissini inkar edemeyeceğim. Yaratılan katil figürünün karikatürize geldiği oldu açıkçası, daha doğrusu dizinin sanırım ilk üç bölümünde cinayetler gerçekleşirken bana gülme geliyordu; sonrasında diziye alışmamla birlikte gözüme görünmemeye veya olan bitenler güzelleşmeye başladılar.
Sanıyorum hafta hafta takip etmemin de etkisi var, karakterler açısından “Hangi günah için hangi karakter ölecek acaba?” sorusunu sorup durdum mesela izlerken. Sarah, Cam, Brenda, Alison ve Robin’i sevsem de Iain, Trent, June, Verna ve Tom karakterleri ise mesela o derece cazip gelmeyenlerden oldu. Brandon Jay McLaren ise bir bakıma şaşırtarak izlediğim daha önceki dizi rollerinden (The KillingHarper’s IslandGraceland) daha iyi bir performans çıkardı.
Tüm bunlar nedeniyle gözü kapalı olarak tavsiye edemem belki, ama yine de ilk bölüme bakılmasını edebilirim. Sonrası da zaten aşağı yukarı o ayarda devam ediyor. Kafa dağıtmalık, ciddiye çok fazla alınmadığında iyi vakit geçirtebilecek türden bir dizi işte. Bu arada aklımdayken kapatmadan yazayım: Bu tarz ‘slasher’ türünde dizi arayanlar için bu dizinin yanında fazla uzağa gitmeksizin MTV’de geçen yaz dizi olarak başlayan Scream, az önce bahsi geçen Harper’s Island ve sevgili Agatha Christie’nin en beğenilen ve en çok satan kitabıOn Küçük Zenci‘den uyarlanan And Then There Were None tavsiye olabilir mesela.
İyi seyirler efendim…

Devamını oku ...