1 Şubat 2014 Cumartesi

The Vampire Diaries 5x07: ‘Gerçek Aşk’ Kazandı


“Birazdan benden çekeceğiniz var da haberiniz yok.”
The Vampire Diaries’in geçtiğimiz bölümünü Stefan’ın bıçaklamak suretiyle kızdırdığı Qetsiyah’ın onun anılarını geri getirmesiyle kapatmıştık. Bonnie’yi geri getirme mücadelesi devam etti; Katherine de içten içe çürüyordu.

Öncelikle:

Paul Wesley’in bu bölümün başındaki Silas aksanı bir benim dikkatimi çekmiş olamaz değil mi? Neydi o konuşma öyle? Bu adam Stefan’ken niye böyle konuşmuyordu diye sorgulattılar resmen.

İngiliz milleti yüzünden zaten aksan manyağı oldum olmasına da harbiden burasının maşallahı vardı bu bölüm. Bunun bir benzerini Steven R. McQueen’de (Jeremy) de yaşadıydım daha önce. Sen git onlarca bölümde düz bir dille oyna, sonra aksana geç/aksanlı oyunculuk taklidi yap. Böylesi şeyleri sahalarda daha çok görmek istiyorum.

Beş sezondur “I have an idea,” (Bir fikrim var) diye diye beynimi yedi resmen bu dizi. Gerekirse ölüyü dirilitiyorlar ama sonunda istediklerini olduruyorlar. Elena’nın “I can’t, I can’t!” lerine döndük. Bir de her buldukları şeyin ilerisi için bir defaultu (kusuru) var, o da ayrı. Sonunuz hayrolsun sizin… (Bu arada bunları diyorum ama dizinin reytingleri şahane gidiyor.)


“Neye mal olursa olsun!”

AMARA/SILAS/QUETSIYAH
Geçen bölüm bu üçlünün hikâyesinin biraz uzamaya başladığından bahsetmiştim. Galiba duydular ki tek bölümde bütün hikâyeyi toplayıp bitirdiler. Sonunda ne oldu? Üçü birden ölüverdi. Bitirmekten anladıkları da bu oldu. Kötü müydü? Yok be.

Daha önce “Amara hala yaşadığına göre Silas ve ikisi artık kavuşabilirler. Bu ikisi yaşıyorlarsa daha plan niye?” gibisinden bir şey demiştim. Silas bundan değil de görsel ikizlerin mutlaka kavuşması temasından yola çıkarak bozdu planı ama olsun, yine benim dediğime geldiler sayılır. Tabii adam “Amara ölmeli,” diyerek onunla diğer tarafta kavuşmayı planladı, o tamamen başka konu.

Bunlar da gidip dayanak noktasını Bonnie’ye çevirme ile istediklerini etme yoluna giriştiler. Bir önceki yazıda “Bu diziyi izliyorsanız siz de biliyorsunuzdur, bu dirilme işi elbet olur,” da demiştim. Oldu. Genelde ölen bir kişinin tamamen ölmesi ve geri dönmemesi taraftarı bir dizi izlerimdir. The Vampire Diaries, Alaric/Jeremy ve şimdilerde Matt’in taktığı yüzükle, Katherine’in tüm kanı çekilmesine rağmen geri dönmesi ile daha önce geçtikleri sınırı 3. kez geçince yadırgamadı sevgili bünyem.


“Başına gelecekleri bilsen döner miydin acaba?”

Yalnız “Diğer tarafa giden her varlık içinden geçecek” de ağır bir bedel oldu. Bonnie’yi ne kadar sevdiğim meçhul ama bu kadarı benim açımdan bile fazla…

Gerçek Aşk Kazandı: Sizi bilmiyorum ama ben sonunda Qetsiyah’ın kazanmasından zevk aldım. 2000 yıl boyunca tek bir amaç için uğraşan, didinen, uğrunda her şeyi göze alan ‘böylesi’ bir kadın kazanmalıydı da. Belki de aşk konusunda duygusuz biriyimdir. Ama kadın her şey bittikten sonra kendini de öldürdü; bu sayede de Katherine konusu bir kere daha havada kaldı ama yine de kendisine kızamıyorum.

Geçen bölümlerdeki ‘pembe dizi’ yakıştırmasından sonra “Uğraşsak sitcom olur,” tarzı söyleyişine de yine bayıldım. Kadının haklılık payı yok değil, kabul edelim. “Benzinin beş litresinin üç dolardan fazla tuttuğunu biliyor muydun? Bu birçok insanı ilgilendiren bir sorun gibi,” diyen Silas’ı da bizim buralara bir davet etmek lazımdı ama öldü gitti işte...


“Sonunda ölüm bile olsa önce gerçek aşk kazandı.”

STEPHAN
Galiba dizi tarihinde ilk kez acıdım ona. Ripper dönemindeyken kendine hakim olmaya çalışırken ya da kasanın içinden kurtulmaya çalışırken değil, tam şimdiki durumuna… Silas’ı öldürmeyi kafasına koyup başarabilmesi bile yetmedi garibime. ‘Acıların çocuğu’ temasının dozunu abartmadan işlerlerse güzel bir gidişat çıkabilir bundan.

KATHERINE
Geçen bölümde Katherine’i içten çürüyor bırakmıştık. Bölümün başlarında anladık ki 500 seneden sonra insan olunca hızlı yaşlanma etkisi gösteriyormuş. Kalmış geriye birkaç ay… Tam Qetsiyah konusu ile durum hallolacak derken o da yattı. Hatta o da bunun etkisiyle kızı Nadia’ya kaba tabirle postayı koyup bir çeşit sepetledi. O an Nadia’nın bakışlar süperdi.


“Ama anne ”

Daha önce takmaz gibi görünse de bağ kurmak istediği annesi tarafından reddedilmek ağır geldi. Muhtemelen ortadan yok olmayacak; hatta Katherine’in durumunu da zamanı gelmeden öğrenip duruma burnunu da sokacak. Bakalım… Artık Katherine nasıl kurtulacaksa? Belki Bonnie’nin dönüşüyle ama onun Jeremy’yi öldürmüşken böyle bir iyilik yapması için gerçekten güçlü bir neden yaratmaları lazım.

Belki de başka şekilde hallederler ama umarım hallederler. Söz, nasılını fazla kurcalamayacağım! Tekrar diyorum: Matt ve Katherine ölmesin. Ben hazır değilim.


“I don’t wanna DIE!” (Ölmek istemiyorum)

TYLER VE MATT
“Beni ondan nefret ettiğinden daha çok sev,” diyen Caroline’ı arkasında bırakan sayın Tyler Lockwood tahmin ettiğiniz üzere Klaus’un peşinden The Originals’ın diyarı New Orleans’a geçişini yaptı. Ne kadar olacağı belli olmasa da bir süre orada kalacağı belli oldu. O diziyi izlemeyen için spoiler vermeden şunu söyleyeyim: Niye kimse kıyamıyor bu çocuğu öldürmeye?! Bir de Marcel’in kafasına gök taşı düşsün. Amen.

İki bölümdür de Matt ortada yok. Bozulma olayını geçtim de çocuğun içine soktular birini, kalakaldı öyle. Artık şeytan çıkartmayla mı çıkarırlar, yoksa başka şekilde mi bilemiyorum , o konuya da bir değinelim artık. Zaten hazır Bonnie de geri döndüğüne göre hallolur o da bir şekilde.


“Çok şey mi istiyorum? Siz söyleyin…”

KLAUS
Bir de haber vereyim: Tyler’ın diğer tarafa gitmesinden sonra Klaus’ da The Vampire Diaries’i ziyarete geliyor! Hayır, dalga geçmiyorum. Hangi bölümde, nasıl ve neden geleceği bile belli değil ama dizinin yapım şirketi internet sitesinde açıklamayı yapmış durumda. Yüksek ihtimalle de bir bölümlüğüne. 11. bölüm dizinin 100. bölümü olacağından ihtimallerin yakın olduğu bir bölüm.

Bakalım nasıl bir dönüş olacak? Bir Caroline sahnesi olacak mı? (Bunu yapan onu da yapar herhalde…) Hadi kolay gelsin…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder