5 Haziran 2014 Perşembe

Gölgedekiler 5. Bölüm: Şüpheniz ve geçmişiniz batsın, teşekkürler


Reytingin ışığı sizlerle olmasın kuzularım. Yeter bu aldığınız, size çok bile.
Show TV’nin korku-gerilim (?) türündeki dizisi Gölgedekiler’in bir bölümünün ardından daha merhaba. Kazasız belasız, iyisiyle kötüsüyle bir bölümü daha atlatmış olduk. Bunu da diyorum, çünkü hiç takip etme şansınız oldu mu bilmiyorum, geçen hafta –söylemezsem çatlarım türden- şöyle bir şey vuku buldu: Perşembe günü (1 Mayıs) diziyi izleme düşüncesindeki ben Regaip Kandili nedeniyle dizinin olmadığını öğrendim, daha doğrusu düşündüm. Bu haftalık bir yayınlanmama diye düşünürken kanalın sitesinin de bana verdiği yetkiye dayanarak dizinin gün değişikliğiyle Cuma’ya çekildiğini fark ettim. Ama burada bitti mi? Bit(e)medi.

Cuma günü, Ekranella ahalisi toplanmış MedCezir izlerken ben de 21.30 civarı TV karşısına geçmiştim ama karşımda dizi yerine Güldür Güldür Şov’u buldum. Bu yayınlanmadı ve geçen haftayı resmi olarak pas geçmiş olduk. Üstelik bu haftaki bölümde de Leyla’nın Gözleri ve Kara Kader olarak önceden duyurulan, içinde Levent Sülün’ün de oynadığını bildiğim bölümü değil, tamamen başka bir bölümü yayınladılar. Bu geçen haftaki karışıklık da muhtemelen o bölümle alakalı bir durumdan dolayı oldu gibi geliyor ama tam da bilemedim tabii. Bundanönceyazdığım Türk dizisi Saklı Kalan’a ilk bölümden sonra ara verilip de dizi ikinci bölümle ‘üç ay’ sonra -kanıtlar internette ve Ekranella’da mevcut- döndüğünden dolayı ihale benim gudubetliğime kalırsa ona şaşırmam şu saatten sonra.

Bir de üstüne çeşitli karışıklıklar ve yazarın, yani benim bazı internet kaynaklı problemlerimden dolayı bu bölümün yazılması da gecikiverdi, olacak iş ya… Neyse bunları boşverip ben ilk üç bölüm sonucunda Total ya da AB’de ilk 30’a giremediği için geleceğinin nasıl olacağını merak ettiğim dizinin yeni bölümüne geleyim:

1. Hikaye: Şüphe


Hem yavaş, hem de beceriksiz. Bu hırsızı iade edelim.

İlk hikaye hırsızlıktan sonra belasını bulanlar üzerine. Hatırlar mısınız bilmiyorum ama ilk bölümde de mezar parasını çalan adamın başınaolmadık şeyler gelmişti. Bölümün başında hırsız olmaya bin şahit ister bir adam kendisinden daha tuhaf birinin evine girip sağı solu karıştırdı durdu. Üstüne aradığı altınları buluverdi ama tam da o sırada beceriksizliği gürültü çıkaracak seviyeye ulaşınca boş sandığı evdeki yaşlı adamı uyandırıverdi. Öyle olunca tüm bunların üstüne bir de katil olduğunu sandı sivri zekâlı, ama sonradan anladık onu da becerememiş. Buraya kadar bir tamam hadi olarak geliverdim ben.

(Normal bir dizide Nesim adındaki şahsiyet polisin dediği gibi kan kaybından geberip giderdi ama bizim izlediğimiz şey normal bir şey değil. Hatta ne izliyoruz onu da bilmiyor olabilirim.)

Sonra hani evin çıkışında komşu kadın “Hırsız var!” diye bağırdı ya, orada bir gülmem geldi. Orada bir de dikkatim gitti ki topla toplayabilirsen. Show TV bütçe mi ayırmıyor, yoksa bunlar kar etmek için mi böyle bir şeyler yapıyorlar bilmiyorum; ilk bölümden beridir yan kadro diye bir şey yok bu dizide. Allah ıslah etsin. Sevgiler. Nerede kalmıştım? Hah, ölen yaşlı adamın evine polis gelip inceleme yaptıydı işte. Komşu kadının polisi aramaya aklı basmış çok şükür.

Buradan sonrası ikinci kopma noktam oldu: Bunların çaldığı altınlar bir tarikatın çıktı. Meğerse Nesim altınların bekçisiymiş. Adamın başına bir şey geldiğini anlayan diğerleri olanları ‘hissetmiş’ ve polisten önce eve gelebilmiş. Nesim o kan kaybının üstüne dışarıya ve altınları geri getirmeye gitmiş. Anladık doğaüstü bir şeyler yazıyorsunuz da bari saçmalamayın. Bunu yazanın ya izleyiciye kastı var ya da yabancı dizi kültürü acayip seviyede. Belki de dalga geçmeyi seviyor.

Adam mezarcı teyze gibi ruh olup musallat oldu bunlara. Bunu üçüncü kez yapmazlar umarım.

Efendim, olayın üstüne hırsızlarımız gecekondularına geldiler. Bir endişe olsa da altınlardan dolayı hallerinden memnunlar. Ama kısa sürede işler karıştı işte. Meğerse Nesim ruh olarak bunlara musallat olmuş. İlk bölümde de mezar parası çalınan teyze hırsızına musallat olmuştu; daha önce de yapmışlardı bunu yani. Yaşlı adamımız gece boyunca ve ertesi sabah ipin ucu kaçma noktasına gelene kadar papağan gibi sürekli önce biriyle, ardından diğeriyle konuşa konuşa akıllarına girip ikisini birbirine düşman etmeye çalıştı.

Bölüm devamlı, adından da ilham alarak güven konusunu işledi aslında. Bir adam altınları diğeriyle bırakmaya kalktığında hep bir şüpheye düştü. Cinayet mahallini ziyarete gidecek kişi, bakkala alışverişe gidecek kişi, gece yatarken boğazlanırım diye yarım göz uyama falan filan işte. 35 dakika kadar süren bölümün 4/5’i bunların üzerine kuruluydu diyebiliriz. Sonunda da ipler koptu ve ikisi de birbirini gırtlaklamaya karar verdi. Cinayeti işleyen adam diğerini aynı cinayet aletiyle öldürdü ama ondan öncesinde hazırlanan yemeğin salatasında diğer adamın koyduğu fare zehiri vardı.

Bölümün sevilebilir denilecek tek yanı benim açımdan da ikisinin birbirini farklı yollardan zincirleme şekilde öldürmeleri diye düşündüm ben o anları izlerken. Ama sonrasında bölüm boyunca şapşal şapşal bir gülümsemeyle sağa sola bakan yaşlı adam televizyonda katillerinin yakalandığını, cesedinin bulunamadığını ve altınların grubuna iade edildiğini izleyince üçüncü kopma noktamı yaşadım ve o kısım silindi.

Velhasıl, bu hikâye böyle bir şeydi işte. Bunu sevdim diyen birisi varsa mümkünse bana nedenlerini anlatsın, merak ederim ben sonra.

Bölümün repliği: Sen geri zekâlı mısın, tipin mi öyle gösteriyor?

Sonuç: Altı hikâye içinde en beğenmediğim, saçma sapan olan buydu. Basitliğini geçtim, bildiğin olmamış işte bu. Geçiniz.


2. Hikâye: Karanlık Sırlar

Gizli kamerada kadın arıyorlar ama bulamıyorlar.

Dizinin ikinci hikâyesi bir aldatma üzerine kurulu çıktı. İnanmazsınız, o ilk bölümdeki olmamışlıktan sonra ben bunu beğenmiş durumdayım. Başrolleri tanıdığım için mi, yan kadro ilkinin aksine iyi seçildiğinden mi, yoksa senaryoyu iyi kotardıkları için mi bilmiyorum. Sanırım hepsi. Gelelim içeriğine:

Mutlu mesut bir ailemiz var. Ama bölümün başında siyahlar içindeki gizemli bir kadının “Kocanın benimle ilişkisi var,” şeklinde eşin karşısına çıkmasıyla buna gölge düşüyor. Adam haliyle ve ‘tabii ki’ olanı biteni kabul etmiyor. Dahası, dürüst biri olduğu için inanıyorsunuz da. Ama burada kalmıyor. Siyahlı kadın gecenin bir vakti diğer kadını cepten arıyor. Yetmiyor, ertesi gün kapının önünde evin erkeğinin içinde olduğu bir fotoğrafın yarısı bulunuyor. Etrafta manyaktan bol bir şey olmadığı için polise gidiyorlar.

İlk başta güvenlik kamerası görüntülerine bakıyorlar, siyahlı kadının karşısındakiyle "kocan seni aldatıyor" konuşması yapabilmesi için kameralara görünmesi lazım ama kimse yok. Bu durumda ihale evin hanımına kalacakken –hatta kalmış gibiyken- ertesi akşam bizimkiler tam da arayı ndüzeltmişken arabaya yazılmış bir yazı buluyorlar. Restorandan hiç çıkmayan evin hanımı da bu sayede aklanmış oluyor; ama bu sorunu çözmeyip eski tas eski hamam durumuna getiriyor. Tam ne olacak derken öğreniyoruz ki adama üç aylık hamile olduğunu söyleyen bir kadın dava açmış. Herkes bir şok, ne güzel.

Adamımız karısının ısrarı ile para verip durumu çözmeyi kabul etse de o günün akşamında evin salıncağında ‘gizemli’ bir şekilde o fotoğrafın diğer yarısını, yani eski sevgilisinin olduğu resmi buldu. Arkasında da “Çocuğun kimin olduğunu öğren,” yazıyordu. Bunun üzerine paradan vazgeçip DNA testi yaptırmaya karar verdi. Ama önce davayı açan kadının sahte kimlik kullanan eski nişanlısı olduğu, ardından sözlüsü (!) terk etti diye kadının 20 yıl önce intihar ettiği ortaya çıktı. Yetmedi, bizimki meğerse kısırmış o yüzden de çocuğu olamayacağı için aslında DNA testi yapmaya bile gerek yokmuş.

Buraya kadar kâğıt üstünde tamam görünse de adamın eşinden 15 yaşında kızı olduğunu düşünürsek 15 yıl önce boynuzlandığını kolayca tahmin edebiliriz. Adam da mal gibi bakakaldı zaten ve bölümü bitirmiş olduk. O arada da soğuk bir intikam yemeği yemiş oldu siyahlı kadınımız. Afiyet olsun.

Bu bölüm de böyleydi işte. Artık dördüncü bölüme görüşürüz diyeyim, bu bölümün üstüne ben daha diyeyim?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder