1 Ocak 2014 Çarşamba

The Vampire Diaries 5x06: Sevdiğin iki insandan biri


“Elena buna cesaret edebilir miydi sizce?”
The Vampire Diaries’in geçtiğimiz bölümünü Katherine’in Silas’a yem niyetine sunulması ama buna rağmen dört ayak üstüne düşerek kurtulması üzerine bırakmıştık. Bu bölümün tempo olarak bir önceki kadar iyi olmadığını düşünmüyorum ama malum ana hikaye üstünden stabil şekilde vasata da düşmeden götürmesini bilmelerini takdir ettim. Gelelim değerlendirmesine:


“İki arada bir derede…”

Geçen yazıda dediğim gibi ben Katherine konusuna sevinenlerden biriyim. Ama daha bölümün dakikasını doldurmadan insanın kursağında bırakıverdiler. Kadın gözümüzün önünde içten içe çürümeye başladı. Beyaz saçtan girip düşmüş dişle devam ediverdik. Katherine’i bu şekilde ortadan kaldıracaklarsa başta niye geri getirdiniz diye sorgularım, bir de çemkiririm ama buna gerek kalmaz herhalde diye düşünüyorum.

Kökenlerden doğan boşluğu doldurmak adına Katherine’in kapladığı varlık da inkâr edilemez sonuçta. Bu aşamada bakalım Dr. Wesfield ile olan işbirliği ne getirecek? Laf ona gelmişken Caroline ve Katherine’in bu bölümdeki iş birliğinden zevk aldığımı da söyleyebilirim. Özellikle de “O kapıdan bir vampir geçemez,” kısmındaki birbirlerine bakışlarından. Elena Bonnie’yi geri döndürme görevindeyken malum gizli toplulukla uğraşmada Caroline ile iş birliği yapmak da ona kaldı.

Mystic Falls’daki konseyin üniversite modeli lazım mıydı diye hala sorguladığım Whitmore Topluluğu ile olan yollarında kolaylar gele artık. Bu arada, bu bölümde görünmeyen ‘vampir’ Jesse’yi unutmuş değilim, kendi deyimiyle erkek arkadaşından temelli ayrılan Caroline için bu konuya değinecekleri zamanı da beklemekteyim.


“Tam 2000 yıl bekledim ben!”

QUETSIYAH VE SILAS
Geçtiğimiz sezon bölümlerinde Damon ve Klaus’un çatlaklıklarıyla/rekabetiyle vs. ile bölümler ilerlerken, bu sezon da bu ikisinin rekabeti sayesinde bir eğlence ve çekim oluyor. “Bu iş fazla uzamaya başlamadı mı?” noktama gelmeme az kaldığını da inkâr etmeyeyim ama ortada bir aptal olmaması ve birbirlerine karşı sınırları zorlamak için ne gerekirse yapmaya kalkmaları da hoş.

Mesela Silas’ın hazırladığı plan dahilinde yeniden cadı olabilmesi. Aynı şekilde Silas’ın Qetsiyah’ı güneş batımına kadar eve hapsetmesi ve dayanak noktasını aramak için kendine zaman yaratması. Qetsiyah’ın ise Stefan’ın beynini kızartmakla Silas’a yaptığı malum. Ama bence bu bölümde olanlarla Qetsiyah az da olsa öne çıktı: 2000 yaşında, ölümsüz ve yok edilemez bir dayanak noktası. Bir eşya değil, bir kişi. Amara!?


“WTF?! Amara!”

Harika bir düşünce olmuş. Ben kısaca “Ohaa!” diyeyim sadece, fazlası içimde kalsın. Kadın zekâsı başka şey işte. Amara’ya kavuşma diye adamın düştüğü duruma bak. Bir de kız bir gün daha yaşamaya katlamam diye Silas’ın kanını içti; insan oldu. Ama bu konuda benim aklıma takılan bir şey var:

Amara hala yaşadığına göre Silas ve ikisi artık kavuşabilirler. En azından biri insan, biri cadı haliyle olsa bile yaşıyor. Bölüm sonundaysa Bonnie’yi geri döndürmek için plan dahilinde Amara’nın güvenliğini korumak gerektiğinden bahsettiler. Bu ikisi yaşıyorlarsa daha plan niye? Silas bu kadar şeyi biri yaşıyor (tam ölemedi bir türlü, malum), biri ölü diye yaptı zaten, bundan sonrası niye? Tabii Qetsiyah’ın varlığı ortalığı yeniden karıştırabilir.


“Şimdi s..tık!”

NINA DOBREV VE AMARA

Bu bölümde Nina Dobrev’i bir kez daha takdir edesim geldi. Elena karakteriyle birlikte Katherine’i de aynı dizide güzel bir uyumla canlandırıyor zaten. Elena’nın bağırarak ağladığı/isyan ettiği (“I can’t!”) sahneler dışında kendisine karşı ayrı bir garezim olmadı hiç. Gerçi pek lazım değil toplama baktığımızda. Katherine zaten malum artık. Bir de Amara, üstelik sadece görüntü dışı diyaloglarla birlikte eklendi.

Üstesinden gelebileceğini de gösterdi herkese. Bu kadar karakter girerken az şey de çekmiyor. İleride bir gün bu dizi bittiğinde başka dizilerde de izlemek istediğim bir oyuncu kendisi. Bu noktada bir adet dizi tavsiyesinde de bulunayım:

Bilim kurguya biraz ilginiz varsa drama dizisi Orphan Black’i bir deneyin. Klonlama üzerine ve başrol Tatiana Maslany birden fazla karakteri A+ şekilde canlandırıyor. O da yayınlanmış ilk sezondaki oyunculuğuyla ödül almış durumda. Dizi de gayet güzel bir dizi. İkinci sezon onayını aldı.


“Görsel ikizler daima birbirini bulur!”

DAMON/ELENA/STEPHEN

Bunu biraz bilerek sona bırakmış durumdayım. Çünkü bu bölümün sonunu da beğenmiş durumdayım. Yani, artık olsun dediğim türden bir şey oldu en azından. Hafızası yerinde olmayan ama Elena’nın da deyimiyle anıları olmasa bile hala kendisi gibi olan Stefan’ın yeni versiyonuyla bile birbirinden kopamıyor bunlar.

İşte sırf böylesi bir durum dolayısıyla Qetsiyah’ı anladığım zamanlar oluyor. Damon zaten başlı başına ayrı bir şey. O da bu görsel ikiz laneti olayının üstüne bir vakit patlayacak ya hadi hayırlısı. Ondan öncesinde Qetsiyah yine kendince yine güzel bir kurguyla ağzını açarak…

“Bir kutuda kilitli kalıp gölün içine atılmıştın. Bağırmaya, kaçmaya çalıştın; ama tek yapabildiğin tekrar tekrar boğulmaktı. Aklını kaçırmanı engelleyen tek şey, bir gün sevdiğin iki insandan birinin seni kurtarmaya geleceği düşüncesiydi. Ama gelmediler. Ben geldim. Bunu asla unutma.”


“Geri gelmiş aklını bu sefer iyi kullan, lütfen!”

…dedi ve Stephen’ın hafızasını geri getirdi. Böyle daha iyi de oldu. En azından üçgene geri döneceksek bile böyle dönelim, insanın içinde kalıyor yoksa.

Bakalım bundan sonrasında neler olacak? Stephen Elena ve Damon’a tavır alıp, nefret ederek bu intikam senaryosunda başka bir rol mü oynayacak, yoksa hepten başa mı döneceğiz? The Vampire Diaries bu, her şey olabilir sonuçta. Her şeyden bir tutam bile olabilir yani…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder