3 Aralık 2014 Çarşamba

How to Get Away With Murder 1x06: Ben sana daha iyisini öğrettim


Böyle şeyler yapmayın, ağlarım ben!
HGeçen bölüm kadar güzel olmasa da verdiği cevaplarla insanı tatmin eden bir How to Get Away with Murder bölümünden daha merhabalar efendim. Geçen bölümün sonunda dediğim üzere bu bölüm hikâyesini işleme konusunda sıra Asher’a gelmiş oldu. Geçmiş ve gelecek arasında kalmış beş hafta. Babası beyi de görmüş olduk ve biraz klasik bir deyiş olacak ama ben bu babadan bu oğlanın çıktığına şaşırmamış durumdayım.

Madem Asher Millstone karakterini günümüzde de gelecekte de açtık; konuya girmeden azıcık amaçtan sapayım diyorum. Kerem Bürsin malumunuz artık. Geçenlerde fark ettim, Bürsin beyciğim dizide Asher’ı oynayan Matt McGorry ile tanışıyormuş ve anladığım kadarıyla araları da iyiymiş. Zira gayet hoşuma giden bu olayın kanıtını da hemen aşağıya bırakıyorum.

Geleyim ben artık bölüme:


Kerem Bürsin’in Instagram hesabından / Instagram notu: Kardeşim @mattmcgorryofficial ile birlikte. Tarih: 16 Ekim 2014

Bu bölümün davası Annalise için kişisel bir dava olarak karşımıza çıktı. Anlattığına göre hukukun derslerde öğretildiği gibi işlemediğini öğrendiği dava bu olmuş. Karşımıza insana Yeşil Yol’u andırırcasına duran bir David Allen çıktı; beyimizin idam cezasının işleme konmasına çok az bir süre kalmış. Yıllar öncesinde kız arkadaşını öldürmekle suçlanıp hapsi boylayan adam için Annalise yeniden duruşma talebinde bulunmuş ve kabul edilmesiyle birlikte ‘Keating beşlisi’ işe koyuldular.

Aslında sevgili Connor’ın da dikkat çektiği üzere başta ortada bir beşinci yoktu ama Annalise bizzat Wes’in dairesini ziyarete giderek onu sorunsuz geri dönmeye ikna etti. Wes, Annalise’in kocasının Bay Darcy olduğunu yok sayma karşılığında ‘neye mal olursa olsun Rebecca’nın geri döndürülmesi’ isteğine (!) de olumlu karşılık aldı. Bu ziyaretle ilgili değinmek istediğim iki nokta var:

1) Wes, kapıyı bayağı bayağı yarı çıplak açarak hocasının karşısına dikilmiş oldu. Hatta sahip olduğu baklava miktarını da gözümüze sokuverdiler. Kendi hocalarımı düşündüğüm için mi bilmiyorum, bana bir gülme gelmedi değil. İki sezona kalmaz bu ikisi arasında beklenmedik bir şeyler olursa ben bu sahneyi kesin hatırlarım herhalde.

2) Annalise’in odadaki tavrı. Daha önce Wes’e karşı olan anaç tavrını anlamsız bulurdum ama sanıyorum ilk kez bu tepki de sempatik göründü. Duvardaki çiziklere bakarak “Sen ve Rebecca mı?” sorusu da bir sonraki gülümsememe neden oluverdi. Bu kadına bayılmam boş yere değil.

“Sana daha iyisini öğrettim.” diyen gayet haklı Annalise.

Wes’in de azıcık geç katılmasıyla dava için birlikte çalışmaya başladılar. Elde var ancak 72 saat. Araştırmaya David’in tutuklanmasına neden olan davayı incelemekle başladılar. Wes ve Laurel David’in o davadaki avukatıyla, Connor ve Michaela davanın savcısıyla, Asher ve Bonnie ise zamanında davada David’i elinde silahla gördüğüne dair tanıklık yapan bir öğretmenle konuşmak için bölündüler. Herkes teker teker konuşmasını yaptı ve ‘tabii ki’ hiçbir şey o an için yoluna girmedi. Hatta daha da karıştı.

Michaela sağolsun, savcı üstünden, olacak iş ya David’in eski davasının yargıcı çıkan Asher’ın babasının, ‘tanıklardan birisinin yalan söylediğine dair alınan ipucunun üstüne gitmeyip boşverdiğini’ ortaya çıkardı. Bunun üstüne davayı kurtarmak için her türlü yola başvurmaya hazır Annalise de kancayı saygın Yargıç Millstone’a attı. Burada da nihayet devreye Asher girmiş oldu.

Asher, ana karakter olsa da dizide dörtlünün her daim gerisinde kalan biri. Aslında oyuncuyu seven biri olarak salak olmasa ben kendisini daha çok seveceğim de dizi henüz izin vermiş değil. Ama bu bölümde bayağı iyi gittiler. Sonundaki kısma sonra geleceğim ama aşağıdaki bir örnek mesela.


Biraz salak ama işe de yarıyor.

Asher günümüz zamanındayken babası işin içine girince o da arkadan araştırmaya başladı ve kendi evini karıştırdı. Davalarıyla ilgili kayıt tutan babasının bahsi geçen davayla ilgi eksik kayıt tuttuğunu fark etti ve babasının karşısına çıkarak hesap sordu. Oğlanın soğukkanlılığı mı babanın soğukkanlılıkla hiçbir şeyi inkar etmemesi ve Asher’ı kovması mı daha tuhaftı bilemiyorum. Asher bir sonraki adımda babasını işin dışında bırakması ve ödülü kendisine vermesi şartıyla Annalise’in karşısına da çıktı. Yetmedi, Connor’ın damarına bastığı bir sırada bahsi geçen yalancı şahidi de buluverdi.

Meğerse David’in kız arkadaşı, şimdilerde rezidans dikilen yerin sahibi beyefendinin karşısına oraya bunun dikilmemesi için eli güçlü bir şekilde çıkmış. Adam da kibar tabirle kızı yok edip suçun David’e kalmasını sağlamış. Bunu da özellikle komşu öğretmenin yalancı şahitlik yapmasıyla sağlamış. Karşılığında da kadına bir daire verilmiş. Öğretmen maaşının o daireye yetmiyor olması da Asher sayesinde dikkat çekici oldu.

En nihayetinde de topladılar, çıkardılar… Üstüne Annalise’in mahkemedeki susmak bilmez bağır çağır savunmasını dinledik. Sonuç: Yeşil Yol bey yırttı sayın seyirciler. Annalise’in gözü doldu, Asher’ın gözü doldu. Bir dava daha tam kaybedildi denilen noktada kazanılmış oldu.

Üşüme miydi, kur yapma mıydı anlamadım ben.

Günümüzün diğer noktaları da artık açıkça birbirlerinin etrafında dolanmaya başlayan Laurel ve Frank’ti. Bonnie’nin müdahalesine kadar tatlı tatlı atışan ikili, sonrasında Laurel’ın mecburen “Biz ayrı dünyaların insanıyız,” tepkisi vermesine neden oldu. Bir de ‘erkek arkadaş’ konusu dahil oldu tabii. Yani süründürmeye yaklaşık beş hafta daha kadar zamanımız var. O arada erkek arkadaş sahibi Laurel, Frank ile yatıverecek. Dur bakalım…

Gelelim artık Lila davasına ve geleceğe:

Günümüz Lila olayında Wes’in şartını yerine getirmeye çalışan Annalise bunun için Frank’i kullandı. O da Laurel draması arasında Lila’nın telefonu alıp erkek arkadaşının arabasına sakladı. Anonim arama sonucu da erkek arkadaşı hapse tıkıverdiler. Tabii o kadarla kalmadı, hala kılkuyruk gibi etrafta dolanan Annalise’in eski metresi Frank’in bu yerleştirme sırasındaki fotoğrafını ele geçirdi. Ama bu sonraki bölümün konusu. Ayrıca ben o eski metresin sevimsizliğinden sıkılmaya başladım. Ne derdin var döksene be adam ortaya!

Bir iş de tek seferde hallolsa olmaz mı sayın seyirciler?

Şimdilik her şey yoluna girdi ve Wes ile Rebecca kendisini Annalise’in kapısının önünde buluverdiler. Umuyorum Frank’in Annalise’e demesi doğru çıkar ve o penis fotoğrafının Sam’e ait olduğu ortaya çıkmaz.

Gelecekteki malum günde de nihayet Asher’ın nerede olduğunu öğrendik. Daha önce gördüğümüz üzere Michaela’dan ödülünü alma peşine düştü. Şenlik ateşi için hazırlandı ve Bonnie ile yattı. Tekrar ediyorum: Ve Bonnie ile yattı! Bölümün kesinlikle en zevk verici ve şaşırtıcı kısmı buydu. Zevk aldığım bir başka nokta da ilk bölümde resim altı yazısı ile dikkat çektiğim ‘evdeki halının yokluğu’ durumuna dikkat çekilerek bölümün sonunda Annalise’in Sam’i sormak için Bonnie’yi aramasıydı. Bu sayede kısa da olsa Annalise’i de görmüş olduk.

Bu olayın nasılını görmezsem gözüm açık gider.

Frank Laurel konusunu yürütürken Bonnie de boş kalmayıp nihayet Sam’e kayacak, sonra da bir şekilde Asher’a geçiş yapacak demek ki diye düşünüverdim. Bölümün davası bitti, Lila konusu bitti, Laurel da tamam. Bu bölüm Connor pek yoktu ama var olduğu kısımlar ve saçının dağınıklığı bile yetti. Annalise, Bonnie, Frank, bir türlü ısınamadığım Wes ve Rebecca ilişkisi. Sanıyorum bitti efendim.

Gelecek bölümün özetinin bana dediğine göre günümüzde Rebecca’nın davasına, gelecekte de Wes ve Rebecca ikilisine eğilecekmişiz. Oldu o zaman. Öptüm, bye.

Gelecek bölümde sana evlilik anlaşması teklif etmeye kalkacak gay bir nişanlıya sahip olmak nasıl bir şey Michaela?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder