1 Şubat 2014 Cumartesi

Cinayet: Bir kurbanın tek istediği vardır: Katilimi bulun!


Zehra Kaya'nin özelliğinin bürosundaki erkek egemenliğine karşı delikanlı, cabbar, gözüpek bir kadın komiser olması. (?)
Ülkemiz televizyonları olarak uyarlama yapmayı seven bir milletiz. Hali hazırda karşımızda Amerikan dizileri RevengeThe O.C. ve Desperate Housewives’ın uyarlamaları İntikamMedCezir veUmutsuz Ev Kadınları’nı da izliyoruz hatta. İşte bunlara bir tanesi daha katıldı.

Bu sefer Danimarka sularına girip Forbrydelsen (2007-2012) adlı üç sezon süren bir polisiyeyi ekrana getirdiler. 2011 yılında Amerikalılar da The Killing adıyla bunu kendilerine uyarladılar ve onun da şu zamana kadar üç sezonu yayınlandı. Dördüncü ve sonuncu da bu yıl içinde gelecek. İki dizi de gayet başarılı oldu; ödüller ve birçok adaylık aldılar. İkisi de ayrı ayrı tavsiyedir.

Neyse, konumuz bu değil. Kanal D ekranlarında dizinin yerlisine de merhaba dedik. Ben de bizimkilerden nasıl bir iş çıkmış merak ettiğimden dolayı bir bakayım dedim. Geçtiğimiz günlerde Hande, Amerikan uyarlaması ile ilgili bir yazı yazmıştı, dilerseniz ona da bakabilirsiniz. Ben geleyim bölüme:


Forbrydelsen (Danimarka) – The Killing (Amerika) – Cinayet (Türkiye)

Jeneriğiyle ve girişiyle güzel bir giriş yaptığını düşündüğüm Cinayet’i sıfır reklamla da bitirivermiş oldular. O bitişten önceki son dakika reklamını saymıyorum ben, sayılmaz da zaten. Diziyi uyarlama kimliğinden ayrı ve genel anlamda değerlendirirsek güzel bulduğumu söyleyebilirim. Özellikle de Borova ailesi, ve daha özeli Ahmet Mümtaz Taylan olmak üzere cast da yerine oturmuş duruyordu.

Tabii bölüm boyunca insanın kulağını tırmalayan, gözüme batan şeyler de yok değildi. Hatta ilki daha bölümün başında yapıldı: “Elinin hamuruyla erkek işine karışmak” deyişi. Bir erkek olarak kendi adıma bundan hoşlanmayan biriyim, ne gerek vardı da diyorum. Karakteri gıcık yapalım derken o kadar abartmasalarmış da olurmuş.

Maksimum 60 dakika süren dizilerin bizde 90-100 dakika olmasından dolayı dizinin başındaki veda partisi gibi eklemeleri insanı sıkacak ya da rahatsız edecek ölçüde yapmamalarını da takdir ettim.

Senaryoya gelirsek onu da toparladıklarını düşünüyorum. Kosova’ya düğüne giden aile kızlarını arkadaşında kalması için geride bırakır. Dıştan bakıldığında başarılı ve sevilen kız ortada yoktur. Başlarlar aramaya taramaya, sevgilisiyle Bakü’ye gidecek olan Zehra’nın görevindeki son günüdür ama işine takıntılı biri olarak kendini buna kaptırır (aslında bu az hali, daha da kaptıracak) da kurtaramaz.

Zaten bölümde erkek arkadaşını da ekti gördüğünüz gibi… Adamda ekilecek tip vardı ya neyse.

Bu arada da ailenin, üniversitenin ve haliyle politikacı kesimin yaşadıklarına giriş yaptık. Ailenin özellikle bölüm sonlarındaki performanslarını takdir etmeden olmaz. Ahmet Mümtaz Taylan’a zaten diyecek laf yok, Goncagül Sunar da en azından onun yanında vasat kalmadı. Politika kısmında ülkemiz sularına ait olduğu belli çekişmelerle biraz sıkılmadım değil. Seçim muhabbetinden daha çok arka plana uğramalarını tavsiye ederim.

Dizinin başında fark ettiyseniz ‘1. Gün’ diye bir ekran yazısı geçmişti. Dizinin temasını bozmazlarsa her bölüme bir gün ilerleye ilerleye gidecekler. Bana göre seçimlere yakın, hatta muhtemelen de seçim günü (28 gün var bahsi geçti dizide) her şey sona erecek. Çok uzatmadan en azından bu vakayı kapatmaları benim de tercihim.


İlk görüşte anlaşamamazlık böyle olsa gerek.

Dizi için uyarlamalardan bağımsız olmaya çalışmaya çalıştığımı söyleyebilirim ama yine de şundan da bahsetmek istiyorum:

Dizide çok önemi olmasa da Forbrydelsen ve The Killing’te olan bir şeyden bahsetmezsem içimde kalır: İkisinde de ölen kızlar sırasıyla Nanna ve Rosie de lise öğrencisiydi. Gonca’yı neden üniversite öğrencisi yapma gereği duymuşlar anlamadım. Ekranella yazarlarımızdan Nida bana “Partiye giriş yaşı, kredi kartı kullanımı, evden daha rahat çıkma muhabbeti vs. vs.” (vs.lerin birazı da bende kalsın, sonra spoiler falan olur.) diye bir fikir yürüttü, muhtemelen de haklı ama lise yapsalardı da çok bir şey fark etmezdi. En azından The Killing’te Rosie’ye engel olmamıştı tüm bunlar.

Ayrıca ben Gonca’nın bulunduğu arabayı beğenmedim. İki kız da yabancı dizilerde başkan adayının seçim arabasında bulunuyorlardı. Bunda bir şey değiştirmedilerse –ki sanmıyorum- Doblo’dan böyle seçim arabası mı olurmuş allasen?

Giyim kuşam: Nurgül Yeşilçay ve Engin Altan Düzyatan bugün Hürriyet’te yayınlananröportajlarında giydikleri için “Kabanlar, ceketler karakter imajı değil, hepsi üşüdüğümüz için,” demişler ama aradan o da kaçmış. Arama motorlarından Forbrydelsen ve The Killing ile ilgili resimleri karşılaştırırsanız fark edersiniz, kostüm sorumlusu Danimarka modasını beğenmemiş galiba ki Zehra ve Yılmaz Amerikan versiyondaki dedektifler Linden ve Holder gibi giyinmişler.

Son olarak:

Merak ediyorum: Forbrydelsen’den The Killing uyarlandığında gelen yorumlar çoğunlukla dizinin ilk başlarda orijinaliyle çok aynı gitse de gittikçe farklılaştığıydı ve sonunda katili de değiştirmişler.The Killing gibi orijinalin haklarını satın alan bizimkilerin katil olarak ne seçim yapacaklarını, kime uyacaklarını veya –pek sanmamakla birlikte- cesaret edip üçüncü bir şahııs çıkarıp çıkarmayacaklarını.

Yolu açık olsun…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder