The Vampire Diaries’in geçtiğimiz bölümünü Amara-Silas-Qetsiyah üçlüsü arasında devam eden kan davasının bitmesi ve üçünün birden ölmesi ile kapatmıştık. Sonunda emellere ulaşılmış ve Bonnie de dirilmişti. Sonunda ‘içinden geçme’ sürprizini yaptılar ama dediğim gibi, bunların her planının ve fikrinin bir defaultu (kusuru) var.
Dizinin bu bölümü benim açımdan bir çeşit geçiş gibiydi. Sonlara doğru güzelleşti ve ilerisi için daha önce detaylarda yürüttükleri bir hikâyenin kapısını nihayet aralayarak bitirdiler. Ne olduğu malum: Augustine! Başlayalım bakalım:
“Savaş! Savaş! Savaş!”
KATHERINE VE STEFAN
İkisinin bu bölümdeki iletişimleri harikaydı. Silas konusu yüzünden girdiği depresyondan çıkamayan Stefan’ın toparlanmaya giden yolunun Katherine’den geçeceği hiç aklıma gelmezdi. Ben daha çok Elena odaklı bir şeyler düşünmüştüm, ki bu da istemediğim bir şeydi. ‘Delena’ fanlığının dozundan falan da değil; bunların ilişkisinden soğudum bir yandan, sıra Damon’da diğer yandan.
Gerçi üç - dört bölümdür Damon-Elena’nın çevreye koşturmak yüzünden ilişki namına pek bir şey yaşadıkları söylenemez, o ayrı. Neyse, dönelim Stefan’a. “İlk kimleri öldürdün?” ile girdiğimiz yolda Katherine’in onu en azından kendine getirmesi ile ilerleme kaydetmek iyi oldu. Umarım daha da toplanır. (Geçen sene bunun yarısını ancak söylerdim ben ona, ya vicdanım genişledi ya da başka bir şey oldu.)
“Elveda!”
“Hayırdır nereye?”
Bunun geri dönüşü ise Katherine’in sonunda patlamasının toparlanması ile oldu. Harika da oldu. Ben diyorum işte, öldürmeyen Allah öldürmüyor. Katherine’in ölüme saat kulesinden ters atlayarak gitmesi bile güzel değil miydi? Stefan’ın onu tutacağı belliydi gerçi. Sonunda da “Sen Katherine Pierce’sin. Halledersin,” dedi, ki bölümün en sevdiğim diyaloğu da buydu. Üstelik Katherine ölüme doğru gittiğinden de ilk kez ona bahsetmiş oldu. İkisinin bu uyumundan hoşlanmanın hakkım olduğunu düşünüyorum.
(# Bu noktada Ek 1: Bölümü malum internt sitesinden izlediyseniz oradaki çevirmen ‘Suck it Up’ terimini ‘Kabullen’ olarak çevirmiş ama aslında ‘Dayanırsın/Halledersin’ gibisinden bir anlamı var. Zaten Katherine’in Stefan ile konuştuktan sonra gülümsemesi de bu yüzden.)
(# Ek 2: O cümleyi duyunca aklıma “Sen Katherine Pierce’sin. Aptallık etme!” geldi. Aşk-ı Memnuizleyenler benim ne demek istediğimi anlamışlardır. Al Bihter’i, vur Katherine’e sonuçta.)
“Jesse’yi harcadılar Matmazel.”
CAROLINE VE JESSE
Bir daha bu kızın çevresindekileri potansiyel erkek arkadaş adayı olarak görürsem ne olayım! Maşallah ertesi güne sağ çıkmıyorlar. Normalde bizimkilere olsa daima kalplerinin bir cm soluna-sağına saplanan kazık Jesse’de tam yerini buldu. Hem de Elena’nın elinden.
Bence Caroline sonrasında söylediklerinde haklıydı. Hatta bölümün başında Damon ile ilgili söylediklerinde de haklıydı. Damon zaten uzun süredir sadece Elena’yı ve ciddi durumlarda Stefan’ı önemsediğinden geri kalanları çok rahat gözden çıkarabilen biri. Jeremy, Bonnie ve Caroline’ın her birini bir kez öldürme girişimi oldu zaten. Özünde iyi biri olduğu ayrı bir gerçek ama zaten dizilerdeki bütün kötü karakterler aslında içlerinde iyiler, yeni bir haber değil.
Dizinin bu bölümü benim açımdan bir çeşit geçiş gibiydi. Sonlara doğru güzelleşti ve ilerisi için daha önce detaylarda yürüttükleri bir hikâyenin kapısını nihayet aralayarak bitirdiler. Ne olduğu malum: Augustine! Başlayalım bakalım:
“Savaş! Savaş! Savaş!”
KATHERINE VE STEFAN
İkisinin bu bölümdeki iletişimleri harikaydı. Silas konusu yüzünden girdiği depresyondan çıkamayan Stefan’ın toparlanmaya giden yolunun Katherine’den geçeceği hiç aklıma gelmezdi. Ben daha çok Elena odaklı bir şeyler düşünmüştüm, ki bu da istemediğim bir şeydi. ‘Delena’ fanlığının dozundan falan da değil; bunların ilişkisinden soğudum bir yandan, sıra Damon’da diğer yandan.
Gerçi üç - dört bölümdür Damon-Elena’nın çevreye koşturmak yüzünden ilişki namına pek bir şey yaşadıkları söylenemez, o ayrı. Neyse, dönelim Stefan’a. “İlk kimleri öldürdün?” ile girdiğimiz yolda Katherine’in onu en azından kendine getirmesi ile ilerleme kaydetmek iyi oldu. Umarım daha da toplanır. (Geçen sene bunun yarısını ancak söylerdim ben ona, ya vicdanım genişledi ya da başka bir şey oldu.)
“Elveda!”
“Hayırdır nereye?”
Bunun geri dönüşü ise Katherine’in sonunda patlamasının toparlanması ile oldu. Harika da oldu. Ben diyorum işte, öldürmeyen Allah öldürmüyor. Katherine’in ölüme saat kulesinden ters atlayarak gitmesi bile güzel değil miydi? Stefan’ın onu tutacağı belliydi gerçi. Sonunda da “Sen Katherine Pierce’sin. Halledersin,” dedi, ki bölümün en sevdiğim diyaloğu da buydu. Üstelik Katherine ölüme doğru gittiğinden de ilk kez ona bahsetmiş oldu. İkisinin bu uyumundan hoşlanmanın hakkım olduğunu düşünüyorum.
(# Bu noktada Ek 1: Bölümü malum internt sitesinden izlediyseniz oradaki çevirmen ‘Suck it Up’ terimini ‘Kabullen’ olarak çevirmiş ama aslında ‘Dayanırsın/Halledersin’ gibisinden bir anlamı var. Zaten Katherine’in Stefan ile konuştuktan sonra gülümsemesi de bu yüzden.)
(# Ek 2: O cümleyi duyunca aklıma “Sen Katherine Pierce’sin. Aptallık etme!” geldi. Aşk-ı Memnuizleyenler benim ne demek istediğimi anlamışlardır. Al Bihter’i, vur Katherine’e sonuçta.)
“Jesse’yi harcadılar Matmazel.”
CAROLINE VE JESSE
Bir daha bu kızın çevresindekileri potansiyel erkek arkadaş adayı olarak görürsem ne olayım! Maşallah ertesi güne sağ çıkmıyorlar. Normalde bizimkilere olsa daima kalplerinin bir cm soluna-sağına saplanan kazık Jesse’de tam yerini buldu. Hem de Elena’nın elinden.
Bence Caroline sonrasında söylediklerinde haklıydı. Hatta bölümün başında Damon ile ilgili söylediklerinde de haklıydı. Damon zaten uzun süredir sadece Elena’yı ve ciddi durumlarda Stefan’ı önemsediğinden geri kalanları çok rahat gözden çıkarabilen biri. Jeremy, Bonnie ve Caroline’ın her birini bir kez öldürme girişimi oldu zaten. Özünde iyi biri olduğu ayrı bir gerçek ama zaten dizilerdeki bütün kötü karakterler aslında içlerinde iyiler, yeni bir haber değil.
“Sen benim hoşlandığım adamı öldürdün!”
“Ama sadece benim aşklarım önemli.”
Elena da gittikçe Damon’laşmaya başladı. Sanki birbirlerinden başkası olmayan kişiler gibiler. Eskiden olsa en azından Jesse’nin boynunu falan kırıp bir yere tıkarlar, durum için bir yol ararlardı. Öldürmek de son çare olurdu. Artık o bile yok.
DAMON VE AUGUSTINE:
Elena da gittikçe Damon’laşmaya başladı. Sanki birbirlerinden başkası olmayan kişiler gibiler. Eskiden olsa en azından Jesse’nin boynunu falan kırıp bir yere tıkarlar, durum için bir yol ararlardı. Öldürmek de son çare olurdu. Artık o bile yok.
DAMON VE AUGUSTINE:
Bu bölümün şaşırtıcı bir tarafı varsa o da sonuydu tabii ki. Çatlak Doktor Maxfield’in vampir kanıyla beslenen vampir projesiyle insanlığı kurtarmak istemesi şaşılmayacak gibi değil. Herifin kafa iyi çalışıyormuş. Bu zamana kadar vampirler için kurulan planlar arasında ‘onların kendi kendini içten yok etmesi’ yoktu. Olmuş oldu.
“Kendimi iyi hissetmiyorum.”
Bunun bedeli de en sonunda Jesse’nin hayatı oldu. Peki Damon’ın eskiden bir Augustine deneği olması? Eline geçirdiği virüsleri teker teker adama enjekte etmekten eğlenirken WTF ?! dediğimiz durumlardan birinin içine düştük. Gerçi tabii ki Damon’ın boş boğazlığının da bunda etkisi var. Torbadaki numaranın konusunu açmasa ya da içinde tutsa belki bu olmazdı. “Diziye hareket lazım.” kuralı gereği çok sorgulamayayım diyorum. Peki, bundan sonra?
Daha yeni depresyondan çıkmaya başlayan Stefan? Yanında Damon yokluğunu çabuk kavrayacağını düşündüğüm Elena? Duruma göre diğer eküriler? Toplu bir kurtarma timiyle kurtarma görebiliriz. Stefan yaşanılanlardan sonra bunu başta reddedip sonra dayanamayıp içine de girebilir. Yakında anlarız.
“Damon Salvatore – 21051 nolu Augustine deneği”
MATT, BONNIE VE AARON
Geçen bölümde Matt’in artık görünmesi ve içindekinden kurtulmasını istemiştim. Sağ olsunlar, çabuk duydular. Üstelik bunun da yolu Katherine’den geçti. Hem de görmekten nedense zevk aldığım bir anne-kız kavgası ile. İyi oldu. En azından özüne döndü çocuk.
Bunun bedeli de en sonunda Jesse’nin hayatı oldu. Peki Damon’ın eskiden bir Augustine deneği olması? Eline geçirdiği virüsleri teker teker adama enjekte etmekten eğlenirken WTF ?! dediğimiz durumlardan birinin içine düştük. Gerçi tabii ki Damon’ın boş boğazlığının da bunda etkisi var. Torbadaki numaranın konusunu açmasa ya da içinde tutsa belki bu olmazdı. “Diziye hareket lazım.” kuralı gereği çok sorgulamayayım diyorum. Peki, bundan sonra?
Daha yeni depresyondan çıkmaya başlayan Stefan? Yanında Damon yokluğunu çabuk kavrayacağını düşündüğüm Elena? Duruma göre diğer eküriler? Toplu bir kurtarma timiyle kurtarma görebiliriz. Stefan yaşanılanlardan sonra bunu başta reddedip sonra dayanamayıp içine de girebilir. Yakında anlarız.
“Damon Salvatore – 21051 nolu Augustine deneği”
MATT, BONNIE VE AARON
Geçen bölümde Matt’in artık görünmesi ve içindekinden kurtulmasını istemiştim. Sağ olsunlar, çabuk duydular. Üstelik bunun da yolu Katherine’den geçti. Hem de görmekten nedense zevk aldığım bir anne-kız kavgası ile. İyi oldu. En azından özüne döndü çocuk.
“Hoş olmamış mı böyle de?”
Tabii bunun içinden de ‘Gezginlerin Katherine’i bilinmeyen bir nedenle öldürmek istemesi’ çıktı. Bir sorundan kurtulmak isterlerken bir başkasına tutulmuş oldular. Katherine’in başında az bela vardı, bir tane daha oldu. Bunca dramın ortasında yaşlanarak ölürken Gezginler’den mi kaçsın yoksa kendini mi kurtarmaya baksın?
Yine geçen bölümde Katherine’in eski haline dönmesi için bir yolun da zor bile olsa Bonnie’den geçebileceğinden bahsetmiştim. Dayanak noktası olurken bir yandan da cadı olabileceğini hangi aklımla düşündüysem? Bir de “Buna değer!” diyerek durumunu kabullenme eğilimi içinde girdi. O yaşlı kadın gibi içinden beş tane daha geçince bakalım nasıl olacak. Ayrıca bizimkilerin “I have an idea!” (Bir fikrim var!) temasının temelinin %80’i cadılık yeteneklerine bağlı oluyor. Bonnie ve Qetsiyah’tan sonra etrafta cadı kalmadı.
“Sanki bir dirilme gelmiş bu kıza. Saçlar da yakışmış hem.”
“Ben hata kodu vermiş durumdayım.”
(Jeremy-Bonnie konusunda bu bölümde olanları gözüm niyeyse yadırgadı. Bir hazmedeyim, döneceğim! Jeremy küçük çocuk gibi görünüyor galiba gözümde. Halbuki oynayan benden büyük.)
Ben hala ne işe yaradığını pek bilemediğim Aaron’ın Doktor’un oğlu olduğunu düşünmüştüm; vasisi çıktı. Böyle manyak bir vasiyle temiz yüzlü bu çocuk nasıl olmuş anlamadım ki ben. Hala hikâyesine girmelerini bekliyorum, umarım bir sonraki bölüme… Bu arada haftaya yeni bölüm yok, dizi Şükran Günü nedeniyle bir haftalık tatile girmiş durumda. Bundan sonraki cevaplar Amerika’ya göre 5 Aralık’ta… İyi beklemeler.
Tabii bunun içinden de ‘Gezginlerin Katherine’i bilinmeyen bir nedenle öldürmek istemesi’ çıktı. Bir sorundan kurtulmak isterlerken bir başkasına tutulmuş oldular. Katherine’in başında az bela vardı, bir tane daha oldu. Bunca dramın ortasında yaşlanarak ölürken Gezginler’den mi kaçsın yoksa kendini mi kurtarmaya baksın?
Yine geçen bölümde Katherine’in eski haline dönmesi için bir yolun da zor bile olsa Bonnie’den geçebileceğinden bahsetmiştim. Dayanak noktası olurken bir yandan da cadı olabileceğini hangi aklımla düşündüysem? Bir de “Buna değer!” diyerek durumunu kabullenme eğilimi içinde girdi. O yaşlı kadın gibi içinden beş tane daha geçince bakalım nasıl olacak. Ayrıca bizimkilerin “I have an idea!” (Bir fikrim var!) temasının temelinin %80’i cadılık yeteneklerine bağlı oluyor. Bonnie ve Qetsiyah’tan sonra etrafta cadı kalmadı.
“Sanki bir dirilme gelmiş bu kıza. Saçlar da yakışmış hem.”
“Ben hata kodu vermiş durumdayım.”
(Jeremy-Bonnie konusunda bu bölümde olanları gözüm niyeyse yadırgadı. Bir hazmedeyim, döneceğim! Jeremy küçük çocuk gibi görünüyor galiba gözümde. Halbuki oynayan benden büyük.)
Ben hala ne işe yaradığını pek bilemediğim Aaron’ın Doktor’un oğlu olduğunu düşünmüştüm; vasisi çıktı. Böyle manyak bir vasiyle temiz yüzlü bu çocuk nasıl olmuş anlamadım ki ben. Hala hikâyesine girmelerini bekliyorum, umarım bir sonraki bölüme… Bu arada haftaya yeni bölüm yok, dizi Şükran Günü nedeniyle bir haftalık tatile girmiş durumda. Bundan sonraki cevaplar Amerika’ya göre 5 Aralık’ta… İyi beklemeler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder