31 Aralık 2014 Çarşamba

Günahkâr 2. Bölüm: İki mezar çok, bir tane herkese yeter

Soldakine beyaz, sağdakine de sakal pek yakışıyor. Adamlar resmen dikkat dağıtıcı.
İkinci Günahkâr bölümünün ardından merhabalar efendim. Özetsiz girdiğimiz bölüm nedeniyle 20:00’de TV başında olma konusunda zorlandığımı itiraf edeyim ama bitiş saatinde 21:33’ü görmek de pek bir hoşuma gitti hani. Üstelik sadece bir tane ve o da bir dakikalık reklam vardı. FOX’un eline sağlık.

Ayrıca haber bültenini kapatırken dizinin adına ‘Günahsız’ diyen Fatih Portakal’ın da ağzına sağlık. Ben geleyim en iyisi bölüme:


Geçtiğimiz bölümü vicdansız, paragöz, çıktığı yere girmemek için sanırım bir tek çocuğunu kesmeyecek olan Aslıhan’ın Ali Yusuf’a Saliha üzerinden iftira atmasıyla kapatmıştık. Neymiş efendim, şantaj yapmış. Ali Yusuf tabii ki o tarzda biri değil, intikam için ‘başka’ yolları var. Adamı alıp karakola götürmüşlerdi ve haliyle Aslıhan’la yüzleşti.Benim bu noktada itiraf edeyim ‘yalnız konuşmak istiyorum’ lafına bir gülmem gelmedi değil. Polisin cevabı o yüzden yerindeydi. Sonuçta yalnız kaldılar, bol bol bakıştılar, içlerinden konuştular ve konu puf oldu kapandı.

Şu dakikaya kadar hala Aslıhan’ı ‘yaptığı için’ en azından anlamaya çalıştığım noktalardayız.
Saliha. Kibirli, kaba, soğuk. Tek hobisi motosikletle yarışmak.
Ali Yusuf, bir kere Aslıhan’la karşılaştı ve geri dönülmez bir yola girdi. Girmeyeceği varsa bile Aslıhan sağ olsun(?) o yolu bir güzel yapıverdi. Hedef: Saliha. Tuttu kız motosiklet kullanırken karşısına çıktı, bir güzel de kaza yapıverdiler; az daha kız ölüveriyordu. Ama tabii ki bizim sanıyorum bir tek kendisini düşünmeyen kahramanımız izin vermedi ve kurtardı. Üstüne Saliha’nın annesinden yadigâr kolyesini almaya kayalıklardan aşağıya inip alma görevi sırasında düşüp kaburgaları incitmek suretiyle hastanelik oluverdi.

Geçmiş olsun o zaman. O ezilmelere biraz çabuk hastaneden çıktı gibi de kurcalayacağım bir nokta değil. Ben şahsen motosikleti kullanmayı ne zaman öğrendiğini daha çok merak ettim ama onu da bir ara hazmetmiştir elbet. Biz yine de kendisini güzel klasik arabasıyla daha çok görelim. Saliha diyordum ben…

Plan ‘tabii ki’ –laf aramızda benim bu adama bakacağım derken resmen konsantrem bozuluyor- işe yaradı. Saliha etkilendi. Önce saat gönderdi, yetmedi karşısına çıktı. “Şehir plancısı mısın sen? Teftişe mi geldin?” = geçen bölümdeki “Ben de çok isterdim ama kalabalık burası”. “Kimse tanımadığı biri için hayatını böyle riske atmaz!” da bölümün en mantıklı repliğiydi sanıyorum. Gerçi Ali Yusuf numunelik bir insan, hakkını çok yemeyelim.

Not: “İntikam alacaksan iki mezar kazacaksın.” – Bu lafı yeterince duyanınız vardır zaten. Klişe de olsa o sahneye uyuverdi işte.
Kamera kayıtlarını sildirdin de Ali Yusuf’un hafızayı nasıl sildireceksin?
Gelelim azıcık da Aslıhan’a. Geçmişte yaptıklarını anladığımı düşünüyorum demiştim ama sınır geçtiği noktalar beni adım adım Saliha’ya daha çok yaklaştırdı. Mesela, “Sen benim dişime göre değilsin,” cümlesi.  Benim tepkim dişin kırılsa da olur hani şeklindeydi, bu kadar güven elbet geri döner zarar verir. Ali Yusuf ile geçmişini öğrenen avukata olan açık sözlülüğünü bir dereceye kadar sevsem de eski hayatından iğrenirmişçesine bahsedişinden sonlara doğru artık rahatsız olmadım değil ve düşünün, avukata sırnaşmasından olmadım. Çünkü Aslıhan olmak bunu gerektiriyor.

Avukatı eşek yerine koyacağım ama sonuçta sağlam kazık önemli bir durum. Ortada ‘kamera kayıtlarını’ bile düşünen bir kadın var sonuçta. Gerçi iyi ki akıllı, salak olsaydı çekilmezdi bu karakter; böyle güzel.

Not 2: O 250.000 de bir güzel hiç oluverdi. Yarasın efendim. Yalnız Saliha dakikasında o parayı öğrendi de o koca bozuntusu niye öğrenemedi? Tamam, zenginler de herhalde 250.000’i önemsemeyecek kadar da değillerdir.

Koca bozuntusu derken bir de ona gelelim. Aslında adam için ‘baba bozuntusu’ daha doğru bir durum:


Neredeyse “Kız şu babanı nikâhtan önce boğazlasan olmaz mı?” dediğim noktaya geldik. Aslıhan’a zaafı olmasından bahsetmiyorum. Önce iş konusunda haksız yere bir güzel posta koydu, yetmedi Ali Yusuf’la tanıştığı sırada kızın yüzüne bir bardak suyu boca etti. Hiç ‘kızını düşünen baba’ imajı da yoktu hani. Beter bir evlat sevgisi var yahu bunda. İntikam diyordum ben bir ara…

Saliha etkilendi, Ali Yusuf’un da bir ‘ajandası’ var. Olay Aslıhan’ın şahit olduğu olaylar silsilesi eşliğinde ilerlemeye başladı. Bu nokta güzel işte. Saliha ve Ali Yusuf arasında her ne olacaksa Aslıhan’ın görmesi pek zevk verici oluyor. Gerçi babayla/kocayla olan yemek bir tuhaftı ama gerisi güzeldi. İnsanın oh iyi olsun diyesi geliyor. Gerçi ben onu bu sıralarda değil de “Seni yanıma alacağım, aşağıya indireceğim,” başlıklı konuşmada dedim. O Ali Yusuf konuşmasını yazan senariste sevgiler.

Bu bölümün en on numara beş yıldız anı da, bilmem siz ne derseniz ama, Ali Yusuf’un Saliha’yı öpmeye bir kala geri dönmesiydi. Resmen randevu verip uzaklaştı ya? Böylesi bir adam her eve lazım. Bir de bölümün davasından bahsedip sona bağlayalım:
Birinin canını yaktıysan arabaya bindiğinde arka koltuğa bakacaksın.
Ali Yusuf’un içeriden çıkmasında Sado’nun da payı oldu. Geçen bölümdeki cinayetin işlendiğini unutmayan Ali Yusuf her şeyi dökmek istese de Sado, alwaysandforever işe yarayacak olan Ela kartını oynayarak konuyu kapattı. Ardından da bölümün tıbbi davasına girdik. Futbolcunun teki karısını haşat ettiği için toplaması Ali Yusuf’a kaldı. Ama orada kalamadılar; adam ‘hamile’ kadını tekrardan haşat edince Ali Yusuf pek güzel müdahale edip bu sefer kendisi adamı haşat etti.

Sado’nun da demesiyle, hamile kadını haşat ettiğinden ve bir de Saliha’nın babasından daha beter gıcık olduğundan kendisine pek acıyasım gelmedi. Yalnız ‘Ali Yusuf’a hapis yaramış’ın kanıtıydı herhalde o dayak olayı. Tabii olayın faturası bölümün sonunda Sado’ya patlar gibi oldu. Bir menemen vakası da artık gelecek bölüme yaşayıveririz. Ali Yusuf birazcık Superman olmaya başladı sanki ama itiraz edeceğim bir şey değil. Hele de beyaz giymeye devam edecekse…

Giriş bölümünde flashbackte gördüğümüz abiye ne olduğunu merak etmiştim. Hapse düşmüş ama mektupta da yazdığı gibi ‘hapishane köşelerinde terk ettiğiniz oğlunuz’ sıfatıyla ortaya çıktı çıkacak bir durumda. Umarım yakışıklı birini bulmuşlardır.



Geçen bölüm avukatı pas geçmiştim, bu bölüm de avukat ile kardeş olduklarını öğrendiğimiz Tuna’yı pas geçeceğim. Kaçırmadıysam bir, o da basit bir sahnede göründü. Kendisini Aslıhan konusu üstüne bir Ali Yusuf sahnesi içinde görmek isterim hani.

Bir de söylemezsem çatlarım: Bu bölümde Ali Yusuf’un yakın arkadaşı Halil ile Ela arasında bir yakınlaşma yaşandı. Şaşırmadım, belliydi zaten. Orayı bir noktada ‘abimin arkadaşısın’ olayına bağlayacaklar sanki ama asıl detay bu değil. Ben pek kesin saptayamadım, Ela kaç yaşındadır sizce? Halil ile arasındaki farkı geçmiş durumdayım, şu an Sado ile arasındaki farkı düşünüyorum da. Niyesini anlaşmışsınızdır sanırım.

Neyse bu kadar yeter sanıyorum. Galiba kimseyi unutmadım; gelecek bölüme görüşürüz artık. Fragmana bakmayı ihmal etmeyin efendim. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder