5 Temmuz 2014 Cumartesi

The Blacklist 1x20: Sanat, New York ve Bir Kilit


No. 42: Kilit Aktör (Linus Roache)
Adım adım finale gitmeye ‘hala’ devam ederken The Blacklist’in bir bölümünü daha kapamış olduk. Dizide o yolda ilerlememizin getirisi olarak kartlar biraz daha açık oynanmaya başladı. Üstelik bu bölümde de liste adamıyla ana konu birbirinin içine girmiş durumdaydı. Bir öncekine oranla da daha beğendiğimi söyleyebilirim, tabii bunda New York’un bir şekilde olaya dahil olmasının –hele de geçen bölüm sonunda kulağını da çınlatmışken- etkisi yadsınamaz. Gelelim detayına:

Bu bölümün liste adamı bir politik stratejist çıktı. Politikacıların yerinden olmasına veya yükselmesine yardım eden cinsten birisi. Kendisiyle tanışmamız bir siyasetçiyi yerinden etmesiyle başladı, bölümün odağı da birisini gebertme yoluyla onun yerine bir yandan da yükselmesine katkı sağlayarak başkasını getirtmesi üzerine kuruluydu. Cümleden bir şey anladınız mı bilmiyorum ama adamın kafası çalışıyor işte, o belli. Oldum olası öylesine olanları değil de bir planı ve amacı olan kötüleri daha çok sevmişimdir zaten. Gerçi yaptığı işin bilimden çok sanat olduğunu savunan bu ‘amca’ bir miktar saçma ve komik giyiniyordu, o kısmı göz ardı edilemez.


Gördüğünüz bu bina New York’un simgelerinden: The Chrysler Building.

Üstelik bu kadar basit de değil… Dizinin başlarından beri Red’in karşısında bir düşman olduğunu biliyoruz. Onun sahip olduğu her şeyi isteyen türden bir düşman ve bu yolda her şeyi yapmaya da kararlı. 20. bölümün başındaki politika skandalını da Red’in işlerini baltalamak için Kilit Aktör’e o/onlar yaptırmış. Zaten her kimse ya da kimlerse Tom’u Liz’in yanına koymalarını düşünürsek bu onun yanında masumane bile kalabilir. Doğruya doğru sağlam bir düşman gibi görünüyor; zira rahatlıkta bir dünya markası olan Reddington’ın bile yeri geldiğinde sinirleri gerilmeye başladı.

Red bölümde, daha önce de yaptığı gibi kendi işlerini sağlama alma yolunda Kilit Aktör’ü FBI’ın önüne sundu. Ama içinde bulunduğu durum ciddiyet sahibi olduğundan adam öncekilerden daha farklı bir önem arz ediyordu, ki bizim izlediğimiz şey dizi olduğu için FBI Kilit Adam’ı canlı ele geçiremedi. Bu da haliyle Red’e pek yaramış sayılmaz.

Tamamen aynı fikirdeyim. Anlıyorum canım ben seni, gerçekten.

Üstüne Red’in birlikte çalıştığı gruptan yardım istemesi, bir derece onları tehdit de etmesine rağmen destek alamaması üzerine onlara sırtını dönmesi de hiçbir şeyi kolaylaştırmayan başka bir etken oldu. “Ben bu savaşı kazanacağım,” başlıklı konuşması güzeldi, sonunda Red gibi birinin bunu yapacağını da biliyoruz ama o yolda yaşanacakların nasıl bir şeyler olacağını da merak ediyorum. Çünkü bu işin burada kalmayacağı bariz belli. Hele sonki Liz olayını da düşünürsek…

Liz kısmına birazdan geleceğim, öncesinde biraz daha Kilit Aktör’dan bahsedeyim diyorum. Bölümde aktörümüz müşterisi olan Chandler’ı daha da popüler hale getirip konumunu yükseltmek için ailesinin içinde bulunduğu arabayla sahte bir kaza ayarladı. Bizim beyimiz de bunu kabul etti ve kendisi, karısı ve kızı içindeyken bulundukları arabayı göle uçurdu. Sonrasında baktık ki Chandler’ın kızını ve karısını kurtarmaya çalışırken ama karısını kurtaramazkenki görüntüleri medyada. Alkışlar, üzüntüler, beğeniler falan filan her yerde. Şimdi bu olay üstüne bunu planlayan zeka mı, yoksa aksilik ihtimalini göz ardı ederek herkesin hayatını sırf politikada daha da yükselmek için tehlikeye atan adam mı daha kötü oluyor? Bilemedim.

Neyse, toz takıntılı aktörümüzle sonunda istediği hiçbir şeye ulaşamayıp kızını arkasında annesiz-babasız bırakan politikacımızı kenara koyuverip Liz’e geri dönelim. Geçen bölüm yazısında Tom’un bahsettiği zarfta Liz’i büyüten babasıyla önceden tanıştığına dair bir şeyler olabileceği tahminini yapmıştım. Biraz eksik kaçmış: O ortaya çıktı, üstüne de Liz kendisini büyüten babasını öldürenin Red olduğunu öğrendi. Ben bu adamın Liz’e yalan söylememesine gerçekten bayılıyorum. Gerçi pek inkârlık bir durum yoktu ama olsun, sunum güzel.

Hiç sanmıyorum, zaten daha karpuz keseceksiniz.

Böylesi bir olay her ne kadar nedenli olsa da ipleri kopartan cinsten oldu elbette. Elizabeth Tom’dan kalma hala toplamadığı kırık dökük evinde duramayıp bir süredir çıkamadığı depresyonunun üstüne bir de böyle bir şey yaşayınca kendisini Donald’ın kapısında buluverdi. Red’in bunu yapmadaki asıl nedenini henüz bilmiyoruz, böyle giderse –kemik bir durum olduğundan- bir süre daha öğrenemeyiz ama Liz-Red geleceği için zorlayıcı bir şey olacak.

Gelecek bölümün özetinde Liz’in istememesine rağmen Red ile çalışmaya mecbur kalacağı yazıyor. Beyimiz FBI’a göz ardı edemeyeceği bir kişiyi getirecekmiş. Ayrıca sezon finaline az kalmışken kalan iki bölümü iki parça şeklinde izleyeceğiz, bölümlerin adı ‘Berlin’ ve ‘Berlin: Conclusion’. Bir New York olmayacak ama ona da bakarız bakalım. New York demişken, bölümde şu sıralar orada bulunan Tom’u göremedik. Tahminen dizinin sezonu bitmeden onun durumunda da ilerleme olacak. Benim burada merak ettiğim sevdiğim Tom Keen karakterinin işinin ve oyuncusu Ryan Eggold’un rolünün bitip bitmeyeceği. Zira istemiyorum, bir şekilde kendisini geleceğe dahil edebilirlerse çok mutlu olacağım.

Neyse, bu bölüm böyle bir şeydi işte. Bakalım daha neler olacak? Gelecek hafta sezon finaline bir kalada tekrar görüşmek üzere. Haftanız Dembe’nin dondurması kadar güzel geçsin…

Gördüğünüz bu yapı –adamı boşverin, o çirkin- New York’un en sevdiğim binası oluyor: The Empire State of Building.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder