2 Aralık 2014 Salı

How to Get Away With Murder 1x04: Gerçek bazen aynada ağırdır


Michaela sıyırmıştı zaten, bu bölüm de Connor kafayı sıyırdı.
Bir How to Get Away with Murder bölümünden daha merhabalar efendim. Geçen bölüm Rebecca’nın itirafı üstüne güzel bir noktada her şeyi bırakmıştık; oradan da aldık yürüdük. Günümüzden geleceğe de yedi hafta kalmış durumda. Açıkçası bu bölüm benim şimdilik yayınlanan bölümler içinde en sevdiğimdi. Sonunu hatırlıyorsanız niyesini anlarsınız zaten, dahası bölümün Connor ağırlıklı olması da zevk vericiydi. Yazıda kullanırım diye arada durdurup sahne görüntüsü alıyorum; bu bölümdeki totalin yarısının içinden Connor çıkıverdi.

Bir de bu bölüm daha çok merak ettim, homofobik olup da bu diziyi izleyebilen kaç kişi var? Var mı yani? Vejetaryen birine et yedirmek gibi bir şey olsa gerek. Ayrıca kısa süre önce Shonda Rhimes,Scandal ve HTGAWM’da çok eşcinsel sahne olduğuna dair tweet atan birisine “Eşcinsel sahneler yok, içinde insanların olduğu sahneler var. ‘Eşcinsel sahneler’ lafını kullanıyorsan sadece partiye geç kalmış sayılmazsın, aynı zamanda ‘davet edilmemişsindir’,” şeklinde bir cevap vermiş. Güzel de demiş.

Girelim bakalım bölüme:

Bu bölümü beşli ve Annalise bir davanın içindeyken açtık ama anında kapatıp asıl davaya girdik. Konu: Borsa ticareti. İlişkisi bulunan –olayın seks kaydını da izledik- birisi için, ‘içeriden işlem’ dediğimiz yasadışı bir olayla Annalise’in uzun yıllardır müvekkili olan şen şakrak Marrien Trudeau suçlandı ve ihale de Annalise’e kalmış oldu. Başladılar deşmeye. Marrien her ne kadar ihtimal vermese de –şurada avukatlık dizisi izliyoruz- işin arkasındaki kişi tabii ki şirketten birisiydi.


Şu saçı her dağınık görüşümde tarayasım geliyor.

Bu bölümü sevdiğimi söyledim ama şöyle bir farklılık da dikkatimi çekti: Bölümdeki davanın gidişatını bitirmeye katkıda bulunanlar sadece Asher ve Connor oldu. Michaela’nın sınav stresini, Wes’in Rebecca konusunda yaşadıklarını, Laurel’ın ise ağırlıklı olarak Frank durumunu izledik. Davanın içinde var ama yoklardı sanki.

İçeriden birisi olabileceği fikrine karşılık çalışanları tarayan öğrenci milleti içinde Connor, Marianne’in asistanı ile ‘ilgilenmeye’ başladı. Michaela ve Laurel da birer çalışan buldular kendilerine. Bu konuda öncelikli olan kısım da girişte de bahsettiğim o ağırlığa sahip Connor’dı. Oliver’ın dediği gibi Connor’ın seks bağımlısı olduğunu bölüm içinde ben de düşünmedim değil; ama bu seferki içeriden bilgi amaçlı olup amaca da hizmet etmiş oldu. Aslında da öğrendik ki iki taraf da birbirinin peşindeymiş.

Bunu yazıya koymasaydım orta yerimden çatlardım. Ay lav Connor Walsh.

Peki sonuç? Kumarda kazanç, aşkta kayıp. Connor asistanın çevirdiği dolapları ses kaydıyla ortaya çıkardı ama asistanın da kendisiyle oynamasından dolayı kaydı Oliver’ın deyimiyle ‘gururuna yediremediğinden’ saklayınca Oliver’a yakalandı ve terk edildi. Benim düşüncem kendine daha yakışıklı birini bulması yönünde ama hem ikili bazında, hem de iş amaçlı iyi gidiyorlardı esasen.

Ama bak şimdi doğruya doğru, asistanın her şey ortaya çıkınca kendini camdan atışı pek güzel değil miydi ya? Bu bölüm Marianne ve o asistan yan karakterlerde rollerinin haklarını veren kişiler oldu.

Asher ise asıl düğümü çözerek ortadan ‘uyuşmazlığı’ kaldırdı: Ya hepsi birlikte çalışıyorlarsa? Birisi Marianne’i oyalar, birisi ortamı hazırlar, diğeri işlemi gerçekleştirir derken oldu da bitti işte. Gerçi yaptıkları ‘Diğeri çözüldü, her şey elimizde haberin olsun,” taktiği bana biraz bayat gelmedi değil ama artık olduğu kadar. Böylece 1) Connor 2) Laurel 3) Michaela 4) Asher derken geriye bir tek Wes’in davalarda ‘altın vuruş’ yapmadığı kaldı. Gelecek bölüme de onun işe yaramasını talep ediyorum.

Ay ben şok!

Geçen bölüm avukat olmadığını ama ne iş yaptığını bilmediğimiz Frank’i Laurel’e olan ilgisi devam ederken ama kız, barda tanıştığı çocukla görüşürken, Bonnie’yi ise Annalise’in evinin dışında arabada oturmuş çevreyi seyrederken buluverdik. İlkini hadi zamparaya vuralım da ben o ikincinin halini pek iyi görmüyorum.

Gelelim bir de ana konuya:

Günümüz döneminde Lila Stangard davası devam ediyor. Bölümde Rebecca’nın yaptığı itiraf kaydını etkisiz hale getirmeye yoğunlaşıp bu sayede kefaleti düşürmeye ve kızı çıkarmaya odaklandılar. Onu da kaydın eksik olarak geçirildiğini kanıtlayarak halledebildiler. Yalnız bu sırada Bonnie kaydın orijinali alırken Annalise’in metresinin etrafta kadının kocasını araştırdığı gerçeğini ortaya çıkarıp adamın patronunun suratına söyledi; orası biraz acayip olmuş oldu.

Bu durumun elbette metres beye ve Annalise’e bir dönüşü olacaktır ya, dur bakalım… Kadın zaten peruğunu ve takma kirpiklerini bölümün sonunda çıkartmak suretiyle ‘insanlık’ dersi veriverdi; yetmedi malum telefonu nihayet öğrenip ve alıp kocasının karşısına “Penisinin Lila’nın telefonunda ne işi var?” da dedi. Daha başına ne gelsin istiyor olabilirler ki?

Biraz salak ama bölümün yıldızı bu sefer Asher oldu.

Gelecekteki malum gece konusunda ise halen parça parça gitmeye devam ediyoruz. Geçen bölümde Michaela’ya daha çok eğilip yüzüğünü kaybetmesi kısmına bakmıştık. Bu bölümde ise Connor’a eğilip psikolojisinin çökmeye başlaması –o ne güzel çöküştür öyle- kısmı işlendi. Hatta onu aralarının soğuk olduğunun sinyallerinin verildiği Oliver’ın kapısında da bulduk. Ayrıca ben o gece Asher’ın nerede olduğunu merak ediyordum; sağ olsunlar aradan çıkardılar.

Meğerse beyimiz cinayet aleti olan ödülün peşindeymiş, çünkü Michaela ile aralarında bir hak etme karmaşası çıkmış. Hikâyede yedi hafta kadar daha ilerleyince onu da anlarız. Öncesinde yanılmıyorsam bu işin Laurel ve biraz daha Wes kısmını görürüz. Zaten Asher’ın da dahil olmasıyla tanık bazında başlarındaki bela da artıyor.

Bir şeyi atlamadıysam galiba bu kadar. Hazır gelmişken bölümün sonunun güzelliği için senariste teşekkür edip en iyisi gideyim ben.

İşte gerçek ve en saf haliyle Annalise Keating. Büyük kadın vesselam.

Not: Bu olayın içeriği ve çözümünü belli açılardan Agatha Christie’nın Doğu Ekspresi’nde Cinayetkitabına benzettim. Kitabı okuyanlar muhtemelen neyi kastettiğimi anlayacaklardır; okumayanlar için de spoiler olmaması için haliyle söylemesem daha iyi olur. Ama okumadıysanız tavsiye ederim.

Not 2: Viola Davis’in gerçek saçı bu şekilde olmasa da dizideki saçı için peruk kullandığına dair bir şeyler duymuştum. Ama bu halde bir gösterimin hoşuma gittiğini inkâr edemem.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder