6 Nisan 2014 Pazar

The Vampire Diaries 5x12: Dıştan dışa da hoşuma gidiyor


Günaydın tatlım. Atı alan Üsküdar’ı geçti.
The Vampire Diaries geçtiğimiz hafta 100. bölümüyle karşımıza gelmiş ve gayet tatmin edici bir bölüm sunmuştu. Bu bölümde de geçtiğimiz bölümün sonundan devam edip ektiği tohumları biçiverdi ve bana göre ‘neredeyse’ onun kadar eğlenceli ve bir o kadar da yeri geldiğinde insanı sinir eden bir bölüm izledik.

Dolayısıyla çok uzatmadan gelelim ÖzetliYorum’una:

Haberiniz olsun: Çatlak Dr. Wes Maxfield’i canlandıran Rick Cosnett, The CW’nun bir diğer dizisi, Tuğçe’nin de Özetli-Yorum’unu yazdığı Arrow’un spin-offu (uzantısı) Flash’ın kadrosuna katıldı. Dizinin pilotu onay alırsa yeni sezonda dizi karşımıza gelecek. Anlaşılan bu bölümle Wes’in TVD ile işi bitti ama oyuncunun kanalla olan işi daha bitmedi…

Geçtiğimiz bölümün sonunda Katherine Elena’nın içine girdiğinde ve ben bundan derin bir zevk duyduğumda üç-beş soru sıralayıp kısaca “Katherine Elena’nın içindeyken vücudu idare etmesi zor olmayacak mı?” demiştim. Bu bölüm sağ olsunlar uzatmadan cevapladılar ve anladık ki Gezgin geçişi için büyüde yardım eden Mia’dan bu sefer Elena içinde kalıcı olması için yardım aldılar. Böylesi bir büyü aklıma gelmemişti. Gregor zamanında Matt’e yapmadıklarına sevindim desem yeridir.


İleride lazım olacak diye Matt’e sorduğu soruya bak. Ne yapacaksın kuzum sen bunu?

İtiraf edeyim, ben Mia büyüsünü tamamlamaya fırsat kalmadan, vücudu konusunda içten direnen Elena’nın diğerlerinden destek istemesiyle engel olunacağını düşünüyordum. Neyse ki tamamladılar. Şimdilik Elena tamamen gitmiş durumda ama elbet bu sonsuza kadar devam etmez, dizi izliyoruz şurada. Akla gelebilecek ya da benim aklıma gelen iki açık var:

İlki Katherine’in Elena’nın hayatı konusunda çok az şey bilmesi, ki bildiğiniz üzere bunun birazı için Matt’i zorlayarak bir şeyler öğrendi. İkincisi de Nadya. Zira kızın Katherine konusundaki kalın kafalılığı hala devam ediyor. Katherine “Kızımı da istiyorum, ölümsüzlüğümü de istiyorum. Stefan Salvatore'u da istiyorum. O benim tek gerçek aşkım,” diyerek ortayı buldu ama suratını görmüşsünüzdür, kızın içinde bir şeyler çıt etti. Eğer ileride bir falso çıkacaksa umarım bu ikinciden değil de ilkinden çıkar…

(Bu da demektir ki herkesin tahmin ettiği gibi Elena görünümlü Katherine’in Stefan’a ilgi göstermesiyle aşk üçgenimize geri dönüyoruz.)

Bölüm boyunca bunun için uğraşırken sinirime çok dokunan bir noktadan da bahsedeyim: Damon Salvatore’nin ettiği hıyarlıklar.

Abini döver misin lütfen? Aklı başına gelir belki.

Siz bu konuda ne düşünürsünüz bilmem ama annesini gömmek için cesedini isteyen Nadya’ya ‘kibar’ tabirle (!) “Git kendi işine bak!” tavrı çeken Damon’ın yaptığından zerre hoşlanmadım. Tamam, bu Katherine-Nadya planını bölüm boyunca süründürmek için bir senaryo hamlesiydi ama düşününce insan yine de rahatsız oluyor. Bunca yıldır ne olmuşsa olmuş, kadın ölmüş gitmiş daha derdin niye? Oldu olacak köpek balıklarına yem etseydin?

Bu bakımdan Elena görünümlü Katherine’in “Katherine’e ne yaptığını biliyorum. O zayıftı ve ölüyordu. Sen yine de ona işkence ettin,” cümleleri ile başlayıp yaptığı geri dönmeme konuşmasından da haliyle zevk aldım. Bir çeşit karşılık verme gördük. Hatta Damon ardından Stefan’a “İçten içe hoşuna gidiyor,” dediğinde benim tepkim “Benim dıştan dışa da gidiyor,” oldu. Diyen Katherine nasılsa… Damon’ı da Ian Somerhalder’i de ayrı severim ama adam iki bölümdür hayat enerjimi emiyor resmen. Biri şuna dur desin.

Üstelik bölümün en sonunda Katherine’in yine haklı çıktığı üzere Elena ile ayrılıklarında hıncını Katherine’den çıkan Damon, bu konuşmanın hıncını da Aaron’dan çıkardı.

Soyunuz kurusun diyeceğim ama vampirsiniz, üreyemiyorsunuz.

Enzo’ya mı yoksa aklı dört karış havadaki Damon’a mı daha çok kızayım bilmiyorum ama harcadılar güzelim suçsuz oğlanı. Üniversite hikâyesini toparlamak istedilerse bunu anlarım ama yine de çocuğu öldürmeden yapsalardı daha mutlu olurdum. İnsan özelliğindeki birini daha telef ettiler. Bir ara aklıma ülkemizin son döneminin meşhur bedduasından bir şeyler mırıldanmak geldi ama o kadar abartmayayım dedim.

Neyse, ben bu iki hayırsızı kendi hallerine ya da size bırakıp geleyim bu bölümdeki atlanmaması lazım gerek son noktaya. Bence bundan sonrasında malum konu için bir süre, dizide bir süredir olanları da aşama aşama özetleyecek şekilde fotoğraflar konuşsun, sonra ben devam ederim:

Bu Tyler’da aşağılık kompleksi var. Net.

Bu cümle yüzünden ‘Klaroline’ hashtagleri sardı Twitter’ın etrafı.

Sadece seni değil, bütün izleyenleri iyi hissettirdi. Reytingler de tavan yaptı.

Tyler’dan ve sanırım Damon’dan başkasını bulabilirsen haber ver.

“Beni ondan nefret ettiğinden daha çok sev.” diyen kıza arkanı dönüp gittin!!

Tam bir centilmen. Abisi babaya, bu da anneye çekti herhalde.

Gördüğünüz üzere 100. bölümde ‘nihayet’ oldurdukları olayın böyle bir giriş-gelişme-sonuç aşaması oldu. Ben destekleyen ve Tyler’ı oldum olası pek sevememiş biri olarak itiraz etmeyeceğim. Katherine’in güzel katkılarıyla Tyler da çok geçmeden her şeyi öğrendi ve haliyle küçük çaplı, Stefan bölmese daha büyük çaplısını da çıkaracağı bir tartışma yarattı.

Caroline’ın masum olduğunu –bunu bekârken yaptığı da kayıtlara geçsin.- iddia etmiyorum. Bu tarz bir ilişkide herkesin yanlışları var elbette. Ama kabul etmek lazım, Caroline’ı bu yola iten sadece Caroline ve Klaus değil, Tyler’ın kendisiydi de.

Ona hak verdiğim en önemli nokta “Klaus annemi öldürdü.” gerçeği. Doğruya doğru, nefret etmek için çok güçlü bir bahane. Ama Klaus’un bunu durduk yere yapmadığını ve Tyler’ın bastığı damarı yüzünden intikam isteği nedeniyle bunu yaptığını da unutmamak lazım. Çocuğun sevdiği iki şeyden birisini kendisi de seviyordu zaten, o da annesini öldürdü.

Bundan sonrası nasıl yürür ikili için çok bilmiyorum. Çok merak da etmiyorum. The Originals’ta ağzının payını Klaus’tan yine alan Tyler boşlukta görünüyor. Caroline’ın üniversite hayatı da şimdilik devam etmekte. Bakalım bundan sonrası ikisi için nasıl gidecek? Tabii ki Katherine’in asıl Elena deneyimi artık başladığına göre asıl bundan sonrası onun için nasıl gidecek?

Bakalım o seni istiyor mu?

Not: İnternet aleminde The Vampire Diaries’teki çiftler açısından kısaltma olarak kullanılan ve ‘Stelena’ denilen kavramın fanı falan değilim. Hatta istemiyorum. Gayet ‘Delena’ denilen şeyi isteyen biriyimdir. ‘Steferine’ dediğimiz şeyi ondan çok, ‘Klaroline’ dediğimiz şeyi daha da çok istiyorum. Elena içindeki Katherine’i düşünerek de bundan doğma bir “Su aksın, yolunu bulsun,” tavrı içerisindeyim. Pişman da değilim.

Haftaya görüşmek üzere…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder