30 Ağustos 2015 Pazar

Tatlı Küçük Yalancılar 1. Bölüm: Bir sırrım var, tutar mısın?

Yaz dizileri sezonunun kuşkusuz en beklenilen dizilerinden biri olan Tatlı Küçük Yalancılar nihayet geçtiğimiz akşam karşımıza geldi. Kadrosu bir yana, beklenmesinin önemli nedenlerinden birisi elbette genç kitlenin sevilen dizilerinden Pretty Little Liars’ın telifi alınmış uyarlaması olması. Hali hazırda Salı günleri altıncı sezon yayını devam eden dizi, benim başladığı zamandan beri severek takip ettiğim bir dizi olduğundan elbette uyarlamanın ilk bölümünün karşısına geçtim.

İtiraf edeyim, daha başlamadan her ne kadar yapamayacağını bilsem de karşılaştırmadan izlemeyi denedim ve tabii ki beceremedim; o nedenle yazının devamı orijinali ile olan bazı karşılaştırmalar üzerinden yürüyecek. Şimdiden genel olarak konuşursak da eli yüzü düzgün bir uyarlama olduğu söylenebilir, göze batan bazı şeyler tabii ki olsa da sağ olsunlar batırmamışlar.

* Dizinin girişinde ilk Scream filmini izleyecek kızların Açelya’nın yaptığı şakayla Scream’in kendisini yaşaması açıkçası pek güzel bir şaşırtmacaydı. Önyargımın da etkisiyle telefondakini A sanan ve durumun uymazlığına dair dair tweet atan (https://twitter.com/aytackara/status/618114953686323200) ben, lafımı çok güzel yedim. Tadı da güzeldi.

* Diziyle ilgili dikkatimi çeken noktalardan birisi karakterlere isim koyarken orijinal dizideki karakterlerin isimlerinin baş harflerinden uydurabildikleri ölçüde gitmeleri oldu. Örneğin, Ezra = Eren, Aria = Aslı, Spencer = Selin, Emily = Ebru, Hanna = Hande ve Jason = Cesur.

* Dizinin uyarlanacağı haberi duyulduğunda aklıma gelen noktalardan birisi elbette lise öğretmeniyle aşk yaşayan öğrenci olayıydı. O nedenle bütün hikâyeyi üniversiteye taşımış olmaları herhalde kimsenin şaşırmadığı bir nokta olsa gerek. Tabii lise ortadan kalkınca Aria muadili Aslı’nın hem annesi hem de babası aynı okulda çalışır olmuşlar.

Not: Daha önce Kayıp’ı yazan Elif Usman’ın Açelya’nın kayboluşu ile ilgili Selin’in ailesinin yaptığı konuşma sırasında ‘Murat Şarman’ın kayıp yeğeni’ lafını geçirmesi ve diziye selam çakması çok tatlıydı.
* Dizideki ana karakterler içerisinde değişikliğe en çok uğrayan orijinal diziyi izleyenlerin tahmin edeceği gibi Emily muadili Ebru olmuş. Lezbiyenlik zaten hak getire, ona girmiyorum bile. İlk bölümde Hanna’nın gözlük çalması gitmiş, yerine daha iyi yüzebilmek için profesyonel mayo çalmaya kalkıp yakalanan Ebru gelmiş. Çünkü karakter yüzme bursuyla okulda okuyan birisi olmuş.

Peki, kötü olmuş mu? Hayır. Değişikliği diziye güzelce yedirmişler. Lezbiyenlik konusuna dönersek, karakteri platonik aşık olarak Açelya’nın kardeşi Cesur’a yazmışlar.

* Dizinin kadrosunun endişe giderici bir şekilde güzel kurulduğunu itiraf etmemek olmaz. Erkeği de olmuş, kızı da olmuş. Yetişkinler zaten ayrı bir olmuş, özellikle de Gökçe Yanardağ’ın oynadığı Hande’nin annesi mesela. Bu da uyarlama önyargısını gideren başka bir unsur oldu zaten. Bir de Şükrü Özyyıldız’ın daha çok şarkı söylediğin görmemizde ‘hiç’ bir mahsur yok mesela.

(Yalnız Ebru karakteri biraz daha az ağlarsa mükemmel olacak.)

* Orijinal dizinin bölümlerini kullanma açısından da hızının bir buçuk bölüm Pretty Little Liars kadar olduğu söylenebilir sanıyorum. Bugün 126. bölümü yayınlanacak diziyle birebir gitmemek akıl karı bir olay zaten.

* Yabancı bir dizinin birebir uyarlanması elbette beklenemez, bekleyen de biraz kendisini kandırmış olur ama bölüm boyunca gözüme ellenmemesi gereken bir değişiklik olarak gözüken kuşkusuz Mona’nın varlığı oldu. Daha doğrusu var olmaması. Zira kendisi dizide varsa bile ilk bölümün hiçbir yerinde yoktu.

Hanna’nın gözlük çalması değiştiğinden insan kesinlikle olmaz da diyemiyor şimdiden. Kendisinin yüksek dereceli önemini PLL izleyenler iyi bilir, bu nedenle bu değişikliğin dizide nelere gebe olacağı merak ettirmedi değil.
* Eh, Aslı ve Eren’i atlamak olmaz. O konu da bir kez daha göze batmayan bir şekilde güzel değişikliklere uğramışlar. Mesela tanışma.

Kafe/bar gibi bir yerde tanışıp, ardından tuvalette öpüşmelerini bekleMEdiğim Aslı ve Eren’in tanışması, denizde yüzerken eşyaları çalınan Aslı’nın arabasıyla oradan geçen Eren’e rastlaması ve yardım almasıyla oldu. Sonrasında anladık ki Eren hırsıza para vermiş ve meğerse bu tanışmayı kurgulamış.
Benim bundan anladığım Ezra’nın roman hikâyesini öne çıktıkları ama sonuçta A’dan Eren’e mesaj geldiğini gördüğümüze göre bizi güzel ve farklı bir şeyler bekliyor. Yalnız bir konuda daha haklarını vereyim, sonraki bir zamanda geçen sahildeki Aslı-Eren sahnesinde Eren öpüşmekten kendini çekince “İlk bölümden öpüşmek caiz değil mi?” diye saçma bir şeye düştüydüm.

Hikâyeye bir de ‘Eren’in asistanı Aslı’ ekleyip hoca odasında o kısmı tamamladılar sağ olsun. Çemkirmeme bir kez daha yer vermediler.

* Bu maddeye bu kadar yazıyı yazıp da giriş jeneriğinden bahsetmeyi şimdi hatırladığımı bir itiraf ederek önce bir giriş yapayım. Genellikle ıvır zıvır işlerini yaparken veya yabancı dizilerle ilgili yazı yazarken Türk dizilerini izleyen birisi olarak bu sezon epey bir diziyi izlediğimi de hazır gelmişken itiraf etmiş olayım. Gördüğüm bir sürü jenerik içerisinde bu izlediğimiz baya bir üst sırada yer bulmuş, hatta en iyisi olmuş bile olabilir.

Sertap Erener’in Pretty Little Liars’ın ününe ün kattığı The Pierces – Secret (https://www.youtube.com/watch?v=WUWu744yhjA&index=3&list=LLuYLzsjM0I61U1_gal19pZg) parçasının uyarlamasını kullananlarına zaten şapka çıkarmış durumdayım.

Açelya’nın kaybolması, bir yılın ardından yolları ayrılan kızların bir araya gelmesi, Açelya’nın ailesinin evinin bahçesinde ölü bulunması, cenaze, A başlıklı mesajların gelmeye başlaması, gerilimin doruğa dayanması, Aslı-Eren’in başlamaya yüz tutan aşkı, Selin’in ablasının nişanlısı Ilgaz’ı öpmesi ve bu durumun kardeşler arasında çıkardığı sorun derken işte uyarlama bölümümüz başladığı gibi bitti.

Haliyle yazı da bu sayede bitiverdi. Diğer PLL sevenlerini bilmem ama beklediğimden daha iyi bir uyarlama gördüğümden yolunun açık olmasını diliyorum… Umarım reytingi de bu yönde olur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder