4 Şubat 2015 Çarşamba

Gülü Seven Dikenine Katlanır - 2

image
Dünkü yazıda The Bachelor ve The Bachelorette yarışmalarını biraz anlatıp kendi The Bachelorette anılarıma girmiş ve en nihayetinde geçirttiği ufak travmadan bahsetmiştim. Kaldığım yerden devam edeyim diyorum:

Efendim, işte ben öyle ya da böyle o olayın üstüne yarışmaya devam ettim, Eric’i düşünmedikten sonra ciddi zevk de aldığımı da itiraf edeyim. Andy format nedeniyle bölümlerce tek bir erkekte sabit kalmadı ve neredeyse bütün erkeklerle baş başa randevuya çıktı. Komik, saçma ve güzel zamanlar da yaşandı. Çoğunlukla erkeklerden, bazen de Andy’den kaynaklanan bir şekilde bir sürü öpüşen – kaba tabirle abartıp yiyişen - de oldu. (Bizde olsa bu format, kıza kesin ‘yollu’ etiketini dayarlardı. Zaten Ekşi Sözlük’teki başlıkta da ‘mide’ konusuna değinenler olmuş.)

Mesela bir ara yarışmacıları yalan detektörüne aldılar. Andy de onlarla girdi ve bölümde onun, o, bölümdeyken cevapları öğrenmek istemese bile finalde de erkeklerin yalanlarını öğrendik. (Yarışmacılardan Marcus’un “21’den fazla kızla birlikte oldun mu?” sorusunda ‘Hayır’ diyerek ‘yalan’ söylediği ortaya çıktı.)

Yarışmanın sonuna yaklaştıkça daha değişik görüntüler de ortaya çıkmaya başladı. Son kalan dört erkekte veya The Bachelor’daki dört kadında merkezdeki aday diğerlerinin ailesiyle tanışmaya gidiyormuş. Andy de dört erkek evi gezdi mesela. Üç aday kaldığında ise ‘fantasy suite’ geleneği varmış. İşte burada daha önceki yazıda azıcık çıtlattığım seks konusuna geliyoruz.

Andy normalde her bölümde grup buluşmalarını saymazsak iki erkekle baş başa randevuya çıkardı. Bölümlerde bazen farklı ülke ya da şehirleri gezdiklerinden gezecek yer çok… Akşama da güzel bir yerde yemek. Fantasy Suite bölümünde ise kalan üç kişiyle yine gün boyu bir yerleri gezdi, akşamına da yemek yedi. Bunun fazlası ise gece kısmı. Yarışmacılar randevularda tabii ki her daim kamerayla izleniyorlar ama yemekten sonra ilk kez ‘boş bir zaman aralığı’ veriliyormuş.
Süittekilerden birisi, kalan son ikiden: Nick Viall.Süittekilerden birisi, kalan son ikiden: Nick Viall.
Yani bir oda ayarlanıyor. Ondan sonrasında birkaç saat boyunca, yani geceden tahminen sabaha kadar kamerasız bir alana sahipsin. Oturup kamera önünde konuşmak istemediklerini konuşabilirsin, sarılıp uyuyabilirsin veya ileri götürüp ‘canının istediğini’ yapabilirsin. Andy bölümde sona kalan üç erkekten ikisiyle süite gitmeyi kabul etti, birisini ise istemeyince adam zaten elenmiş oldu. Peki, süitteki boş alanda ne oldu? Aklınıza gelen oldu.

Valla ben yalan yok ilk başta bir acaba dedim. Sanırım içim düşündüğüm kadar fesat değil. O yüzden gidip daha önceki sezonları izlemişliği olan aynı arkadaşıma sordum “İlla ki oluyor diye bir şey yok ama olabilir de. The Bachelor’daki damatlardan birisi bakirdi, evliliğini beklediğinden kimseyle birlikte olmamıştı. Bahsi geçti bunun,” dedi ama Andy’deki görünen köyün kılavuz ister bir hali yoktu. Dediğim gibi kamerasız alan olduğundan sadece süite giriş ve ilk üç dakika ancak gösteriliyor. İki çiftte de öpüşürken bıraktıydık en son…

(Sonradan anladım ki bu işin aslında normali buymuş. Bakir arkadaşınki anormal kalmış resmen… Birazdan.)

Gel zaman git zaman, onlara göre 10-11 hafta, bana göre de yedi-sekiz haftalık bir süreç sonucunda geldik final bölümüne. Kalan ikili az aşağıdaki Josh Murray ve az üstteki Nick Viall. Yaşananlara bakarsak yaklaşık 10 kardeşli kalabalık bir ailesi olan Nick açık ara favori görünüyordu. Final bölümünde bu sefer Andy iki adamı alıp ailesiyle tanıştırmaya götürdü ve iki oğlan da kızını seven baba karşılaması yaşadılar.

Buraya kadar tamam. Hatta ondan bir süre sonra da Andy bir karar aşamasından geçti ve güzel bir sürpriz yaparak –güzel, çünkü sinsi Nick’ten hiç hoşlanmıyordum- Josh’ta karar kıldı. Son ilişkisi beş yıl süren, eski profesyonel beysbol oyuncusu, Andy’nin oturduğu yere yakın yerde yaşayan bir adam. Tatlı da denilebilir. Hatta Josh elinde bir yüzükle kıza finalde evlenme de teklif etti; nişanlandılar.

Rezalet kısmıysa bundan sonra…
Josh ve Andy. Hala birlikteler.Josh ve Andy. Hala birlikteler.
Andy’nin kararına ve teklife kadar banttan yayınlanan yarışma, canlı yayına geçti. Yarışmanın yayından önce çekilmeye başladığından bahsetmiştim; dolayısıyla Josh ve Andy gizli bir şekilde sevgili olmaya devam etmişler. Hala da sevgililer; Andy’yi Twitter’da takip ediyorum ve yılbaşını birlikte kutladılar mesela. Sürekli de yan yanalar ve tahmin edersiniz ki böyle yarışmalardan çıkanlardan pek adam gibi ilişki çıkmıyor. Umarım evlenirler demişliğim bile oldu. Bana ne oluyorsa zaten…

(Yalnız Andy yarışmadan sonra işine dönmemeye karar verip istifa etti. Josh desen eski beysbol oyuncusu tamam da şimdilerde ne ile uğraştığına hiç değinmedi ya da değinilmedi. Umarım önce ne yapacaklarına karar verirler.)

(Bu yarışmalardan çıkan çiftler evlendiği takdirde –ki daha önce olmuş- ABC düğünün yayınını da yapıyor. Hatta canlı finale daha öncesinde evlenen bir çift geldi ve hamile olan kadının cinsiyeti için canlı yayında ultrason makinesi kullandılar. Oğlanmış.)

Konuya döneyim: Canlı yayına ikinci olan ve son anda kaybeden Nick’i de Andy ile yüzleşmesi için getirdiler. Andy kendisini istemediğini mektupla açıklamıştı ve yüz yüze geldiler. Josh daha ortalıkta yoktu. İkisi seyirciler ve sunucu önünde konuşurken Nick ne dese beğenirsiniz? “Madem bana aşık değildin, süitte benimle neden birlikte oldun?”

Canlı yayında; milyonlarca insanın önünde deyiverdi bu lafı. Haliyle Andy şok, sunucu şok, seyirci şok, bilgisayar karşısında ben şok. Tabii gülme krizine de girdim. Ama ‘olduğu kadar’ bozuntuya vermeden o kısmı topladılar ve yayını kapattılar. O haftanın sosyal medyada en çok konuşulan TV programı da tabii ki The Bachelorette oldu. Amerikalılardan Nick’in yaptığını ayıp bulan, verdiği karar için Andy’ye kızan falan derken Bu Tarz Benim misali herkes aklına geleni konuştu; haftalar boyunca ben dahil kafasını da bir güzel dağıtıverdi.

Böyle yani. Peki bitti mi? Bu Tarz Benim bitiyor mu ki bu da bitsin? Üçüncü ve tahminen son yazıda da bu iki yarışmanın uzantısı Bachelor in Paradise’dan, onu izlerken neler olduğundan, içindeki ufak çaplı skandallardan bahsedeceğim. Hatta içinde puzzle bile olacak. Bir de konuyu ‘nihayete’ erdireceğim tabii… Bu yazı serisine girmek için Ocak başını beklememin bir sebebi vardı.

En kısa zamanda tekrardan görüşmek üzere efendim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder