2 Mart 2015 Pazartesi

How to Get Away with Murder 1x11: Dirisinin ne hayrı vardı ki ölüsünün olsun?

    Sezon finaline dört bölüm kala cinayet şüphelisinden kalanlar bulunursa…Sezon finaline dört bölüm kala cinayet şüphelisinden kalanlar bulunursa…
    Bir How to Get Away with Murder bölümünden daha merhabalar efendim. Geçen bölümde olduğu gibi yine parçalı ve güzel bir bölüm izledik, sonunda da aynı şekilde bombayı bırakıp ortadan kayboldular. O zaman başlayalım bakalım:
    Ekstra: Dizinin Connor Walsh’u Jack Falahee, geçenlerde Out Magazine için bir çekime katılmış ve bu sırada yapılan röportajda cinsel kimliği konusundaki merakla ilgili “Eşcinsel mi, düzcinsel mi olduğumu açıklamayacağım,” demiş. Bulunduğu konumdan ve insanların tepkisinden memnunmuş ve “Tercihimi açıklasam insanlar yine inanmayacaklar zaten,” demiş.

    Günlük hayatta öpüşürken görüntülendiği biri olursa ben inanırım, baştan söyleyeyim. Çekilen resimlere ve haberin orijinal haline bakmak isterseniz şuraya bakabilirsiniz.

    Geçtiğimiz bölümde Annalise’in görümcesi Hannah davadaki karardan sonra ortaya çıkmıştı. Elbette kardeşinin bu işi yapabileceğine inanmıyordu ve bu yüzden etrafta kalıp olayın gerçek yüzünü araştırmaya niyetliydi. Zaten bir kere tersi olsa şaşacağım. Annalise içinse belki de aşması gereken son tehlike.

    Bölüm boyunca yaşanan tüm olaylar Noel zamanı ve sonrasındaydı. Dolayısıyla ekipteki herkesin yaşananların üzerine tatili nasıl geçirdiğine göz attık. Tatilin ardından okulda ikinci sömestr başlamış oldu ve ders sistemi aynen devam etti. Dizidekiler dersin ya ikincisini (Ceza Kanunu 102) alıyor ya da bu ders iki dönemlik. Ben zaman zaman her yılın başında dört yeni öğrenci seçen Annalise’in yeni öğrenci seçip seçmeyeceğini veya bu konuyu nasıl bağlayacaklarını merak ediyorum da… Zira bu ekibi kaybetmek istemediğime karar verdim. Belki Asher olabilir…

    Keating beşlisi ve diğerleri Lila, Rebecca,  Sam derken bir süredir yapmadıkları bir şeyi yapıp yeni bir dava da aldılar üstelik.

    Orta kısım üçüncü sıra, soldan dördüncü sandalye. Ben olsam oraya otururdum.Orta kısım üçüncü sıra, soldan dördüncü sandalye. Ben olsam oraya otururdum.
    Öncelikle davadan bahsedeyim diyorum. Annalise’in kocası konusunda yaptıklarını duyan ve sonradan deliye yakın olduğunu anladığımız bir kadın, kocasının bodrumda hapis tuttuğu birisi hamile iki kızı kurtarması için Annalise’e geldi. Hikâye öncesi davayı reddeden Annalise durumu öğrenince kabul etti. Reşit olmayan kızlarla birlikte olan sapık koca tutuklandı, eş için de hapsin olmadığı bir anlaşma ayarlanmaya çalışıldı.

    Ne zaman ki işin içine hapsolan kızların ifadesi girdi, ondan sonrası karıştı. Anladık ki kadın kocasının yaptıklarını hissetmesinler diye kızların içeceklerine ilaç katıyormuş. Bu nedenle alacağı anlaşma iptal oldu. Yeni bir şey ararken Wes ortaya çıkardı ki daha önce hamile olan diğer kızın doğurduğu ve herkesin ölü diye bildiği kızı bu kadın gizlice büyütüyormuş. Hapis cezasız bir kurtuluş almak istemesi de bundanmış. Durum ortaya çıkınca kadın da hapse gitmiş oldu ve çocuğu asıl annesine teslim ettiler.

    Benim bu davadaki sevdiğim nokta Annalise’in sorgu odasında kadınla yalnızken “Kızın yerini söylersen anlaşmayı alacaksın,” yalanını söylemesiydi. Anlaşmanın olmadığı ve kadını kandırdığı hissediliyordu ama oyun yapması güzel oldu işte. Ayrıca kurtarılan küçük kızı gördüğünde yüzündeki anne olamamışlığın izleri de okunabiliyordu.
    Gelelim bölümdeki diğer detaylara:

    Bu adamı her gördüğümde aklıma karın ve sırt kasları geliyor. Eminim Annalise’in de geliyordur.Bu adamı her gördüğümde aklıma karın ve sırt kasları geliyor. Eminim Annalise’in de geliyordur.
    1) Annalise: Bütün tatili otel odasından dışarı çıkmayarak geçirdi. Tam bir “Depresyondayım, aldatıldım, metresinden çocuk peydahlamış kocam öldürüldü, çok yalnızım,” vakası. Görümcesi ve Bonnie dahil herkese yıllardır görüşmediği annesinin yanında olduğunu söylemiş. Olay yüzünden depresyona girse de dava kafasını toparladı ve hatta bölümün bir noktasında Nate’le yarı çıplak sarılmış konuşuyorlardı.

    Bu arada öğrendik ki veya benim yeni dikkatimi çekti, Nate’in karısı rahatsız ve hastanedeymiş. Hatta artık Annalise’den de haberi varmış.

    2) Wes ve Rebecca: Her zamanki gibi eğlenceli tarafıyla yaşama devam eden Rebecca’nın yanında olay gününde yaşananların etkisinden kurtulamamış bir Wes. Hatta Noel zamanı onun odasında ve olay günüyle alakalı-alakasız kâbuslarla geçmiş. Hannah’nın ortaya çıkmasından huzursuzlansa da Annalise’e güvenmek durumunda kaldı. Bir ara Wes’ten önce dairede yaşayan Rudy Walters’a büyükannesinden mektup geldi ve ben de Wes gibi meraklandım.  Acaba bu konuya yine değinirler mi?

    Ek: Connor’ın ikinci dönemin ilk günü Wes ile yan yana geldiklerinde Wes’in ilk dönemin ilk gününde söylediği cümleleri aynen ona söylemesi beni güldürdü.

    3) Michaela: Annalise ile kapışsalar da totale bakarsak hayatı en yolunda gitmeyen Michaela olsa gerek. Bölümün başında mutluluk yalanı söylese de sonradan anladık ki depresyondaki bir başka kişi de o olmuş. Yetmemiş, içkiyi fazla kaçırıp sevgilisini bir ‘erkekle’ yakınlaşmakla suçlamış. Bu da Aiden’ın düğünü ertelemek istemesine neden oldu… Geçmiş olsun.

    Ek: Kaybolan yüzüğünün sahtesini yaptırması güzel olmuş da umarım ayağına dolanmaz.

    Laurel’ın kardeşi Adrian yakışıklıymış. Acaba gay midir?Laurel’ın kardeşi Adrian yakışıklıymış. Acaba gay midir?
    4) Laurel: İtiraf edeyim, en eğlendiğim buydu. Ailesiyle arası pek iyi olmayan Laurel, yemek sırasında son dönemde yaşadıklarını Sam üzerinden özetledi, bir erkek arkadaşı olduğundan ve iki erkeği aynı anda idare ettiğinden bahsetti ve annesine kendisini hiç arayıp sormaması konusunda masada laf sokuverdi. Bunun üzerine babası tarafından yemekten kovuldu ve o da gülümseyerek yemeği terk etti.

    Bu sırada kardeşine bakmaya çalışırken dikkatim biraz dağıldı ama ana konu bu şekilde, ondan eminim. Sahi biz aileleri de biraz katsak ya bu hikâyeye?

    5) Connor: En sakini ve hatta güzeli. Onun da Connor’a erkek ayarlayan ve hoşuma giden kız kardeşi Gemma’yla tanışmış olduk. Daha önce arasının bozuk olduğunu itiraf ettiği babası ortalıklarda görünmedi ve Connor kız kardeşine Oliver’dan bahsetti. Ayrıca tatilin birazında da Oliver’ın yanındaydı. Tatil zamanı araları düzelmemiş ve soğuk gibi dursa da dönem açıldıktan sonra her şey yoluna girdi ve bir öpüşme ile kapandı.

    Oliver’ın “Sen nasıl uyuşturucudan uzak duramıyorsan ben de senden uzak duramıyorum,” cümlesi güzeldi ayrıca. Bu başlıktaki tek kusur Laurel’ın boşboğazlığı ve Frank’in dalaveresiyle Connor’ın arabasının çalınması oldu.  Ama sigortası varmış.

    6) Frank ve Asher: Frank’in Noel’i de komik gelse de Asher ile geçmiş. Çünkü Frank, Laurel’ın deyimiyle “Dostunu yakın, düşmanını daha da yakında tut!” tipinde birisi. Bir de Sam olayında kullanıldığı için Connor’ın arabayı ortadan yok etti. Bir bakıma güzel oldu da denilebilir aslında…

    Bonnie-Asher konusu ise şimdilik yerinde duruyor denilebilir. Bonnie o geceki tavrından dolayı geri adım attı ama bu, Asher’ın hala karşılıksız kaldığı gerçeğini değiştirmiyor maalesef.

    Son olarak Hannah… Bölüm boyunca Annalise’in peşinden dolandı ve sürekli bir açıklama aradı. Sam’in New York’ta görüldüğüne dair bir haberle Annalise’in üstüne gitmeye çalıştı. Annalise de baktı ki kurtuluş yok, gerçeklerin tamamını değil kendisinin işine yarayacak kadarını Hannah’ya anlattı. (Bu taktiğe bayılıyorum.) Hatta iki kadın birlikte yemek masasına da oturuverdiler ve her şey geçen bölümün son dakikasından öncesinde olduğu gibi bir kez daha yoluna girmiş oldu.

    Ama şurada oturmuş dizi izliyoruz sonuçta. Buyurun son dakika sürprizine: Sam’den geriye kalanlar bir çöp sahasında bulunuvermiş! Böylece Annalise’in planı olduğunu öğrendiğimiz New York olayı da yatmış oldu ve her şey arap saçına dönüverdi…

    Hadi herkese haftaya kolay gelsin o zaman. Bu bölüm de böyle oldu efendim, haftaya görüşmek üzere.

    Hiç yorum yok:

    Yorum Gönder