1 Ekim 2014 Çarşamba

Açtık da acaba nasıl açtık?


Hiç hoş değil.


Daima uyanık ve mesaide olan yabancı dizi piyasası tabii ki durmadığından yine dolu çeşitten bir döneme adımı atıverdik. Papağan gibi tekrarladığım “Dizi sezonunun açılmasına az kaldı,” lafı da nihayet ve sonunda rafa kalktı. Sezonun sırası var ama onun öncesinde 12 Eylül’de Z Nation’ın başlamışlığı var.

 Z NationThe Walking Dead misali bir zombi dizisi. İnsanoğlunun başına yine bir kıyamet gelmiş ama kendilerini TWD’den ayırmaya da çalışmışlar. Örneğin dizide konusu gereği bir tedavi durumu var ve bunu uygulamaya koyma mücadelesi anlatılacak, onun dışında zombiler ve insanlar işte. Nasılına gelirsek, ben izlenesi bulmadım ve ne kadar eleştirsem de The Walking Dead’in verdiği o zevki vermedi. O da Syfy-AMC farkından olsa gerek. Ama Amerikalılar fena bulmamış olacak ki reyting olarak güzel bir başlangıç yapmış.

Ayrıca ufak bir tavsiye, eğer Z Nation sevdiyseniz ya da dener de severseniz mini dizi Dead Set’i de seversiniz. Gerçi Z Nation’ı sevmediyseniz bile bir bakın, o dizi güzel.


Bölümün yarısını ellerimle bizzat çevirdim. Arz ederim.

 Ulusallarda ise açılışı eskilerden New GirlThe Mindy Project ve The Good Wife, yenilerden Red Band Society ve Madam Secretary ile yapıverdik. Eskilerin dönüşü daha düşük reytinglerle oldu ama kendilerine hala yeter cinsten; asıl patlayansa RBS oldu. Karşısında sadece dizi tekrarlarının olduğu bir zamanda vasat bir reytingle başlayıverdi ve daha Modern FamilyLaw&Order veCriminal Minds gibi diziler karşısına gelecek.

Madam Secretary içinse ‘şimdilik yeter’ olduğu söylenebilecek bir reyting başlangıcı olmuş. Gerçi onun karşısında da hiç yeni bir dizi yoktu ve daha Once Upon a Time ile FOX komedileri Brooklyn Nine-Nine ve The Simpsons gelecek.

Not: Bu hafta içinde The Mysteries of Laura da başladı ama destek olsun diye America's Got Talent’in sezon finalinin ardından başladığından iyi bir reytingle başladı. Normalde Çarşamba günleri bu yarışmanın yayınlandığı saatte yayınlanacağı için durumu o zaman belli olacaktır.

Tyrant tarzıyla evlere şenlik bir dizi resmen.

 Bu haftanın iptal-devam talihlileri de oldu: Marc Maron’un kendi hayatının kurgusalını oynadığını Maron dizisi üçüncü sezon onayını aldı. FX’in Orta Doğu’ya dayalı draması Tyrant da ikinci sezon onayını aldı. Ayrıca Tyrant İsrail-Filistin karışıklığından setini İsrail’den taşıyıp son iki bölümü Türkiye’de çekmiş bir dizi. Olur da belki tekrardan geliverirler, belli mi olur?

 İngiliz Molası: Yazılarda genellikle Amerikan kanalları ve dizileri üstüne eğilsem de İngilizlerin de gayet iyi diziler çıkardıkları bir gerçek. Mesela bugün ikinci bölümü yayınlanan, 14 yaşındaki arkadaşları öldürülünce hayatları karışan bir grup arkadaş üzerine kurulu Glue dizisi tavsiye edilesi bir yapım olmuş.

Ayrıca sevgili Downton Abbey de beşinci sezonuyla geri döndü. Açılış reytingi ilk sezon harici diğer açılışlara göre düşük gelmiş ama bu muhtemelen benim elim değdiği içindir. Hala iyi bir rakam ve bu tarz bir dizi pat diye bitirilmeyeceği için sorun bir durum da değil zaten. Ayrıca bence güzel de başladı.

Gel tabii, eksik kalmıştın.

 İlk yazıda Full House (Bizim Ev) dizisinin yıllar sonra tekrar diriltileceğinden bahsetmiştim. Mürekkep kuruduktan sonra FOX Married with Children’ı (Evli ve Çocuklu) canlandırmaya karar verdi. Eğer onayını alabilirse karşımıza Bud Bundy üzerine kurulu bir dizi getirme planları var.Niye böyle şeylere kalkıştıklarını insan merak etmiyor değil gerçekten.

 Bir de bunun üstüne NBC kanalı için Problem Çocuk filminin Scot Armstrong elinden TV’ye geçirilmesi fikri var. Diziyi yazacak adamın TV’ye yaptığı üç dizide şimdilik ikinci sezonlarını görmüş değil, bu da detay olsun. Ayrıca Mark Wahlberg adlı oyuncu abimiz Shooter (2007) adlı filmini TNT’ye dizi olarak getirme planları içinde…

Peki, hiç mi ‘normal’ bir şey olmuyor? Oluyor. Ünlü yönetmen Lars Von Trier yıllar sonra The House That Jack Built adlı projeyle televizyona geri dönüyor. İçeriğiyle ilgili henüz açıklama yok ama denilene göre 2016’da karşımıza gelecek bir proje olacakmış. Olsun tabii.

Nur topu gibi bir dizi oyuncumuz oldu.

 HBO’nun ilk sezonuyla kendisine birçok kişiyi hayran bırakan dizisi True Detective’in ikinci sezonunun kadrosu da yavaş yavaş resmileşmeye başladı. Colin Farrel dizinin ikinci sezonunda yer alacağını doğrulayıp “Sekiz bölüm olacak ve çekimler toplamda dört-beş ayı kapsayacak,” açıklamasında bulunmuş. Aslında o dâhil birçok kişinin dedikodusu döndü/dönüyor; hatta IMDB’ye baksanız ‘rumored’ statüsünde birkaç oyuncuyu dâhil de etmişler ama ilk resmi açıklama Farrel’inki oldu.

Sanırım bir ara TV-sinema geçişlerine veya örneklerine, nedenlerine bir eğilmek lazım ya, bu iş maden bulmaya döndü…



 Bu tarz gündeme bir tane de magazin haberi ekleyeyim diyorum:

Netflix’in sevgili dizisi Orange is the New Black’in yazarlarından Lauren Morelli, kocasından ayrılıp dizinin Poussey’i aktris Samira Wiley ile sevgili olmuş. Haber TMZ’de çıktıktan sonra da eski koca Steve Basilone “Bazı günler kendinizi dünyanın zirvesinde hissedersiniz, sanki hiçbir şey sizi durduramazmış gibi. Bazen de TMZ’desinizdir,” şeklinde tepki vermiş. Ne kadar şirin değil mi ama? Orange is the Black de güzel dizi bu arada.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder