4 Nisan 2013 Perşembe

Tanıtım: Pretty Little Liars

Amerika’nın ABC Family kanalı, bir aralar çok fazla ilgi çekmeyen ve orta düzeyde tanınan diziler yayınlayan bir kanaldı. Ama 2010 yılında karşımıza Pretty Little Liars‘ı getirdiğinde yeniden parladı ve diğer dizileri de insanların en azından kadrajına giren bir kanal haline geldi. Bir süredir oyunculuk yapsa da oynadığı bir filmle bir anda popüler olan oyuncudan hallice yani… Ben de 3 sezondur hala bayıla bayıla izlediğim bu diziyle ilgili bir şeyler yazayım dedim. Nasıl bir dizidir bu Pretty Little Liars (PLL)?

PLL bir gençlik dizisi ve aslında kitap uyarlaması. Sara Shepard adlı yazarın 2006 yılında yazmaya başladığı serinin ilk kitabının adı, diziye ad verilirken de bu kullanılmış. Dizi yayına girdiğinde basılmış 8 tane kitap vardı, şimdiye 12′ledi. Aralık 2013′te 14. kitap yayına girdiğinde de yazar hikayeyi nihayete erdirecek-miş, sonunda.
Kitapları bilinçli olarak okumayan biri olarak bunu söyledim, diziyi izleyip de bu yazıyı okuyan varsa ne demek istediğimi iyi anlamıştır. İzlerseniz siz de çok geçmeden anlarsınız. Zira kendisi aynı zamanda, spoiler yemekten kaçınmak bakımından benim için Game of Thrones ile eş değer bir dizidir.

Not: Dizi, ülkemizde TV2‘de dublajlı olarak yayınlanıyor. Onun dışında Fox Life kanalı da altyazılı olarak yayınlıyor.

En iyisi girişi daha fazla dağıtmadan dizinin konusuna gireyim:
Birbirleriyle çok yakın arkadaş, ayrılmaz 5 kız… Bu arkadaş grubu bir gece kız-kıza pijama partisi düzenliyorlar. Sonra sabah olduğunda uyanıp da bakıyorlar ki sürüden biri, Alison ortada yok. Rosewood kasabasının altı üstüne getirilse de kız bir türlü bulunamıyor ve herkes de bir süre sonra öldüğüne hükmediyor. Bu olayın üstüne de aradan geçiyor tam 1 yıl…

Tabii o zamandan bu zamana kadar ortada bir arkadaş grubu falan kalmamış, kızlar çözülerek dağılmış. Hatta dizi, kızlardan birinin olaydan sonra kasabadan uzaklaşıp da 1 yıl sonra geri dönmesiyle başlıyor. Pardon, onunla değil. Alison’ın cesedinin bulunması ile…
4 kız da ayrı ayrı, bu olay olmadan çok kısa bir süre önce sonunda “A” yazan anonim mesajlar almaya başlıyorlar. O an yaşadıkları üzerine ama içinde sadece Alison’ın bildiği türden sırları da içeren mesajlar. Üstelik cenaze ile bu olayın devamlılığının olduğu ortaya çıkıyor, ki asıl karmaşa da o zaman başlıyor. “Alison’ı kim öldürdü?“, “Sadece Alison’ın bildiği sırları kim bilebilir?” ve “Kim bizle uğraşıyor/ne istiyor?“‘dan, “Yoksa Alison mu yaşıyor?” a kadar giden sorularla başlıyoruz ve bir girdaba kapılıyoruz. Çıkabilene de aşk olsun…

Dizi bu 4 kız ve çevresindekilerin çığrından çıkıp da karışan hayatlarını bizlere sunuyor ve Alison’a ne olduğu yolunda olanları izliyoruz. Konu genel anlamda bu şekilde. Ama böylesi bir dizinin tanıtımı için ana 5 karakterden de biraz bahsetmek lazım:

Aria: Olanlardan sonra uzaklaşıp da kasabaya 1 yıl sonra geri dönen kız. Aria geldikten kısa süre sonra adı Ezra olan, kendinden biraz büyük bir erkekle tanışıyor. Bir sonraki gün, yani okulun ilk gününde okula gittiğinde ne görsün? Ezra okulun yeni edebiyat öğretmeni olmuş. Aria’nın A’den aldığı anonim mesajlar da bu olayla bağlantılı şekilde başlıyor. Ayrıca, zamanında Alison yanındayken babasını başka kadınla yakalamasından gelme bir aile draması var. Sorunlu erkek kardeş de yanında bedava.

Hanna: Alison ortalıklardayken şişman ve kendine güveni eksik, biraz da ezik biriyken zaman içinde kendini yenilemiş ve okulun popüler kızı haline gelmiş. Bir gün girdiği dükkandan gözlük yürüttükten sonra yakalanınca olayın büyümemesi için annesi , olayla ilgilenen polisi “ayartmak” zorunda kalıyor. Hanna da buna şahit oluyor. Onun almaya başladığı mesajlar da bundan sonra başlamakta. Tabii, bu polisin aynı zamanda Alison’ın davasında çalışması işleri daha da karıştırmakta.

Spencer: Grubun en akıllı ve çalışkanı, benim de en sevdiğim karakter. Yıllarca ablasının gölgesinde kalmış ve kendisini kanıtlamaya çalışmış. 1 yıl sonraki zamanda ablası Melissa, evlenmek istediği Wren’i Rosewood’a getirdiğinde, onunla engelleyemediği bir yakınlaşması oluyor. Ama tam da bu vakit Melissa’ya yakalanınca, onun “A” mesajları da gelmeye başlıyor. Üstelik bunun Spencer’ın ilk vakası olmamasından mütevellit gelen ayrı bir gerilim de var. Ayrıca, grupta Alison ile ilgili en çok şey bilen kişi.

Emily: Kızlar içinde muhtemelen en iyi ve biraz da saf olan. Emily annesinin ısrarıyla Alison’ın evine yeni taşınan Maya ile tanışıyor ve ikili kısa zaman içinde yakınlaşıyorlar. Yetmiyor, bir fotoğraf kabininde öpüşüyorlar. Ama fotoğraf ortadan yok olup, sonrasında Emily’nin kitabının içinde çıkıveriyor. Emily’nin hayatının karışması ve “A” mesajları da bu döneme denk gelmekte. Ayrıca okulun yüzme takımının da bir parçası.

Alison: Pijama partisinin gecesinde sırra kadem basmadan önce kızlar grubunun lideri konumundayken pat diye ortadan yok olması geri dönülemez şeyler yaratıyor. Sonrasında kızlara gelen “A” kod adlı mesajlar ise 4′lünün Alison’ı ne kadar tanıdıklarını, hatta yaşadığını bile sorgulamalarına neden oluyor. Haliyle sevmeyeni ve sırları çok biri. Dizide de ilmek ilmek Alison’ı, çevresindekilere yaptıklarını ve son gecede olanları öğreniyoruz. Ayrıca, Spencer’dan sonra en sevdiğim de karakter.

Ek: Dizide aynı dönemde okuyan yakın arkadaşlardan Spencer’ı canlandıran Troian Bellisario bu tanıtım yazıldığında 27, Alison’ı canlandıran Sasha Pieterse da 17 yaşında.
Pretty Little Liars, böylesi bir konuya ve ergen dizisi etiketine göre insanın beklediğinin de fazlasını veren bir yapım. No-name isimlerle kurulan kadrodaki oyunculuklar ilk başlarda amatörce gelse de 3. sezon dolaylarında normali geçtim döktüren isimler bile var.

A kim?” sorusu bile insana bölümler boyu yetip de artacak bir kurguya sahipken, dizinin insanın kafasını kurcalayıp da olaylar üzerine teori kurmasına kadar neden olan sorular sordurtması, kendisini sevdirtebiliyor ve bölümler boyu izletebiliyor. Velhasıl, eğer gençlik dizilerinden hala bıkmadıysanız ve bu konu sizi bir yerinden olsa da çektiyse oturun da bir deneyin işte şu diziyi. İyi seyirler.

#Dizinin sloganı: “İki kişi bir sırrı saklayabilir, ama biri ölüyse.”

#Tavsiye: PLL’yi seven ya da ilgisini çeken bunu da sevebilir: The Lying Game – Tanıtım . Aynı kitap yazarından, aynı kanaldan ve aynı yazardan.
Kaynak: Birdizihaber.com - Yazı bana ait!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder