9 Nisan 2015 Perşembe

Penny Dreaful’un Yeni Sezonunu Merakla Beklemek için 7 Neden


İlk sezonuyla birçok kesimden çok değişik tepkiler alan ve farklı bir yapım olduğunu belli eden Showtime dizisi Penny Dreadful ile ilgili bekleyiş artık sona ermek üzere, az kaldı sayılır. Ülkemizde FX’in yayınladığı dizi, 3 Mayıs’ta tekrardan aramızda dönecek. Üstelik öncekinin aksine bu sefer yayın saatinde Game of Thrones’a karşı savaşmayarak daha rahat bir yayın imkânına da sahip olacak.
Ben de başlamadan önce önceki sezonu da baz alarak dizinin kendisini neden sevdirdiğini ve yeni sezonu neden merak etmemiz gerektiğine bir bakış atayım dedim. Başlayalım bakalım:

1) Edebi Karakterler
Penny Dreaful’un daha başlamadan birçok kişinin ilgisini çekme nedenlerinden birisi, hatta belki de en önemlisi kullandığı karakterleriydi elbette. Edebi dünyada bir ünü olan karakterleri dizide kanlı canlı olarak karşımızda buluverdik. Kimler yoktu ki?
* Mary Shelley’in Frankestein’ından Victor Frankenstein ve tabii ki ünlü canavarı karşımızdaydı.
* Bram Stoker’un Dracula’sından Mina Harker’ı ve ünlü Abraham Van Helsing’i gördük.
* Oscar Wilde’ın The Picture of Dorian Gray’inden ölümsüzlüğü ve kendisine ait tablolarıyla ünlü Dorian Gray’i izledik.
* Frankestein, yarattığı ikinci yaratığa Shakespeare’in The Two Gentlemen of Verona’daki hizmetçi karakter Protheus’un ismini verdi.
Başkalarını da görür müyüz diye insan merak ediyor hani.

2) İlişkiler Yumağı
Sezon boyunca karakterler arası birçok ilişki yumağı gördük. Beklenmedik zamanlarda birçok şey oldu ve neler yoktu ki?
* Vanessa’nın en yakın arkadaşı Mina’nın nişanlısı Yüzbaşı Branson’ı ayarttığı ortaya çıktı.
* Ethan ile Brona arasında sezon içinde ilerleyen bir ilişki vardı ama nereye gittiği malum…
* Vanessa ve Ethan arasındaki çekim sürekli ortadaydı tabii ki.
* Vanessa ve Dorian Gray’in ‘yaşadıklarını’ unutmak mümkün mü?
* Peki, Ethan ve Dorian arasındaki dördüncü bölüm sonunda yaşanan ‘birliktelik’? Kesinlikle beklenmedikti.
Kim bilir kimler arasında daha neler olacak?

3) Eva Green / Vanessa Ives ve Çektiği Çileler
İlk sezon boyunca diziyi daha üst bir üst seviyeye çıkaran ve insanların ilgisini çeken faktörlerin belki de en önemlisi Vanessa ve onu canlandıran Eva Green’di tabii ki. Karakter neler yaşamadı ki?
Vanessa’nın peşine düşüp onu avlamak isteyenler oldu. Kaçırılan en yakın arkadaşı Mina’yı inatla aramasını izledik. Ruh çağırma seansında içine Mina’nun ruhu girince Malcolm ile yaptığı ‘o’ konuşma… ‘Father’ deyişleri epikti bence. Peki, akıl sağlığının yerinde olmadığı hastalık sahneleri? Dibe kadar vuran bir karakterin tekrardan ayağa kalkışı gayet başarılıydı.
Bir de erkekler konusu var. Ethan Chandler ile bir türlü yaşanamayanlar, Dorian Gray ile birlikteyken Vanessa’nın tekrardan yoldan çıkmaya başlaması derken çekmediği çile kalmadı kadının.
Eva Green dizideki rolüyle IGN Ödülleri 2014’te En İyi TV Aktristi ödülünü kazandı.

4) Frankestein’ın Canavarı ve Gelini
Geçtiğimiz sezonda karşımızda pek çok karakter vardı, her karakter ve oyuncu ortaya bir şeyler koydu ama en çok dikkat çekeni veya etkileşim alanı Victor Frankstein’ın yarattığı canavar ve hikâyesi oldu.
Yarattığı varlıktan korkan ve ona katlanamayan Victor, onu terk etmişti ve karakterin tek başına verdiği yaşam mücadelesini, hayata tutunmasını ve okuma-yazmayı öğrenmesini izledik. İntikam için Victor’ı karşısına çıktı ve beklemediği bir şeyle karşılaştı: Victor kendisini değil ama yarattığı ikinci yaratığı yanında tutmuştu. Sonuç? Katil oldu.
Yetmedi, aşık oldu. Çalıştığı tiyatrodaki dünyasına tanık olmanın yanında bulunduğu şekle rağmen oyunculardan birinden hoşlanmasına tanık da olduk. Sonuç? Hüsran. O da Victor’dan kendisine birini bulmasını istedi ve ne olduğunu biliyoruz: Verem olan Brona da Victor’ın elinden geçmiş oldu. Gelecek sezon bu durum da önemli bir nokta olacak…
Rory Kinnear, dizide Eva Green’in ile birlikte rolüyle ödül kazanan diğer oyuncu oldu. 19. Satellite Ödülleri’nde Yardımcı Erkek Oyuncu ödülünü kazandı.

5) Yeni Kötü: Madam Kali

Dizinin yaratıcısı John Logan, geçen sezonun aksine bu sezonda doğaüstü varlıklar yerine insan düşmanlar olacağını açıkladı. İlk sezonda öte ailemci (spiritualist) olarak iki bölümde izlediğimiz Helen McCrory, Madam Kali (Evelyn Poole) olarak geri dönecek ve sezonun ana kötüsü olacak. Büyü konusu ise daha çok ağırlık kazanacak.
Ayrıca Logan ilk sezonun ‘aileyi bir arada getirme’ üzerine olduğunu ama artık grubun, hepsini birden yok etmek isteyen bir güce karşı bir arada olmak zorunda olduğunu söyledi. Madam Kali sadece bu konuda değil, ikinci sezonda daha da yakınlaşacak olan Ethan ve Vanessa için de bir tehdit oluşturacakmış.
Genel olarak Harry Potter serisindeki Narcissa Malfoy karakteriyle birçok kişinin aklına gelse de Hugo, Skyfall veya Peaky Blinders’tan tanıyanlar da vardır.

6) Yeni Yüzler ve Geri Dönenler

Yeni sezonda yüzünü sürekli görmeye başlayacağımız kişi bir tek Madam Kali olmayacak elbette.
* Patti LuPone, Vanessa’nın geçmişinde büyük önemi olan gizemli bir karakter canlandırmak için dizide olacak.
* İlk sezonda iki bölümlüğüne Eski Mısır bilimcisi Ferdinand Lyle olarak izlediğimiz Simon Russell Beale, sezonda bu sefer ana karakter olarak yer alacak. Sezonda bahsi geçen Amunet hikayesini hatırlayanlar?
* Douglas Hodge bir Scotland Yard dedektifini, Johnny Beauchamp tuhaf bir geçmişi olan bir adamı, Sarah Greene ise Madam Kali’nin güçlü bir karaktere sahip kızı Hecate’yi canlandıracak.
- Logan aynı zamanda geçtiğimiz sezonda kurt adam olduğunu keşfettiğimiz Ethan ile ilgili de bir şeyler keşfedeceğimizi söylemiş.

7) Yeni Sezon Fragmanı
Okumak ve görmek aynı şeyler değil malumunuz. Dizinin yeni sezon fragmanı ise meraklanmak için başka bir sebep sunuyor. Fragmanda her bir karakterin gündeminde bir şeyler olduğu belli ve daha güzeli Madam Kali’yi canlandıran Helen McCrory’yi kan dolu bir küvetin içinde görüyoruz. Peki slogan?
“Şeytan düştüğünde, yalnız değildi.”
John Logan’ın dizi için üç sezonluk hikâyeyi kafasında kurduğunu da eklemiş olayım, yani şimdiden hikâyenin nerelere evrileceği de belli mesela. Bundan gerisini fragmana bırakalım bence.
3 Mayıs’ta Showtime’da, ardından da FX’te.



Devamını oku ...

The Vampire Diaries 6x17: Bırakalım böyle kalsınlar!

Bir The Vampire Diaries bölümünden daha merhabalar efendim. 16 Nisan’a kadar ara vermeden önce yayınlanan bu bölüm, bence bazı noktalarda tahmin edilesi ama totalde tatmin olunası olmuş. Özellikle de sonlara doğru yaşananlarla… Bozmasınlar bile istedim. Matt, Tyler ve Olivia’nın olmadığı bölüme gelecek olursak:

Ekstra 1: Julie Plec teyze The CW için gelecek sezona yeni bir dizi hazırlığı içinde, adı da Cordon. Konusu:  Ölümcül bir bulaşıcı hastalık Atlanta’da kendisini gösterdiğinde şehir çabucak karantina altına alınır. Hayatları için savaşmak zorunda kalan insanlar da şehirde sıkışıp kalmışlardır. Dizi, birbirini seven ama trajik bir şekilde ayrı düşen kişilerin hikâyesi, kordonun içindeyken insanlığın nasıl yozlaştığı ve beklenmedik kahramanların ortaya çıkışı üzerine.

Benim bunu yazmamsa sadece Plec teyze için değildi. Dizinin Kai’si Chris Wood, dizinin kadrosuna ‘başrol’ olarak girdi; proje Mayıs içinde kanaldan onay alırsa oyuncuyu yeni sezonda ‘orada’ izleyeceğiz. Yani… Bence anladınız.
[Bu bölümden sonra bir daha 1903’e dönmeseler bile bence şaşırmamak lazım.]

Geçtiğimiz bölümde Bonnie’nin geri dönüşüne bir giriş yapmış ve Caroline’ın insanlığını kapatması üzerinden gitmiştik. Sonunda da bu sefer Stefan’ın kapatmasıyla bölümü arkamızda bırakmış olduk. Bunda da oradan aldık yürüdük…
Geçen bölümde bahsetmiştim; Caroline’ın insanlığını tetikleyecek kişi olan Stefan da insanlığını kapatınca ortalık karışmıştı. Durumun düzelmesi için gerekli olan parlak fikir Elena’dan geldi: Anne Lily Salvatore. Geçmiş zamana gittiğimizde de görmüştük; Stefan annesine çok düşkün, o nedenle kadın sayesinde önce Stefan’a açtıralım, ardından Caroline’ı kurtarırız fikri üzerinden  harekete geçtiler: Plandaki eksik malzemeler: Bir adet Kai, bir miktar Bennett kanı, bir adet ekliptik. Ekliptik Kai’den, Kai Bonnie’den, Bonnie de Damon üzerinden hallolunca Elena’nın da katılımıyla dört kişi birden 1903’e doğru büyülü bir yolculuğa çıkıverdiler ve kendilerini kışın ortasında buldular.

[Elena’nın aşık olduğu iki kişiyi doğuran kadını tanımak istemesi kısmının hoşuma gittiği doğrudur.]
Bonnie ve Kai çıkış için gerekli ekliptiği aramak için ayrılırken, Damon ve Elena da Lily’yi aramaya koyuldular ve buldular da… Annenin Ripper (Deşici) geçmişi benim hoşuma giden bir detay ve kadını sevdiğimi söyleyebilirim. Damon’ın Stefan için ‘anasının oğlu’ yakıştırması benim de geçen yazıda bahsettiğim bir şeydi. İtiraf edeyim, Damon’dan çok Stefan’ın anne draması ilgimi çekiyor. Kadının vampir olma konusunda yaptığı bir miktar bencilce gelse de sonrasında ortadan yok olmasına itiraz etmeyeceğim. Lily’yi bulduktan sonra bütün durumu anlattılar ve o da Stefan’ı kurtarma konusuna itiraz etmedi. Sonrasında da her şey fazla yolunda olduğundan ortalığın karışma zamanı geldi.

Meğerse Lily bu dünyaya hapsedilirken o gün limanda yanında olan yedi kişi de onunla birlikte hapsolmuş. Şimdilerde kan eksikliğinden dolayı taşlamışlar ve Lily onları da beraberinde götürmek istedi. Çünkü onları ‘ailesi’ olarak görüyormuş. İşte tam bu sırada Elena’nın ekliptiğin meğerse Lily’nin evinde olduğunu fark etmesi üzerine başka bir gerçekle daha karşılaştık.
Senin değil, Damon’ın böyle hissetmesi gerekiyordu…Senin değil, Damon’ın böyle hissetmesi gerekiyordu…
Meğerse Bonnie’nin buraya asıl geliş amacı ve Kai’ye katlanması intikam almak içinmiş. Bir tarafta Bonnie’yle arasını düzeltmek ve yardım etmek isteyen Kai, diğer tarafta gözü kara Bonnie. Yalnız cidden güzel kararmış; çok rahat bıçaklamadı mı Kai’yi? Kai ortadan yok olmasa son vuruşu da yapacaktı.

Nihayetinde bıçaklanmış Kai geride kaldı ve Damon, ‘ailesi’ gördüğü Stefan nedeniyle annesini zorla peşine katarak Mystic Falls’a Bonnie ve Elena ile dönüverdi. Yalnız atlamamak lazım; yanlış mı anladım diye geriye sarıp tekrar da izledim ama yok yani: Kai, Bonnie’den hoşlanıyor! İyi halt ediyor o ayrı, ne demeye yapıyor o da başka bir konu. Az buçuk tuhafıma da gitti zaten. Steroline konusunu hallettik sayıldığımızdan Bamon konusuna ağırlık vermeye başlarlar derken olana bak. Gerçi Bonnie’nin bu gözü dönmüşlüğüyle bir şey olacağı yok gibi ya neyse…

Benim bütün bu hikâyede benimseyemediğim tek noktaysa Lily’nin 1903’e tıkıldığı gün yanında olan yolcuları önemseyişi. Daha doğrusu onların varlığı. Resmen Kai konusuna devam etmek için açık kapı olsun diye yapılmış sanki. Geriye dönecekleri yok diyeceğim ama hiç de öyle gelmiyor şu an… Gerçi kötü olacaksa Kai gibi olsun diye düşündüğümden dönsünler de zaten.

[Ayrıca tamam Bonnie haklı da ‘kana’ susamış bir insanla geride kalmak… Bu kısım bana fazla geldi.]
[Bir ara Kai, ben ölürsem meclisin geri kalanı da ölür dememiş miydi? 1903’te tıkılıp kalması acaba duruma alternatif mi oldu acaba? Çünkü bu durum Jo ve Liv’i baya etkiler.]
[Yukarıda demedim; o Cordon dizisi onay alır umarım.]
Gelelim nihayete… İnsanlığını kapatan Stefan’ın icraatları Caroline’dan intikam almak ve onun düzenini bozmaya çalışmak üzerine oldu. Caroline da başta umursamamaya çalışsa bile karşılık vermeye başladı ve ikili gerçekten ‘güzel’ bir kavgaya tutuştular: Stefan Caroline’ın katıldığı müzikal seçmedeki hocanın kafasını kopardı. Caroline Stefan’ın motorunu parçalara ayırdı. Daha sonrasında kazık üstünden birbirlerine giriştiler ama iş kendilerini hapsetmeye kalkan Alaric ve Enzo’ya gelince birlik oldular. Kazık olayı sırasında kendilerini gören bir kız öğrencinin kanını içmek üzerinden yaptıkları konuşma ise Caroline’ın kana boyun eğip ayak uydurmayı kabul etmesiyle son buldu.

Üstelik sadece bu kadarla değil, dahasını yapıp sevişmeye başladılar. Aynısının ikisinin de aklı başında versiyonunu da talep ediyorum ama gördüğümden gayet zevk aldım. Bu ikilinin cesur olmaları ayrı bir güzel. Karakterler de uyumlu zaten; umarım çabuk bozmazlar. Delena’yı bozsunlar mümkünse…
[Belirtmeden geçemeyeceğim, Stefan’ın motor başındayken Caroline’a çektiği nutukta kızdan mı yoksa benden mi bahsediyordu emin olamadım. Vay anasını. Ayrıca yazının son resimden sonrasını Savaşma Seviş Benle dinleyerek yazdığım doğrudur.

Alaric-Jo ve Enzo-Sarah konusunda bilerek oyalanmadım. Enzo’nun ağzından kaçan ‘Sarah Salvatore’ lafının zamanı gelmişti. Alaric’in düğünü de yaklaşıyor; hatta kıyamet kopması için sezon finali olsun işte.
Bir de Bonnie’nin 1903’ten geri dönüşte Damon ile yaptığı konuşma sonrası ona 1994 zamanındayken Silas’ın mezarından yürüttüğü ‘tedaviyi’ vermesi var. Ne demeye bu konuyu hortlattılar orası muamma ama eğer bakarsak, ortada vampir olarak Elena, Damon, Stefan, Caroline ve Enzo var. Gönül Enzo ister ama Elena’ya itiraz etmem. Gerçi Damon ile sonsuz hayat teorisine iyi gelmez bu durum… Geri kalanlarsa olmasın lütfen! Hele Stefan-Caroline asla!

[Az önce aklıma yine Katherine’e olanlar geldi. Sonuç: Yazıklar olsun!]

Ekstra 2: Normalde fragman dışı gelecek bölümlerde ne olacak diye ortalığı karıştırmıyorum ama Twitter’da takip ettiğim Nina Dobrev’in Amara’yı tekrardan göreceğimize dair attığı bir tweete denk geldim.
Bu hafta da böyle oldu efendim. 16 Nisan’da yayınlanacak bölümle görüşmek üzere.
Devamını oku ...

Karar çıksa da önümüze baksak

Bir yabancı dizilerde neler oluyor yazısından daha merhabalar efendim. Bu sefer de durum şöyle:
.
 İki yazı önce House M.D. ve Frasier’ın ülkemize uyarlanma planlarından bahsetmiştim; kısa süre önce ülkemiz medyasında ilk kadro haberi kendisine yer buldu: Frasier’da ilk olarak Yetkin Dikinciler ve Salih Kalyon’la anlaşılmış. Dışarıdan fena durmuyor ama bir de içine bakmak lazım…
.
 Gelelim bizim uyarlanan dizilerimize:
Suskunlar’dan NBC için uyarlama hazırlığı yapılan ve kadrosunu kur kur bitiremeyen Game of Silence’ta, Pelin Doğru’nun oynadığı Ecevit’in (Murat Yıldırım) sevgilisi Birsen karakteri için Claire van der Boom’u (Hawaii Five-0) seçmişler. Ecevit, David Lyons (Revolution) olmuştu. Sahi bunlar Gurur’u (Berk Hakman) unuttular mı acaba?
Son’dan ABC’ye uyarlanması planlanan Runner içinse Halil (Engin Altan Düzyatan) ve Alev (Berrak Tüzünataç) karakterlerinin karşılığı bulunmuş: Chris Johnson (The Vampire Diaries) ve Megan Dodds (CSI:NY). Böyle tanıdık figürleri bulmalarına bayılıyorum. Geriye ana karakterlerden Yiğit Özşener’inki kaldı.
[Mayıs ayı gelse de şu ikisi onay mı alacak, iptal mi olacak belli olsa…]
.
 Geçtiğimiz hafta içinde bir tane yeni dizi başladı: The Royals. Konu: Günümüz İngiliz monarşisinde herkesin gözü önündeki Kraliyet ailesi ve yaşadıkları o hayat. Elbette kurgusal ve skandallarla dolu bir ailemiz var. Kraliçe’yi Elizabeth Hurley canlandırıyor ve E! kanalının yayın tarihindeki ilk dizisi.
Reyting: Başlamadan ikinci sezon onayını aldı.
.
 Aslında bugün de iki yeni dizi (iZombie ve One Big Happy) başlıyor ama reytingleri ortada olmadığından bir sonraki yazıya bırakayım dedim.
.
Ayrıca Undateable ve Community yeni sezonlarıyla döndü

.
Gelelim onay ve iptallere:
- CBS, üç komedisine onay veriverdi: Mom, 2 Broke Girls ve Mike and Molly.
- Syfy, 12 Monkeys’e ikinci sezon onayı verdi ama mini dizi başlasa da finali yüzünden devam beklentisi oluşturan Ascension’ın devamının olmayacağını duyurdu.
- BBC Two, The Fall’a üçüncü sezon onayı verdi. Jamie Dornan bir sezon daha cepteymiş sayın seyirciler.
- ITV, Mr. Selfridge için dördüncü sezon onayı verdi.
.
Channel 4, ilk sezon sonunda Cucumberı iptal etti.

.
 Gelelim kadro haberlerine, yine maşallahları vardı:
White Collar bitince boşa çıkan Matt Bomer, Lady Gaga’dan sonra American Horror Story’nin diğer başrolü oldu. Ayrıca Cheyenne Jackson (30 Rock) da dizide yer alacak ve daha önce beşinci sezonda yer almayacağını açıklayan Jessica Lange, kararının arkasında olduğunu doğruladı.
- Ryan Murphy’nin önümüzdeki sezon FOX’ta yayınlanacağı kesin dizisi Scream Queens’te yer alacağı açıklanan Joe Manganiello (True Blood/Alcide) diziden ayrılmış, yerine Oliver Hudson (Nashville) oynayacak. Joe yeni filmi Magic Mike XXL ile ilgilenmesi gerektiğinden bu kararı almış.
Lucy Lawless (ZeynaSpartacus), Starz’ın onay verip 10 bölümlük ilk sezon yayınlayacağını duyurduğu Ash vs. Evil Dead dizisinin kadrosuna girdi. Konu: 1981 yapımı Evil Dead filminin TV uzantısı. Ash’in 30 yıl sonraki halini izliyoruz. Yıllar önceki dehşet geride kalmış ve Ash kendince bir hayatın içinde yaşayıp gitmekte ama ölümcül bir salgın insanlığı tehdit etmeye başlıyor. Ash de yine iblislerle savaşmak zorunda kalıyor…
Kendisi ayrıca daha önce konuk olduğu Agents of S.H.I.E.L.D’e yeniden konuk olacak.
How I Met Your Mother’ın annesi olarak tanınan ve bu sezon A to Z’de şansı yaver gitmeyen Cristin Millioti, Fargo’nun ikinci sezonunda yer alacakmış.
Da Vincis Demons’ın Alfonso’su Kieran Bew, ITV’nin Beowulf hikâyesinden uyarlanacak drama dizisinin başrolüne getirilmiş.
.
Selfie iptaliyle boşa çıkan Karen Gillan, HBO için hazırlanan The Devil You Know’un kadrosuna girdi. Konu: Amerikan tarihinin en ilgi çekici dönemlerinden birinde, komşunun komşuya tahammülsüzlüğü ve baskı uygulaması sonunda bir kasabada gerçekleşen toplu histeri.
.
 Kadro haberlerinin sonu zor gelir:
- Teen Wolf’un Derek’i Tyler Hoeclin, beşinci sezondan itibaren dizide düzenli kadroda yer almayacakmış. Bu sezonda az göreceğiz ya da hiç görmeyeceğiz ama bu, dizide son görüşümüz olmayacakmış. Sinema kariyerine ağırlık vermek istiyormuş.
Dexter’ın Debra’sı Jennifer Carpenter ve Manhattan Love Story iptal olunca boşa çıkan Jake McDorman, CBS’ten onay alırsa izleyeceğimiz Limitless’ın kadrosuna girdiler. Konu:  Aynı isimli Bradley Cooper filminin TV uyarlaması. NZT isimli ilacın gizemli gücünü fark eden bir adam, bu ilacın yardımı ile yeteneklerini arttırarak iyilik yolunda kullanma niyetinde.
Gossip Girl’den sonra Chuck (Ed Westwick) ve Nate (Chace Crawford) için TV’ye dönüş denemesi için zaman geldi.  Ed, ABC’nin The L.A. Crime dizisinin kadrosuna girmiş. Konu: 80’ler ve Los Angeles; seks, politika ve pop kültür. Başroldeki iki polis Bonnie ve Clyde’vari bir seri katil ikilisinin peşindeler.
Chace ise Boom adlı yine bir ABC dizisinin kadrosuna girmiş. Bir petrol damarı bulunmasıyla birlikte hızla kalkınan bir kente taşınan ve Amerikan rüyasına kavuşmaya çalışan genç bir çiftin, buradaki kabadayılar, üçkâğıtçılar, petrol zenginleri, sabıkalılar ve kendileri gibi maden arayışında olanlarla başa çıkma macerası. Bakalım kanaldan onay alabilecekler mi?
Being Human’ın Nora’sı Kristen Hager da kendisine yeni bir rol bulmuş: ABC’den onay alırsa izleyeceğimiz The Adversaries. New York’ta bir avukatlık hanedanının başındaki adamın kendisi davalık oluyor. Federal savcı olan kızı da bir taraf seçmek zorunda.
- CBS’in hazırladığı yeni medikal dizi Code Blackte yer alan Marcia Gay Harden’in karakteri değiştirilip başrol yapılmış. Maggie Grace (Lost) ise kadrodan ayrılmış. Konu: Los Angeles’ın en yoğun acil servislerinden birinde çalışmaya başlayan doktorun bozuk sistemle başa çıkarak, ideallerini ve hastalarını ayakta tutma çabası.
.
14 Mayıs’ta başlayacak Wayward Pines’ta izleyeceğimiz Melissa Leo, CBS’in hazırladığı ve onay alırsa izleyeceğimiz diğer medikal dizi LFE’nin kadrosunda girmiş. Konu: İkinci yıllarındaki New York’un en parlak doktorları ve şehrin en prestijli hastanesi. Gerisini tahmin edersiniz.
.
Bu sene FOX’ta yayınlanacak Emmy ödüllerini sunmaya Andy Samberg’ün (Brooklyn Nine-Nine) seçildiği açıklandı. Kanala bakarsak makul bir karar olmuş, güzel de olmuş.
.
Luther dizisinin FOX için uyarlanması planlanıyordu ama cast çalışmaları istendiği gibi ilerlemeyince şimdilik tarihi ileriye atmışlar. İyi de olmuş.
.
 Geçen yaz The Leftovers’ta izlediğimiz Chris Zylka, nişanlısı Hanna Beth ile ayrılmış. Twitter’a yazdıklarına bakılırsa beyimiz aldatılmış… [Onunkine göre benimki pek kibar kaldı yalnız.]
.
 Windell Middlebrooks (36, Body of Proof) akciğerde damar tıkanıklığı nedeniyle hayatını kaybetmiş.

.
Karnı her geçen gün büyüyen Prenses Kate Middleton, Downton Abbey setini ziyarete gitmiş. Neredeyse bütün kadro da oradaymış.
Bu haftalık da böyle oldu işte… Haftaya görüşmek üzere efendim.
Devamını oku ...

How to Get Away with Murder 1x15 (Sezon Finali): Herkes erdi muradına, katil çıktı kerevetine!

Bir How to Get Away with Murder bölümünden, daha doğrusu çift bölümle yapılan sezon finalinin ardından merhabalar efendim. Dizi iki bölümle yayınını kapattığından ben de ikisini tek bir yazıyla inceleyeyim, her bir karakter için yazıyı böleyim ve nihayetinde kapanışı yapalım dedim. Mümkün olduğunca uzatmamaya çalışacağım ama kendimi biliyorum, kısa sürmeyecek.
Başlayalım bakalım:
1) Bölümün Davası
Aptallık dediğimiz bu adamın mahkemede yaptığı oluyor.Aptallık dediğimiz bu adamın mahkemede yaptığı oluyor.
İki bölümlük yayının içinde onca şey olup biterken araya bir dava da sıkıştırıverdiler elbette. Konu: Kilisedeki rahiplerden birisini öldüren diğer rahibin savunması. Sonuç: İyi bitmedi. Sonuç 2: Bir miktar sinir oldum. Neden:
- Geçen bölümdeki tecavüz itirafı yetmemiş olacak ki bölümün konusu pedofiliydi. Rahiplerdeki pedofili vakası oldum olası midemi bulandırır. Önceki Papa ile iddialar da malumunuz.
- Adamın mahkemede savunmasını ikinci kez değiştirmesi. Ateist de değilim, dini bütün birisi de sayılmam; bizim ülkede dönenlerden sonra adalet sistemine takılmamayı öğrenmiş de olabilirim. Adamın arkasında Annalise gibi birisi ‘de’ varken sevdiği kadının kendisini kurtarma çabasına sırt dönmesinden hoşlanmadım. Hapse gittin de iyi oldu! Kal orada sen.
2) Annalise
Sam, Lila’yı öldürdü.Sam, Lila’yı öldürdü.
Bölümün davası için her zamanki gibi elinden geleni yaptı ama müvekkil sahibi olmak kolay değil işte. Nate’in davasında adamın başına kendisinin ördüğü çorabı sökmek için de çalıştı. Hatta çiviyi çiviye söktürmek için –tuhaf bir kullanım oldu sanki- adamı hapiste dövdürdü. Kefalet konusunu bundan tutturamayınca Asher’ın yargıçla olan masum konuşmasını ‘çıkar çatışması’ bağlamında kullandırıp yargıcı devre dışı bıraktırdı.
Sonuç: Nate serbest kaldı ve başta istemese de Annalise’in verdiği numaradaki avukatı aradı. Bu kişinin kimliğinin ikinci sezonda önemli olacağı belli gibi.
Sonuç 2: Davada yaptıkları değişiklik iyi gibi dursa da bu kısım karışacak, çünkü davadaki yeni savcıyı Asher’ın karşısında bıraktık.
Ayrıca söylemeden edemeyeceğim, “Sam, Lila’yı öldürdü,” cümlesini bilinçaltına zorla sokmaya çalışmasına hayran kaldım. Kocasını sevdiğini biliyorduk da hayatını devam ettirebilmek için buna bu kadar tutunmaya ihtiyacı olduğunu ben sanırım yeni fark ettim.
Not: Katilin Annalise çıkmadığına sevindim; açıkçası ‘tahmin edilebilir’ olurdu.
3) Bonnie
Öğrenirse ikinci kez kovar mı acaba?Öğrenirse ikinci kez kovar mı acaba?
İtiraf edeyim, benim aklımdaki katil figürü Bonnie’ydi. Öğrencileri kafadan elemiştim, Rebecca’yı hedef gösterdikleri için çıkmayacağını düşünüyordum, Annalise de basit kaçardı. 14. bölümün sonuna doğru vazgeçtim gibi oldu ama gerçek cevap yine de aklıma gelmedi açıkçası.
Bonnie’nin tabağında geçmişe dönüp Lila ile yaptığı evin kapısından kovma konuşması vardı. Bir de Asher… Her daim soğuk veya ters olsa bile nihayetinde o da yumuşadı. Hatta onu Nate için yem olarak kullanırken rahatsız bile oldu. Laurel’ın da dediği gibi Frank’e öğrencilerle yattığı için çemkirirken kendisi aynı duruma girmiş oldu ama benim hoşuma gitti açıkçası. Ayrıca biraz merak ettim, Frank’in Annalise’e söylemeyeceğinden emin konuşurken ona dair bildiğini ima ettiği şeyler nelerdi?
4) Asher
Mutlu son!Mutlu son!
Halen çocuk gibi olmasına alışamadım ama karakteri sevebildiğimi söyleyebilirim. Biraz da oyuncu katkısıyla sanırım. Yem olduğundan sonradan şüphelense de üstüne gitmeyen Asher, bölümde Bonnie konusunda bu sefer gerçekten amacına ulaştı. Gerçi önce Frank’in durumu bildiğini öğrendi; onun sessiz kalacağından emin olmaya çalışırken Rebecca sorunuyla ilgilenen tayfa da gerçeği öğrendi.
Asher reşit olduğuna göre bu durum nasıl bir sorun olacak, Annalise öğrendiğinde ne der merak ediyorum valla. Frank’in geçici işleri gibi de değil sonuçta. Yan yana masalarda çalışırken eşiyle tanışıp evlenen, 20 yıldır evli olup hala eşiyle yan yana masalarda çalışan bir kuzenim olduğundan daha önce bahsetmiş miydim? Evde yan yana, işte yan yana, işe giderken yan yana… Bak şu an sıkıcı göründü. Neyse ben devam edeyim en iyisi.
5) Wes
Tam anne-oğul profili.Tam anne-oğul profili.
İlk kez son bölüm sırasında acıdım bu adama. Dörtlü içinde en az favorim olan kişi olarak sezonu tamamladığı gerçeği değişmedi ama Annalise ile az yukarıdaki sahnedeki halleri ve o konuşmaları bölümün en güzel anlarından biriydi. Gerçi ben “En son sahnede ne olduğundan haberi olsaydı keşke,” de dedim.
Wes’in tabağında olan bölüm de Rebecca’nın suçlu olup olmadığı durumuna karşı verdiği mücadeleydi. Vicdanıyla mücadele etti; sonunda kazanan da olmadı. “Sam, Lila’yı öldürdü,” cümlesi Annalise sayesinde onun da bilinçaltına girdi sanıyorum ama bu, yeni sezonda Rebecca’yı aramaya devam etmeyeceği anlamına gelmiyor…
6) Laurel
Bknz: Yüzük hırsızı.Bknz: Yüzük hırsızı.
İki yazıda bir Michaela’nın kaybolan yüzüğünün akıbetini hatırlatıp duruyordum; açıkçası rahatladım. Neredeyse Laurel’a “İyi yaptın!” bile diyeceğim. Meğerse Connor’ın arabasına düşen yüzüğü o almış; çünkü cinayet gecesi berbat durumda olan Micheala’nın sessiz kalacağından emin olmak istemiş. Acımasızca ve güzel bir plan.
Rebecca konusunda Annalise dahil olana kadar Wes’e yardımlarını saymazsak bir başka konu Asher-Bonnie üzerinden Frank’ti ama bir yere gitmedi ve kaldılar sonraki sezona. Laurel’ın halen pek işe yaramasa da bir sevgilisi var. Bir kere daha görmek istediğim ailesiyle arası da bozuk.
7) Michaela
Ben, kendimi seviyorum.Ben, kendimi seviyorum.
İki bölümün en sevdiğim repliği az üstteki resim altı cümlesi. Micheala’yı kesinlikle anlıyorum, gerçekten.
Bölümde Wes ile Laurel’ın bir şeyler karıştırdığını ilk o fark etti ve Rebecca-Rudy konusunu başlattık. Yüzüğü geri istemek için kendisiyle buluştuğunu sandığı eski kayınvalidesinin meğerse oğluyla arasını düzeltmesini istediğini gördük. Sonuç: Bana gülme geldi. Bu kadın niye böyle konuşuyor diye düşünürken Aiden’ın kimliğini hiç düşünmemiştim. Michaela, “Aiden eşcinsel ya da biseksüel,” diye başlayınca jeton düştü. Gelin isteyen kadın damadı olsun istemiyordu tabii ki.
Bölüm sonunda Laurel’ın önüne yüzüğü koymasıyla baya bir şok oldu tabii. Yüzüğün bulanması her şeye sünger çektirir mi bilmiyorum ama güzel bir hikâyeydi.
8) Connor
Pozitif ve NegatifPozitif ve Negatif
“Ayrıyken kim bilir kaç erkekle yattın, seks yapmadan önce temiz olduğundan emin olmam lazım,” diyen Oliver, AIDS testi istedi. Gayet mantıklı, diyeceğim yok. Connor’ın yıllık 40’a yakın partnerinin olması ondan daha güzel bir durum. Açık davranıp “Pasifken kondom kullanıyorum, aktifken %80 civarı, bazen istemiyorlar,” demesi de harika. Ama sonuç: Oliver pozitif, Connor negatif!
Profesyonele varan bir şekilde Matematik dediğimiz dalın içinde olan birisi olarak bu işten öğrendiğim bir şey varsa pozitif ve negatif yan yanayken konunun sonu hayırlı yerlere varmıyor. Vallahi. İkili hallerini seviyorum, ikisi de birbirini seviyor ve bir süre mücadele edeceklerdir ama… Bence anladınız. Hadi hayırlısı…
(Acaba Oliver nasıl kaptı? Connor’ın da karşılaştığı şu adamdan mı diye merak ettim.)
9) Lila
Her şey çok farklı olabilirdi.Her şey çok farklı olabilirdi.
Bence tek hatası duygusallığın dozunu kaçırması ve Sam’e fazla güvenmesiydi. Bebek aldırmamak istemesini anlıyorum ve itiraz etmiyorum; edemem zaten. ‘Aşık olmak’ kalıbını ise bahane olarak kabul etmiyorum. Daha güçlü birisi olabilirdi. Şımarık değil ama biraz mızmız davrandığı bir gerçek.
Bebeği Griffen’e yıkmak için onunla birlikte olma planı yattı. Gerçeklere katlanamadığından Rebecca’yı, yani yanında olabilecek tek kişiyi uzaklaştırdı. Annalise’e her şeyi açıklamaya giderken Bonnie’den geçemedi. Sam ile yüzleşti ve sonunda… Sonunu biliyoruz. Yazık oldu mu? Oldu.
Katilin Sam çıkmamasına sevindiğimi söyleyebilirim. Yalancının teki olsa da o kadar da ileri gitmemesi iyi oldu; tabii bu ‘azmettirici’ olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Sam de sadece kendisini seven ve düşünen tiplerden biri işte; suratına baksan anlaşılıyor zaten. Daha ne olsun?
10) Rebecca
Who killed Rosie Larsen?Who killed Rosie Larsen?
İkinci sezona malzeme bırakmak için birinin öldürülmesini bekliyordum ama tahmin yapmamıştım. Güzel oldu. Herkes kayıp sanmasaydı da ölü olduğunu öğrenseydi daha mutlu olurdum tabii ama itiraz etmeyeceğim.
Bölüm boyunca ekibe ve Annalise’e karşı direnmesini takdir ettim. Lila ile olan arkadaşlığını zaten sevmiştim. Lila’nın öldüğü gece Rudy’ye uyuşturucu verip raydan çıkmasını sağladığını öğrendik. Yapmadığı bir şeyle suçlanmamak için herhangi bir ihtimale karşı. Bölümde dört öğrencinin toplanıp Rebecca’nın suçlu olup olmadığını ortaya çıkarmak için kendi içlerinde duruşma/savunma yapmaları da güzel bir konseptti. Bu dizinin farklı şeyleri denemesini seviyorum zaten.
Sonuç: Yine de emin olamadılar. Ortada itiraf da yok. Nihayetinde Lila’yı Sam’in öldürdüğünü düşünerek konuyu kapattılar gibi bir şey. Bölümde Rebecca, Michaela’nın telefonundan ‘EGGS 911. Avukatın Evi’ mesajını attı. Kime attığı da ikinci sezona kalan başka bir malzeme. Tabi ki bu sefer de Rebecca’nın katilinin kim olduğuna bakacağız… En iyisi tahmin yapmamak ama siz yaparsanız yorumlara buyurun tabii.
Not: Resim altı cümlesini aklıma getiren Didem Kamoy’un ismini geçirmeden olmaz. Telif güzel şey. (Rosie Findlay The Killing’te öldürülen ve katili aranan Rosie Larsen karakterindeydi.)
11) Frank
Bknz: Katil!Bknz: Katil!
Aklıma gelmeyen birisiydi katilin o olması, tebrik ettim senaristi. Meğerse Sam onu arayıp “Bana borçlusun,” diyerek bunu yapmasını istemiş. Ne borcu, Frank’in bu yaptığı ortaya çıkacak mı daha bilmiyoruz. İkincisi merakım değil ama ilkini öğrenmek isterim mesela. Ayrıca Bonnie veya Frank’in Annalise ile yollarının nasıl kesiştiğini öğrenmek de fena olmaz hani… Rebecca’yı öldüren kişininse o olduğunu düşünmüyorum.
Frank’in avukat olmadığını biliyorduk, Annalise’in pis işlerdeki yardımcısı da hep oydu zaten. Ama asıl işinin bu tarzda bir şey olması güzel kurgulanmış. Bir de Laurel’ın hala etrafında olması, Bonnie-Asher konusundan haberinin olduğunu belli etmesi var ama ‘katil’ çıkması yanında pek önemsiz kalıyorlar tabii.
Böyleydi yani hikâyemiz… Şok olmadığım ama tatmin olduğum bir kapanış oldu. Bu diziyi yaptıkları iyi oldu gerçekten. Peşinden deli gibi sürülmese bile ihtiyacı yeterince karşıladı.
12) Kapanış
Gelelim nihayete:Gelelim nihayete:
- Az üstte gördüğümüz resim sevgili Viola Davis’in geçtiğimiz Pazar gecesi düzenlenen Oscar törenindeki halinden. ‘Annalise rujunu’ sürüp o da geldi törene; hatta bir ödülü vermek için sunuculuk da yaptı. (Töreni yayınlayan kanalın ABC olduğu dipnot dursun.)
- ABC, How to Get Away with Murder için ikinci sezon onayı verdi. Uyuz bir kanal olduğundan ‘resmi’ açıklamayı Mayıs’a bıraktı ama dizinin sezon finalinden -sonra- yayınladığı ikinci sezona dair şu videoda geçen “Bu Sonbahar’da ABC’de,” ifadesinden dolayı Amerikan haber kaynakları da ikinci sezon haberini geçtiler. Zaten reytingi pek güzel olduğundan aslında belli de bir durumdu.
- Dizinin yaratıcı Peter Nowalk, yeni sezonun da 15 bölüm olacağını, aslında öyle olması gerektiğini açıklamış. Annalise ve beşli arasındaki bağdan hoşlandığını ve bu öğrencileri bırakmak istemediğini de söylemiş. (Her dönem başındaki öğrenci değişimi her daim kafamı kurcalıyor bu dizide. Üçüncü sezonu bilmem de bunları biraz daha izlemeye itirazım yok.)
- Dizinin katili, yani Frank’i Charlie Weber uzun süredir birlikte olduğu kız arkadaşıyla nişanlanmış. Ayrıca kendisinin 10 yaşında bir kızı da varmış.
-15 bölümlük sezon için toplamda 14 yazılık bir Özetli Yorum serüveni olmuş oldu. 25 Eylül’den bu zamana beş ay… Yayında, yapımda, editlemede ve okumada katkısı olan herkesin eline sağlık. Yazıları yazanla ilgili diyecek bir sözüm yok, kendisi umurumda değil çünkü. Kalın efendim sağlıcakla, bari size bir şey olmasın…
Devamını oku ...

The Vampire Diaries 6x16: Kapatıyorum canım, sonra konuşuruz

Üç haftalık The Vampire Diaries arasının ardından bir kere daha merhabalar efendim. Dürüst olayım, ben özlememişim. Bunda büyük ihtimalle güle güle demeden önceki son sahnenin etkisi vardır. Ama haklarını da teslim edeyim; bu bölüm düşündüğümden daha iyi kotarılmıştı. Hatta bu seferki bölüm sonunda kahkaha bile attım. Artık sinirim mi bozuldu, yoksa beğeniden miydi bilemiyorum. Ben bölüme geleyim:

Ekstra 1: Tatildeyken TVD’nin sezonunu 14 Mayıs’ta bitireceği açıklandı. Bu da şu demek ki kalan bölümlere göre üç hafta daha aramız var; hatta o ara da haftaya Prş. günkü bölümden sonra gidip 16 Nisan’da geri dönmek üzere yaşanacak. Bu son aradan sonra aralıksız beş bölümle 22’ye koşacağız.

Ekstra 2: Bu bölümün yönetmeni kariyerinde ilk kez yönetmenlik yapan dizinin Damon’ı Ian Somerhalder’dı. Açıkçası güzel de çekmiş; mesela Caroline’ın pembeli kulüp sahnelerini beğendim. Ama Liam-Caroline’ın dizinin başındaki sahneleri biraz absürttü sanki; o sıralar üstünden amatörlüğü atma sahneleri olsa gerek.

Geçen bölüm Bonnie dönmüş, Caroline insanlığını kapatmış ve Damon ile Stefan’ın öldü sanılan annesiyle ilgili gerçeğin öyle olmadığını anlamıştık. Bölüm yine bu üçü üzerinden yürüdü denebilir.
Bu dizide gözünle görmedikçe kimsenin öldüğüne inanmayacaksın.Bu dizide gözünle görmedikçe kimsenin öldüğüne inanmayacaksın.
Annesini Bonnie’nin görüntü kaydında gören Damon, Stefan’a bahsetmeden olayı araştırmaya koyuldu. 1858’de öldüğünü sandığı annesinin 1903’te hayatta ve nihayetinde hapis bir dünyada ne işinin olduğunu öğrenmek için de elbette Kai’ye başvurdu. Buraya kadar tamam. Luke’tan sonra duygusala bağlasa da kendisini tamamen kaybetmeyen Kai de yardım karşılığında Bonnie ile konuşma şansı istedi; zira olanlar malum. Ama işte tam da bundan dolayı Damon, Bonnie’yi ikna edemeyince her zamanki gibi kafasına göre hareket edip Kai’yi pat diye Bonnie’nin karşısına çıkardı.

Bir hiçlikten geri dönen Bonnie, Damon’dan sonra Elena’nın karşısına da çıktı; gayet güzel geçti. Caroline ile karşılaşmaları tabii ki insanlığını kapatması yüzünden gayet duygusuzcaydı. Geri dönüşünün ardından büyü kontrolünde sorun yaşamaya başlaması bir yana, bir de karşısında Kai’yi bulunca sinirlenmesi ve Damon’a çıkışması da var. Jeremy’yi de unutmayalım… Nasıl ‘yedirecekler’ diye merak ediyordum; fena ‘yedirmediler’ sanki. “Kendimi düzelteyim, sonra görüşüz,” konuşması güzeldi. Ama Bonnie’nin içinde bulunduğu hal bana biraz amaçsız göründü. Sahi dönmeye döndü de bu kız ne işe yarayacak? Neyse cadılığını da sayarsak hala Tyler veya Enzo’dan daha çok işe yarıyor sonuçta. Hem o kadar çileden sonra bir süre tatil yapsa bile olur bence.
En son Damon diyordum konu nereye vardı… Annesinin mezarının içini boş bulunca başlayan yolculuğu, Lily’nin bir Ripper olduğunu öğrenmemizle son buldu. Kai’ye göre geri dönüşü mümkün görünmüyor ama böyle kalamayacağını tahmin etmek zor olmasa gerek. Sahte ölüm düzenlemesinden vampire dönüşmesine, 3000 kişilik katliamına kadar olanları gelecek altı bölüm içinde öğreniriz herhalde. Sahi bu Ripper olma acaba genetik mi?

[Gelecek bölüm fragmanında öpüşmeyle başlayan olaylar adamın kızı öldürmeye kalkmasına doğru gidiyordu. Siz beni anladınız…]

Bu iki konu bu şekildeydi ve içinde Matt, Tyler, Alaric ve Jo’nun olmadığı bölümün ağırlığı, Caroline’ın dönüşümü üzerinden yürüdü. Kendisini ‘klasik’ bir şekilde ilk olarak bir barda eğlenirken buluverdik. Başka çeşit açılış yapsalar şaşacaktım zaten. Ardından da olacak iş ya bu kadraja Liam girdi ve açıkçası ben de Caroline gibi çocuğun varlığını unutuvermiştim bile. Ama aynı şekilde nihayetinde ölmediğine sevinmiş durumdayım. Öpüşmeden kan emmeye giden süreçte başını belaya sokmak istemeyen Caroline, her şeyi unutturarak arkasını toplamış oldu.

Benim de bu sırada “Biri şu Liam’a mine çiçeğinden bahsetsin, yalama oldu,” diyesim geldi. Üstelik daha bölüm sonuna gelmedik… Bölüm sonuna gelebilmek için bir de Stefan’a gelelim bence artık. Enzo faydasızı da aradan çıkmış olur.
Caroline ile zamanında konuşmadığı için kendisini suçlayan ve ‘haklı’ da olan Stefan, durumu düzeltmeyi tabii ki kendisine görev bildi. Elena’nın ve dahası Bonnie’nin yardımını da aldı. Sahi Bonnie yardım etmek için üniversitedeki partiye gitti de biz Stefan-Bonnie karşılaşmasını niye görmedik? Ben ya da diziyi yapanlar galiba bir şeyi atlıyoruz…

Her neyse, insanlıktan çıkmış Caroline ile Stefan da karşı karşıya gelivermiş oldu nihayetinde. İşe yaradı mı? İlk seferinde, hatta ilk bölümden yarasaydı zaten “Ben başka dizi mi izliyorum?” olurdum. Yaramadı. Hatta “İnsanlığımı geri açtırmak için benimle uğraşırsanız sizi pişman ederim.” tehdidini ihlal ettikleri için harekete bile geçti.

Sonuç: Bu Enzo harbiden salak.

Bölümün hoşuma giden taraflarından birisi gizlice Enzo’yu takip ederken onunla yüz yüze gelen Sarah’ın vampirlik konuşmasını oldukça sakin bir şekilde kabul etmesiydi. Belki de ilk şoku atlattığı içindir ama devamını görmek isterim. Enzo’nun Caroline’a verdiği tavsiyeyi uygulaması fena olmayabilir mesela ama Stefan’ın son durumundan sonra durum bir süre ne işe yarayacak o da ayrı konu…
Yeni haliyle Enzo ile karşılaşan ve Sarah olayını öğrenen Caroline, kendisini ‘zorlayan’ -- işe yaramadı ama sahneler güzeldi – Stefan’dan intikam almak için Sarah’a bulaşmaya karar verdi. Güya Enzo’nun “Sen sen değilsin,” diyerek yakınlaşmayı reddettiği Caroline, o arada adamın telefonunu aşırdı. Telefonla hem Sarah’ı çağırdı, hem de Stefan’ı aradı. Stefan’ın Enzo-Sarah başını çözmesi için aklımda bu yol yoktu ama itiraz etmeyeceğim.
Dahası bir de Liam’ı tekrardan etki altına alan Caroline, Sarah’ı öldürmesi için onu kullanmaya karar vermiş. Elena-Caroline-Stefan yüzleşmesine de bu sayede başlayıverdik. Güzel miydi? Evet. Caroline ile Stefan’ın kavga etmesi fena olmadı sanki. Ama ben hala olayın sonucuna ne desem onu bulamadım. Bunun sonucundan da Elena’nın beceriksiz olduğu çıkacak sanırım.

Caroline’ın Elena kurtarma görevine çıkmadan önceki istediği Stefan’ın da insanlığını kapatmasıydı. Sanırsın adamda ışığı kapatmasını istiyor… Ancak son dakika müdahalesiyle Liam ve Sarah’ı kurtaran Elena, ne yazık ki geç kalmış oldu ve Stefan bu sırada kapatıverdi her şeyi. İşte benim kahkaha attığım kısım da Elena’nın durumu anladığı telefon konuşmasıydı. Ben Paul Wesley’in ‘bad boy’ karakterleri oynaşından hoşlanıyorum. Silas’ı da severdim mesela. Ama ‘anasına bak, oğlunu al’ misali, konu Stefan olunca hayırlı yere gitmeyecek gibi…

Yukarıda da bahsettiğim gibi gelecek bölüm fragmanı da aksini söylemiyor. Elena’yı döndürmek Damon’a kalmıştı; Caroline da Stefan’a kalmışken ikisi birden insani duygularını kapattıkları için alternatif sıkıntısı da çıkabilir.

Neyse, kim kime ne yapacaksa gelecek bölümde öğreniriz nasılsa. Şimdilik burada bırakıp gideyim ben en iyisi. Görüşmek üzere efendim…
Devamını oku ...

Kurt’u Kaptılar Matmazel!

Türk dizilerinin gündemine oranla yabancı dizi gündemine bazen gerçekten bayılıyorum efendim. Çünkü her şeyi kapsama kapasiteleri var, limit yok orada.
.
Türk dizilerinin başta Ortadoğu ve Arap ülkeleri olmak üzere çok ilgi gördüğü ve iyi pazarlandığı bir gerçek. Ama iş Amerika’ya geldiğinde o kadar basit olmuyor elbette. Her şeyden önce kendi endüstrileri var zaten. Son ve Suskunlar’ın uyarlanma planlarıyla kapıyı daha yeni araladık sayılır. Yaklaşık dört ay önce şurada da kısaca bahsetmişim; Amerika’da İspanyolca yayın yapan MundoFox, Muhteşem Yüzyıl’ın yayın hakkını alarak Suleiman El Gran Sultan adıyla yayınlamıştı. Memnun kalmış olacak ki bu sefer Kurt Seyit ve Şura’nın haklarını almış; ‘Sura y Seyit, Amor de Guerra’ adıyla bu ay içinde yayınlamaya başlayacakmış. (Şura ve Seyit, Savaştaki Aşk)
Bir başka İspanyolca yayın yapan Amerikan kanal AztecaAmerica ise Şubat başında finalini yapan Kaçak’ın haklarını satın almış; bahar içinde yayınlamaya başlayacakmış. Darısı dili İngilizce olan Amerikan kanallarına…
.
2011-2012 arasındaGlee’de oynayacak kişileri seçmek üzere Oxygen kanalında iki kereTheGlee Project adlı bir yarışma düzenlenmişti. İkincisine katılan ve ikinci olan Türk yarışmacı Aylin Bayramoğlu, Glee’de yer alamasa da yarışmadan sonra ilk kez bir projeye katılmış: CheerleaderDeath Squad.
Konu: Washington’da kolej öğretmenliği yapan gözden düşmüş eski bir CIA ajanı, yetenekli birkaç öğrencisinigözü kulağı olmaları amacıyla uluslararası casusluk için eğitmeye başlar. Amacı eski görevine geri dönmektir. Kanal The CW. Proje kanaldan onay alırsa izleyeceğiz.
.
Geçtiğimiz haftanın yeni dizilerine bakarsak: 
CSI: Cyber: İçinde bazen cinayet de barındıran her türlü siber suçla savaşan Washington merkezli,  FBI ajanlarından oluşan bir ekibin elindeki davalar; bir başka CSI daha yani…Başrolde Boyhood ile Oscar kazanan Patricia Arquette var.
Reyting: Güzel.
Dig: Jerusalem’da bir arkeoloğun öldürülmesini araştıran FBI ajanı Peter’ın (Jason Isaacs) hikâyesi ve başından geçenler. İzlediğimiz şey dizi olduğundan ortada basit bir soruşturma ve olay yok yani. 10 bölümlük mini dizi.
Reyting: Eh işte.
American Crime: Kaliforniya’da yaşayan Matt Skokie öldürülmüş, karısı Lilyde tecavüze uğramanın yanında hayata zor tutunur bir durumda; sorumlu dört kişiyse tutuklanmak üzere. Aileler perişan; olay medyada patlamış durumda. Yaşanan vahşet, ırkçılık konusu, toplumdaki gerilim, dava aşaması ve değişen hayatlar… Matt’in boşanmış anne ve babasını TimothyHutton ve Felicty Hoffman canlandırıyorlar.
Reyting: İyi değil.
Unbreakable Kimmy Schmidt: 15 yıl bir tarikatın içinde yaşayan Kimmy (Ellie Kemper), üç kadınla birlikte kurtarıldıktan sonra evine giderken fikir değiştirir ve kendisini bir anda New York’ta bulur. Hayatını devam ettirmek için zengin bir ailenin yanında dadı olarak işe girer ve sıfırdan bir hayata başlar.
Reyting:İkinci sezon onayını Netflix’ten başlamadan aldı. 13 bölüm de ortamlarda.
- Ayrıca dün A&E’de The Returned başladı. Fransız dizisi Les Revenants‘tan uyarlama ve uzun süre önce ölen insanların kasabada belirmeye başlamasıyla bu kişiler ve kasabalıların yaşadıklarına eğilecek.
Motive ve Bates Motel’in üçüncü sezonları da başlayıverdiler; haberiniz olsun.
- İngiliz molası: Banished: 18. yüzyıl zamanı Avustralya’da halen hüküm süren İngilizler’in, mahkûmları göndermek için sürgün yeri kurmasından esinlenerek hazırlanan bir dizi. Başrolde şimdilerde Looking’te izlediğimiz Russel Tovey de var. Mini ve yedi bölüm sürecek.
Fragman:
.
Onay-iptallere bakarsak: 
- FX’in yan kanalı FXX, Man Seeking Woman’a ikinci sezon onayı vermiş.
- CBS, programlama hamlesi olarak The Odd Couple’ın bölüm sayısını 13’ten 12’ye düşürdü.
- NBC, reytingleri berbat olan Allegiance’ı iptal etti.
- IFC, Garfunkel&Oates adlı komediyi iptal etti.
.
The Walking Dead'ten uzantı olacak diziye iki sezonluk onay verilmiş; altı bölümlük ilk sezon yaz sonunda geliyor…
.
 SylvesterStallone-sanırım başka işi kalmamış- The Expendables’ı FOX’a uyarlama planlarına girişmiş… Umarım onay alamaz.
.
Empire’da eşcinsel bir karakter (Jamal) canlandıran JussieSmollett, gerçekte de eşcinsel olduğunu Ellen’da açıkladı.
.
Glee ile tanınan ve bu sezon Devious Maids’te yer olacak Naya Rivera hamileymiş. 
 
.
 Bazı kadro haberlerine bakarsak: 
- Anna Paquin, True Blood sonrası ilk projesini buldu: Madame X. mini bir dönem dizisi. Kate Manning’in My Notorious Life kitabından uyarlama ve New York’ta kocasına kadın doğum işlerini büyütmesinde yardımcı olan bir kadın üzerine.
The Killing’in Sarah Linden’ı Mireille Enos da yeni projesini buldu: ABC’den onay alırsa izleyeceğimiz, Shonda Rhimes’ın şirketinin hazırladığı The Catch. Dolandırıcıları ortaya çıkararak para kazanan adli muhasebeci bir kadın,hayatı gayet yolundayken her şeyi karıştıracak bir davayı önünde buluyor.
Gotham’dan gelen haberlere göre Fish Mooney’i canlandıran Jada Pinkett Smith, sezon sonunda diziden ayrılıyormuş. Ayrıca filmlerde Martin Freeman’ın oynadığı Lucious Fox’u Chris Chalk canlandıracakmış.
30 Rock’tan sonra filmlere ağırlık veren Alec Baldwin de yeni dizisini bulmuş; HBO için hazırlanan ismi daha belli olmayan dizide milyarder, boşanmış, çapkın ve yardımsever New York belediye başkanı rolünde olacakmış.
Glee’nin Sue’su Jane Lynch, CBS’ten onay alırsa izleyeceğimiz Angel From Hell’in kadrosuna girmiş. Konu: Allison’ın hayatına giren Amy, onun koruyucu meleği olduğunu iddia eder vearalarında bir dostluk oluşur. Ama Allison, Amy’nin deli mi yoksa melek mi olduğundan emin değildir.
The Originals’taki rolü bitti ‘gibi’ duran Daniel Sharman, CBS’ten onay alırsa izleyeceğimiz LFE’nin kadrosuna girdi. ‘Gibisi fazla’ dedikleri bu olsa gerek. Konu: İkinci yıllarındaki New York’un en parlak doktorları ve şehrin en prestijli hastanesi. Gerisini tahmin edersiniz.
- Bir süre Hannibal’da yer alacak olan True Blood’ın Tara’sı Rutina Wesley de yeni projesini buldu: ABC’den onay alırsa izleyeceğimiz Broad Squad. Konu: Boston’ın ilk kadın devriye polisleri 1978’de akademiden mezun oluyorlar ve göreve hazırlar. Rutina’nın karakteri lezbiyenmiş. Hannibal demişken, Zachary Quinto (Heroes) da diziye konuk olacak.
Arrow’un Malcolm Meryln’i John Barrowman, Heavy Metal adlı çizgi roman dergisinde yer alan The 49th Keyadlı hikâyeninmini dizi uyarlamasında başrol olacak. Konu: İki dünya arası bir kapı oluşturan bir çocuk ve ona evine olan yolculuğunda yardım eden bir arkeolog.
Dexter’ın Harry’si James Remar, aynı isimli fantastik kitap serisinden uyarlama Shannara (MTV) dizisinde yer alacak.
True Blood’ın tarihinde -senaristler sağ olmasın- hikayesi en absürt saçmalayan Warlow’u Robert Kazinsky, FOX’tan onay alırsa izleyeceğimiz Frankestain’ın başrolü oldu. Konu: Ahlaken çökmüş bir FBI ajanına ölümden döndürülerek ikinci bir şans veriliyor.
Bu haftalık da böyle oldu efendim… Bir sonrakinde görüşmek üzere o zaman.
Devamını oku ...